Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2011/13420 E. 2011/19295 K. 20.12.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/13420
KARAR NO : 2011/19295
KARAR TARİHİ : 20.12.2011

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 15/06/2009 tarih,…….sıra no ve 26.229,61 TL bedelli irsaliyeli fatura karşılığı 2009 Model …. aracı bayi aracılığı ile 27.000,00 TL bedel ile satın aldığını, satın aldıktan kısa bir süre sonra muhtelif tarihlerde birtakım arızaların meydana geldiğini, … kapsamı süresince aracın 7 den fazla arıza ile servise gittiğini ve günlerce serviste beklediğini, araçtan yararlanmamasının süreklilik arz ettiğini, aracın ‘0’ kilometre 2010 modeli ile değiştirilmesi talebini noter kanalı ile davalılara ihtar etmesine rağmen mağduriyetinin giderilmesi yönünden bu güne kadar hiç bir olumlu adımın atılmadığını belirterek, 2010 model araç bedeli olan 32.630,00 TL’nın davalıların temerrüde düştüğü 20/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek devlet bankalarının 1 yıllık mevduata uyguladıkları en yüksek faiz oranı ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece,davanın kabulü ile ayıplı olduğu anlaşılan aracın davalılara iadesine, davacının araç için … olduğu 32.630,00 TL nın de aracın davalılara teslim tarihinden itibaren hesaplanacak değişken oranlardaki reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-HUMK’nın 381. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı Yasa’nın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK’nın 388/son maddesi gereğince de istek sonuçlanndan her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı Kanun’un 389.maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu
tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HUMK’nın 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HUMK’nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.Temyize konu davada, karşı dava yönünden, kısa kararda “Davanın kabulü ile ayıplı olduğu anlaşılan aracın davalılara iadesine, davacının araç için … olduğu 32.630,00 TL nın de aracın davalılara teslim tarihinden itibaren hesaplanacak değişken oranlardaki reeskont faizi ile davalılardan müşterek müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulmasına rağmen, gerekçeli kararda ise, ” 27.000 TL’nin aracın davalılara teslim tarihinden itibaren hesaplanacak değişken oranlardaki reeskont faizi ile davalılardan müşterek müteselsilen tahsiline karar vermek gerekirken zuhulen davacı talebi gibi 32.630 TL ye hükmedilmesine karar verildiği belirtilmiş, bu haliyle kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşturmuştur. 10.4.1992 gün 1991/7-1992/4 sayılı İ.B.K.da belirtildiği üzere kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedenini oluşturur. Mahkemece değinilen bu husus gözardı edilerek hükümle gerekçe arasında çelişki yaratacak şekilde hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bent uyarınca davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde LLLL.’ye iadesine ve yine peşin alınan 484.75 TL temyiz harcının istek halinde….a iadesine, 20.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.