YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/9219
KARAR NO : 2011/18192
KARAR TARİHİ : 06.12.2011
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı;… Kargo A.Ş ile 2003 yılının Eylül ayında acente sözleşmesi imzalayarak 01.10.2003 tarihinde vergi levhasıyla… Kargo A.Ş adına ticaret ünvanıyla çalışmaya başladığını,iş bu sözleşmeden doğan hak edişlerinin tahsili için davalıya vekaletname verdiğini,ancak davalının bu hak edişleri… Kargo’dan tahsil etmesine rağmen,kendisine iade etmediğini belirterek,fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ;10.000,00.-TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dilemiştir.
Davalı; aralarında davacının iddia ettiği gibi, vekalet sözleşmesi değil gizli ortaklık sözleşmesi bulunduğunu, ortaklık sözleşmesinin 03.05.2006 tarihinde davacının tek taraflı feshi ile sona erdiğini,söz konusu sözleşmede davacı tarafın acenteliğine %50 oranında ortak olduğunu, 26.03.2004 tarihinde başlayan ortaklık süresi içinde işletmenin tüm gelirinin 215.242,58 YTL , giderlerin ise 226.779,50.-YTL olduğunu ve aradaki 11.537,00 YTL’lik farkın kendisi tarafından karşılandığını,ayrıca yaklaşık 26 ay süren çalışması boyunca da hiç maaş almadan çalıştığını bu nedenlerle alacağı bulunduğunu,davacının bu acenteye gerekli özeni hiçbir zaman göstermediğini savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile;1.785,75.-TL’ nin dava tarihi olan 01.08.2008 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş,hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Her ne kadar davacı,davalıya verdiği vekaletname uyarınca dava dışı… Kargo firmasından tahsil edilen paralarını tahsili istemişse de,davalı 26/03/2004 tarihli sözleşme ile taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğunu savunmuş,davacı da adi ortaklığa ilişkin ibraz edilen belgeye karşı çıkmamıştır. 2011/9219-18192
Bu durumda adi ortaklığın mahkemece tasfiyesi zorunludur.26.03.2004 tarihli sözleşme gereği taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık ilişkisi olduğu ve taraflar aralarında anlaşamadıklarına göre B.K nun 520 vd maddeleri gereğince tasfiyesini gerektirir. BK’nun 538. maddesinde belirtildiği gibi tasfiye, bütün hesapların görülüp ortaklığın aktif ve pasif bütün mal varlığının belirlenip ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan dolayı olan ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sona erdirilmesi malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.Ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin bu sözleşmedeki hükümlere göre yapılması asıldır. Böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise tasfiyenin bu defa BK’nun 539. maddesindeki sıra takip edilerek yapılması gerekir. Açıklanan bu hukuki olgular karşısında öncelikle ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle aktif ve pasif mal varlığı belirlenmeli, ortaklığı yöneten ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenilmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, bu şekilde belirlenen mal varlığının ne şekilde tasfiye edileceği taraflardan sorulmalı, tasfıyede anlastıkları takdirde ona göre karar verilmelidir. Taraflar tasfiye konusunda anlaşamadıkları takdirde, mahkeme tayin edeceği tasfiye memuru marifetiyle tespit edilen ortaklık mallarının mevcut olanların satılmasına şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle belirlenip, elde edilen gelirden veya malların belirlenen değerlerinden öncelikle ortaklığın borçları ödendikten sonra kalan kısmın taraflar arasında paylaştırılmasına karar verilmelidir.Mahkemece adi ortaklığın tasfiyesinden sonra davacının davalıya borçlu olup olmadığının belirlenerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulması gerekir.
2-Bozma şekil ve sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu benttte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 06.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.