Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/1604 E. 2013/29439 K. 28.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/1604
KARAR NO : 2013/29439
KARAR TARİHİ : 28.11.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı, davacı avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı asil … gelmiş ve davacı tarafından gelen olmadığından duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı avukata verilen vekaletname gereğince dava ve icra dosyalarını takip ettiğini, davalıya savcılık dosyası için 3.550 TL elden nakit olarak ödediğini, masraf olarak 2.000,00TL verdiğini ve 2.125-Euro havale ettiğini, ancak davalının işlemleri geç başlattığını, işleri sürüncemede bıraktığını, bilgi vermediğini, icra dosyasından tahsil ettiği 30.000,00 TL’yi kendisine ödemediğini, vekillik görevini kötüye kullandığını, bu nedenle kendisini azletmek zorunda kaldığını ileri sürerek toplam 36,300- TL alacağın işleyecek faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, icra takibi nedeniyle hak ettiği ve rüçhanlı olan karşı yan vekalet ücreti alacağını tahsil ettiğini, azlin haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 21.762,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline, davacının fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Avukatın, vekil olarak borçları, Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen
Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık Unvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkmdaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanunu’nun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü ‘mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki 01.04.2010 tarihli vekalet ücret sözleşmesi gereğince avukat olan davalının davacıya hukuki yardımlarda bulunduğu, vekalet ilişkisinin icra dosyasından çekilen 30.000-TL’nin istenmesine rağmen ödenmediği gerekçesiyle 08.11.2010 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı, azlin haklı olduğunu ileri sürerek icra dosyasından çekilen 30.000-TL ile davalıya masraf olarak verilen ya da gönderilen paraların tahsilini istemiştir. Davalı ise icra takibi nedeniyle hak ettiği ve rüçhanlı olan karşı yan vekalet ücreti alacağını tahsil ettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davacının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir
Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi hükmüne göre, kural olarak karşı tarafa yükletilen vekalet ücreti avukata aittir. Karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olur. Vekil edenin avukatına ödeme borcu da, bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğar. Henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden, avukat bu ücret alacağını isteyemez. Ancak kural böyle olmakla birlikte hakim bu kurala sıkı sıkıya bağlı kalınmamalı, Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesine işlerlik kazandıracak şekilde her olayın özelliğine, durum ve şartlarına göre değerlendirme yapılmalı, özellikle MK’ nun 2. maddesinde belirtilen hakkın kötüye kullanılmasına, dürüstlük kurallarının ihlaline izin verilmemeli, gerektiğinde müvekkilin bu alacağını karşı taraftan tahsil etmiş olduğu da kabul edilmelidir. Bu durumda somut olayda; davalının, icra takibinin devamı esnasında alacağın tamamen tahsili sağlanmadan, henüz muaccel hale gelmemiş olan karşı yan vekalet ücreti alacağını icra dosyasına yatırılan ilk kısım paradan tahsil etmesi usul ve yasaya aykırı olup, azil işleminin haklı olduğu anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu ve mahkemenin kabulü de bu yöndedir. Ancak mahkemece bu saptamadan sonra, taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde bulunan “…tahsilatta aşama kaydedildiği taktirde müvekkil vekil ile vekalet ilişkisini sona erdirmesi durumunda, dava konusu miktarın %5’ini vekalet ücreti olarak ödemekle yükümlüdür” düzenlemesi gereğince tahsilat harcı yatırıldıktan sonra davalının uhdesinde kalan meblağın %5’i olan 7.050-TL’nin vekalet ücretine karşılık olarak alıkonulabileceği gerekçesiyle bakiye 21.7 62-TL yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Az yukarda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun,- 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil, avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Bu hükmün aksine yapılacak düzenlemeler geçersizdir. Hal böyle olunca taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 3. maddesinde yer alan bu hüküm geçersiz olup, somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır. Hal böyle olunca davalının uhdesinde bulunan tüm meblağın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Davalı avukatın davacıya gönderdiği 22.11.2010 tarihli ihtarnamede ve aynı zamanda cevap dilekçesinde dosyalara yatırılan makbuzlu harcamaların toplamının
1.861,55-TL olduğunu açıkça ikrar etmesine rağmen, mahkemece davacı tarafından davalıya verilen gider avansının tamamının kullanılmış olmasının hayatın olağan akışına ve genel yaşam deneylerine uygun olduğu yönünde görüş bildiren bilirkişi raporuna itibar edilerek masraflar yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece davalıya ödendiği kredi kartı slibi ile ispatlanan 2.000-TL ve havale ile gönderilen 2.125-Euro’dan yapılan 1.861,55-TL harcamanın mahsubundan sonra taleple bağlılık ilkesi de gözetilerek kalan kısmın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, (2)ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 1.163,35 TL. kalan harcın davalıdan alınmasına, 21,15 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.