YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/6255
KARAR NO : 2012/1114
KARAR TARİHİ : 25.01.2012
1-…, 2-… vekili avukat … ile 1-… İnş. Ve Tic. A.Ş vekili avukat …, 2-… vekili avukat …, 3- … Bankası A.Ş vekili avukat … aralarındaki dava hakkında … Tüketici Mahkemesinden verilen 11.3.2010 gün ve 470-138 sayılı hükmün Dairemizin 27.1.2011 tarih ve 11630-993 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalılar avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
K A R A R
Davacı, “ … … “ adıyla bilinen projede yer alan daireyi davalı … adına vekaleten davalı … A.Ş.’den “ Taşınmaz Satış Sözleşmesi” ile satın aldığını, davalıların satış sırasında reklamını yaptıkları projede müşterilerine satın alacakları daire/villa ile birlikte 1 milyon m2 arazi üzerinde, 450 bin m2 yeşil alan içerisinde 50.000 ağaçla çevrili, yüzme havuzları, yürüyüş, koşu ve bisiklet parkurları, buz pateni ve buz hokeyi pistleri, basketbol ve tenis kortları, İlköğretim okulu, ticaret merkezi, vb. beklentilerin üzerinde sosyal ve sportif imkanlar sunarak, kaliteli, sağlıklı, güvenli ve huzurlu bir yaşam alanı inşa ve teslim edileceğinin ilan edildiğini, ancak sitenin genel çevre duvarının ve demir parmaklıklarının dahi büyük ölçüde tamam olmadığını ve vaat edilen “ 24 saat özel güvenlik” sisteminin işlemediğini, site çevresinin 50.000 ağacın varlığı bir yana neredeyse çıplak bir görüntüye sahip olduğunu, site içinde site sakinlerine ait olacağı vurgulanan özel yaşam ve spor kompleksi vaat edilmesine rağmen vaad edilen spor kompleksinin …’ye ait 518 nolu ada üzerinde kaldığını ve fiili durumu itibarıyla çevre duvarı ve güvenliğinin olmaması sebebiyle kamuya açık hale dönüştüğünü, davalıların yaptıkları reklam ve tanıtımlarla kendisini kasten yanılttıklarını ve ayıplı mal sattıklarını, bu nedenle dairede önemli bir değer kaybı bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı … İnşaat..A.Ş., davalı …’ye vekaleten satış yaptıklarını, hukuken taraf olmadıklarını beyanla davanın husumetten reddi gerektiğini, esas yönden de satılan taşınmazda ayıp bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Davalı …, inşaatın onaylı projeye uygun yapıldığını, tanıtım ve reklam broşürlerine aynen uyulduğunu, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığını, 518 adadaki spor kompleksinin proje kapsamında bulunmadığını, her sitenin yüzme havuzlarının ve sosyal tesislerinin olduğunu, her sitenin demir parmaklıklı duvarının bulunduğunu, dışarıdan birinin kontrolsüz girişinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, konutun teslim alınmasından sonra 30 gün içinde ayıp ihbarı yapıldığının ispatlanamadığı, dava konusu dairenin bedeline olumsuz yönde etki edebilecek bir gizli ayıbın veya eksik ifanın bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen hüküm, davacının temyizi üzerine dairemizce bozulmuş, Bu kez davalı … A.Ş. karar düzelte talebinde bulunmuştur.
Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda belirtilen ancak bunlara uygun olarak yapılmayan veya eksik yapılan işler nedeni ile davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkindir. Davacının, satıcı …’ye vekaleten … İnşaat ve ticaret A.Ş’den “ … … ” adlı projeden daire satın aldığı, aldığı bu bağımsız bölüm, davacıya tapuda devir edilerek fiilen de teslim edilmiştir. Davacı, 518 nolu ada üzerine inşa edilen spor kompleksinin tapusunun bağımsız bölüm maliklerine verilmeyip, … üzerinde bırakıldığını ve spor kompleksinin sadece site sakinlerinin kullanımına sunulması gerekirken , kamuya da açıldığını ileri sürerek, bu ayıp nedeniyle satın aldığı taşınmazda meydana gelen ekonomik eksikliğin tazminini istemiştir. Davacının davasında tanımladığı bu durumun ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2.11.2011 gün ve 2011/13-453 esas 2011/651 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere ) açık ayıp olduğu, davalıların bu ayıbı gizlemek için de her hangi bir hileye başvurmadıkları, davacının bu ayıplardan bağımsız bölümü satın aldığı tarihte kolayca bilgi sahibi olabileceği kuşkusuzdur. Ayrıca davacının 4077 sayılı kanunun 4.maddesi gereğince malın teslimi tarihinden itibaren 30 gün içinde davalılara ayıp ihbarında bulunmadığı tartışma konusu değildir. Öyle ise mahkemece ayıp ihbarının süresinde yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun olup kararın onanması gerekirken dairemizce, hükmün bozulmuş olmasının zuhule müstenit olduğu yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davalının karar düzeltme isteğinin kabulüne, dairemizin bozma kararının kaldırılmasına ve mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle karar düzeltme talebinde bulunan davalı … A.Ş’nin karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 27.1.2011 gün ve 2010/11630 esas, 2011/ 993 karar sayılı bozma kararının kaldırılmasına ve davalı … A.Ş yönünden hükmün ONANMASINA, peşin alınan 38.20 TL temyiz harcın istek halinde …ye iadesine, 25.1.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.