Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2012/10691 E. 2012/12996 K. 21.05.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2012/10691
KARAR NO : 2012/12996
KARAR TARİHİ : 21.05.2012

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)

Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı banka ile dava dışı … arasında akdedilen konut kredisi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, dava dışı …’nin taksitlerini ödememesi nedeniyle kendisi hakkında ilamsız icra takibi yapıldığını, 4077 sayılı Kanunu’un 10. maddesinde kredinin teminatı olarak şahsi teminat verilen hallerde kredi verenin asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasının isteyemeyeceğinin düzenlendiğini ileri sürerek borçlu olmadığının tespiti ile davalının %40 tazminata mahkum edilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacı borçlunun söz konusu konut kredisi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borcun ödenmemsi sebebiyle asıl borçlu ve kefiller hakkında icra takibi başlatıldığını, davacı borçlunun itirazının haksız olduğunu, kefalet ilişkisinin varlığının kabul edildiğini, menfi tespit davasının şartlarının bulunmadığı ancak, İİK’nun hükümlerine göre icra takibinin iptali ya da taliki yönünde icra mahkemesinde dava açması gerektiğini savunarak davanın reddini ve %40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunduğundan davacının borçlu olmadığının tespiti davası açmakta hukuki yararının bulunmadığından bahisle davanın reddine, karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Yasanın 10. maddesinin üçüncü fıkrası tüketici kredisinin teminatı olarak şahsi teminat verildiği hallerde, kredi veren, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun ifasını isteyemez düzenlemesini ihdas etmiştir. Bu nedenledir ki; alacaklı banka, asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takip semeresiz kalmadıkça, kefillerden borcun ifasını isteyemez. Yasanın bu hükmü emredici nitelikte olup, mahkemece re’sen dikkate alınması zorunludur.
Bu cümleden olarak, somut olaya gelindiğinde; davalı alacaklının, asıl borçlu ve kefil hakkında aynı gün icra takibinde bulunduğunu, yukarıda zikredilen amir hüküm gereğince, dava dışı asıl borçlu hakkında yapılan icra takibinin sonuçsuz kalması halinde alınacak aciz vesikasıyla birlikte ancak davacı hakkında icra takibi yapabileceği, takip tarihi itibariyle davacı hakkında icra takip şartlarının oluşmadığından dolayı davacının menfi tespit davası ikamesinde evleviyetle hukuki menfaati bulunmasına göre, mahkemece davanın kabulüne karar vermesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 21.5.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.