Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2013/12684 E. 2014/13341 K. 28.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/12684
KARAR NO : 2014/13341
KARAR TARİHİ : 28.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 17/07/2012
NUMARASI : 2009/537-2012/403

Taraflar arasındaki maddi – manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat O.. C.. K… geldi, davalı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda, duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacılar, murisleri E.. G..in sağlığında prostat rahatsızlığı nedeniyle davalı hastahanede davalı doktor tarafından 03.02.2009 tarihinde kapalı lazer operasyonu uygulandığı, ameliyat sırasında murisin mesanesinde ve rektumunda yırtılmalar meydana geldiği ve bu nedenle hayati tehlike oluştuğu, miras bırakanın operasyon sonrası gecikmeli olarak Okmeydanı Hastanesine sevk edildiği, bu hastanede 05.02.2009 tarihinde hayatını kaybettiği, davalıların olayda kusurlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacı eş A.. G.. için 1.000,00 TL maddi tazminatın, davacıların her biri için 75.000,00 TL manevi tazminatın 03.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı O.. M.., ölüm olayında kusurunun bulunmadığını, hastanın, olası komplikasyonlar konusunda ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilerek, onayı ve muvafakatının hem sözlü hem de yazılı olarak alındığını savnarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Davalı hastahane,olayın meydana gelmesinde hiç bir kusuru bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, mesane ve rektum yırtılmasının komplikasyon olduğunu bu nedenle maddi tazminat talebinin reddine, davalıların hastayı yoğun bakım ünitesi olan bir hastaneye geç sevketmesi
Nedeniyle kusurlu olduklarından, davacıların manevi tazminat taleplerinin kısmen kabulüne karar verilmiş;hüküm, davacılar ile davalı hastahane tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, teşhis ve tedavi hizmetini üstlenen doktor ve özel hastanenin sorumluluğuna ilişkin olup, bir davada dayanılan olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini arayıp bulmak hâkimin doğrudan görevidir. (1086 sayılı HUMK. 76. md.; 6100 sayılı HMK. 33. md.).
Dava, davalı doktorun vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır ( B.K. 386, 390 md ). Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (B.K. 390/II ). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur (B.K. 321/1 md). O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir (Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören doktor olan vekilden, ona güvenen muvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, B.K. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olaya baktığımız da, davacıların murisinin davalı hastahanede davalı doktor tarafından prostat ameliyatı sırasında rektum ve mesanesinde yırtılmalar olduğu bunun üzerine müteveffanın yoğun bakımı olan Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin yapıldığı ve burada vefat ettiği anlaşılmaktadır. Adli Tıp Kurumu 1, İhtisas Kurulunca düzenlenen 23.11.2011 tarih 3801 karar numaralı raporda ” Prostat hipertrofisi tanısına yönelik uygulanan lazer prostatektomi ameliyatlarında mesane ve rektum perforasyonu gelişmesinin beklenir komplikasyonlardan olduğu, komplikasyonların zamanında fark edilmiş olmasına rağmen, hastanın yoğun bakım ünitesi olan bir hastaneye sevkinin geç yapıldığı ve sevk edildiği Okmeydanı Hastanesinde de müdahalede gecikme olduğu, ancak kişide mevcut uzun süreli hastalıklarını varlığı da göz önüne alındığında, zamanında sevk ve erken müdahale edilmiş olması halinde de kurtulmasının kesin olmadığı”bildirilmiştir.Öyle olunca sevk işleminin geç yapıldığı kesin olup, sevkin geç yapılması ile mütevefanın ölümü arasında illiyet bağı olup olmadığı Adli Tıp Kurumu raporu ile kesin olarak
belirlenememiştir. Bu nedenle rapor hüküm kurulması için yeterli değildir. Öyle olunca, mahkemece yapılacak iş, Üniversitelerin ana bilim dallarından konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek geç sevk ile ölüm arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermekten ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davacılar ile davalı hastahanenin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince temyiz eden tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalı Özel K…Hast. Tic. A.Ş.’den alınarak davacılara ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 28.4.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.