Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2012/29273 E. 2013/25073 K. 10.10.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/29273
KARAR NO : 2013/25073
KARAR TARİHİ : 10.10.2013

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat … geldi, davacı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalı adına kayıtlı dairenin satın alınması sırasında ödediği 120.000 DM’ye tekabül eden 60.000 € nun davalı tarafından iade edilmediğini ileri sürerek, faiz ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 60.000€ nun davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, eski damadı olan davacının evin alım satımında yalnızca iş ve işlemleri takip etmek şeklinde desteğinin bulunduğunu, maddi olarak herhangi bir katkısının olmadığını, tüm bedelin kendisi tarafından ödendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, her iki tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dava ödünç iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir. Davacı, davalı adına satın alınan İzmir İli, Narlıdere İlçesi, 6525 ada, 3 parselde kayıtlı 12 nolu dairenin alımı sırasında satış bedeli olan 120.000 markın 90.000 marklık kısmını satış sözleşmesinin tarafı olan Abdullah Köroğlu’na aracını devrederek takas suretiyle
Ödediğini, bakiyesi için ise kendi adına keşide edilmiş çeki verdiğini, bu suretle taşınmaz bedelinin tamamının tarafından ödendiğini ileri sürmüştür. Davalı ise, 90.000 markı peşin olarak kendisinin ödediğini, sözleşmede de bunun açıkça yazılı olduğunu, davacı tarafça sunulan Abdullah Köroğlu ile davacı arasındaki 3.2.2000 tarihli binek otomobilin kullanılmasına dair sözleşmenin de bunun aksini ispata elverişli olmadığını, davacının satış sırasında 30.000 mark için çek verdiğinin doğru olduğunu, kendisinin çek karnesi olmadığı için damadı olan davacıdan istediğini ve daha günü gelmeden karşılığını ödediğini, ev ile ilgili hiçbir borcunun olmadığını savunmuştur. Genel ispat kuralları çerçevesinde davacı, 90.000€ karşılığı aracını satıcıya davalı adına devrettiğini, 30.000 mark yönünden bağlantılı bileşik ikrarda bulunan davalı ise çek bedelini davacıya ödediğini ispatla mükelleftir. İddia ve savunmalar miktar itibari ile senetle ispat kuralı dahilinde ise de taraflar arasındaki akrabalık derecesi nedeniyle tanık dahil her türlü delile başvurabilineceği kabul edilmelidir. Her iki taraf da tanık ve her türlü sair delile dayanmışlardır. Mahkemece kesin süreye uyulmadığından bahisle davalının tanık dinletme talebinin reddine karar verilmiş, davacının tanık dinletme isteği değerlendirilmeden taşınmaz satış sözleşmesinde davacının yer almadığı, binek otomobil sözleşmesinde de dava konusu taşınmazın satışı ile ilgili olarak aracın devredildiğinin davalı tarafça kabul edilmediği, bu halde 90.000 marklık alacak iddiasının ispatlanamadığı, 30.000 marklık çek bedelinin davacıya nakden verildiğinin savunulduğu, ancak bu konuda belge sunulmadığı gözetildiğinde davanın bu yönden kabulü gerektiği gerekçesi ile çekin dava tarihindeki değeri olan 15.338,756 € üzerinden kısmen kabule hükmedilmiştir. Ne var ki, davalı tarafa verilen kesin süre ve sonrasında uygulanan yaptırımı, hem davacının delil listesinin davalıya tebliğine ilişkin ara kararla kurulan ön şartın sağlanmaması hem de davalının cevap dilekçesinde açıkça tanık deliline dayanması ve ihtarın tanık isimlerinin bildirilmesine ilişkin olmaması karşısında, usulüne uygun olmadığı gibi, reddedilen kısım yönünden de hiçbir delil toplanmaksızın yalnızca davalı savunması üzerinden hüküm kurulmuştur. Mahkemece, taraf delilleri toplanıp kül halinde değerlendirilmeli ve neticesine göre uyulmazlık çözümlenmeliyken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması açıkça usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün her iki taraf yararına BOZULMASINA, ikinci bentte ..
açıklanan nedenlerle davacı ve davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.10.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.