Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2011/10195 E. 2011/15959 K. 03.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/10195
KARAR NO : 2011/15959
KARAR TARİHİ : 03.11.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, dava dışı …’ün davalı ile imzalamış olduğu 16.5.2005 tarihli sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve alacaklarını kendisine temlik ettiğini, temlik konusu olan Toplu Konut projesi kapsamındaki gayrimenkul satış sözleşmesinin 3. Maddesine göre, gayrimenkulün teslim süresi 12 ay olup, davalı idarenin konutu, 16.5.2006 tarihinde teslim etmesi gerekirken, 30 ay gecikme ile 15.11.2008 tarihinde teslim ettiğini, davalıdan kira kaybına ilişkin tazminat alacağı bulunduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 8.000,00 TL miktarındaki kira kaybına dayanan maddi tazminatın yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 16.5.2005 tarihinde dava dışı 3.kişi ile davalı arasında davaya konu gayrimenkulün satımına yönelik sözleşme aktedildiği ve dairenin 15.11.2008 tarihinde alıcıya teslim edildiği, davacıya konutun bu tarihten sonra 19.10.2009 tarihinde devredilmiş olması ve taşınmazı devir protokolü ile devraldığından davacının kira geliri yoksunluğunun doğmayacağı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Genel olarak borç ilişkisi kimler arasında meydana gelmişse, alacaklılık ve borçluluk sıfatları da bu kişilere ait olup, bunun doğal sonucu olarak, borçlu kime karşı ifa yükümü altına girmişse, alacak hakkı da o kişiye aittir. Bununla beraber, alacaklının alacağını üçüncü bir kişiye devretmesi mümkün olup alacağın temliki, alacağı devreden alacaklı ile devralan kişi (yeni alacaklı) arasında yapılacak yazılı bir sözleşme ile meydana gelir. Alacağın temlikinde alacaklı, halen sahip olduğu bir hakkını devredebileceği gibi, henüz mevcut olmayan, müstakbel bir alacağını da devredebilir. Temlik edenin, temlik anında sahip olduğu bir hakkını devrettiği durumlarda yapılan bu tasarruf işlemi ile alacaklı, malvarlığının aktifindeki mevcut haklarda başkası lehine bir azalmayı kabul etmektedir. Böylece, temlik akdi yapılır yapılmaz alacak, alacağa bağlı olan bütün imtiyazlar ve fer’i haklarla beraber devralana geçmektedir. (Borçlar Kanununun 168. maddesi) Bu nedenle gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacaklar yeni alacaklıya ait olmaktadır. Nitekim, temlik eden kişinin temlikle birlikte borçlu ile hukuki ilişkisi kesildiğinden, alacağın tahsilinin dava ve talep hakkının da onun maliki durumuna geçmiş olan temellük edene geçmesi alacağın temlikinin doğal bir sonucudur. Kural olarak, alacağın temlikinde borçlunun hukuki durumunda herhangi bir değişiklik olmamakta sadece, muhatap olacağı kişi (alacaklı) değişmektedir. Borçlar Kanununun 167/1. maddesinde de, borçlunun temlik edene karşı haiz olduğu def’ileri, temellük edene karşı da ileri sürebileceği belirtilmekle, alacağın temlik sırasındaki durumu ile yeni alacaklıya geçeceği ifade edilmektedir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava dışı Göksal ile dava dışı İsmail arasında aktedilen 16.5.2006 tarihli, yine davacı ile dava dışı İsmail arasında imzalanmış olan 19.10.2009 tarihli, davalının vekili olarak hareket eden dava dışı … Bankasının da onay verdiği “Devir Protokolü” başlıklı her iki sözleşmenin ilk paragrafında, “Göksal Toksoy’un’, TOKİ idaresiyle akdeylediği 16.5.2005 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesinden doğan her türlü hakların ve bu sözleşmeye göre protokol tarihine kadar yapılan ödemeler tutarının devir alan kişiye temlik edildiği” hükmü mevcut olup alacağın temliki-borcun nakli niteliğinde olan böyle bir sözleşme ile dava dışı önceki malik, temlik tarihi itibariyle her türlü hak ve alacaklarını davacıya devretmiş olduğundan, devredilen hak ve alacaklar içinde temlik tarihi itibariyle devredenin borçluya karşı sahip olduğu geç teslim nedeniyle kira kaybından doğan alacaklarının da bulunduğu tartışmasızdır. Temlik edenin, daha önce borçluya karşı kira kaybına ilişkin herhangi bir tazminat talebinde bulunmamış olması da bu konuda açık bir feragat söz konusu olmadığından sonuca etkili değildir. Zira kira kaybından doğan tazminat talebi, temlik tarihi itibariyle sona ermeyip hukuken varlığını devam 2011/10195-15959
ettirmektedir. Davacı, önceki malikin bu konudaki alacağını, alacağın temliki hükümlerine göre temellük etmiş olduğundan, devir işleminin satılanın önceki malike teslim edilmesinden sonra yapılmış olması dolayısıyla yeni malik davacının devirden itibaren satılanı zilyetliğinde bulundurmuş olması da mahkemenin kabulünün aksine sonucu değiştirmeyecektir. Az yukarda da açıklandığı üzere, söz konusu “alacağın temliki” sözleşmesi ile, gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacaklar, alacağı temellük eden davacıya geçmektedir.
Sonuç olarak davacının, dava dışı İsmail ile imzalamış olduğu 19.10.2009 tarihli “Devir Protokolü” ve bu protokolün ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen, davalı ile dava dışı Göksal arasında imzalanmış olan 16.5.2005 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince, alacağın temliki hükümlerine göre taşınmazın geç tesliminden kaynaklanan kira bedeli alacağı yönünden davalı-satıcıya karşı dava ve talep hakkı mevcut olup, mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aksinin kabulü ile davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 03.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.