Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2010/7271 E. 2011/2192 K. 16.02.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/7271
KARAR NO : 2011/2192
KARAR TARİHİ : 16.02.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat … ve avukat … ile davalı vekili avukat …’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalı ile beraber 28.02.1987-1.08.2003 tarihleri arasında eczane işlettiklerini, eczacılık faaliyetleri ve diğer nedenlerle adı ve hesabına şahşi banka hesabı açıldığını, davalıya 26.07.1995 tarihinde verdiği vekaletname ile bankadaki şahsi hesabından davalının kendi adına ve hesabına tasarruflarda bulunduğunu, izni ve haberi olmadan havaleler yaptığını, davalının vekil olarak özen borcunu yerine getirmeyerek kendisine hesap vermediğini ileri sürerek şimdilik 90.120,00 TL zararının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, vekaletnameye dayalı olarak yaptığı tüm işlemlerden davacının bilgisi ve onayı olduğunu, vekaletten henüz azledilmediğini, davacının kötüniyetli olarak bu davayı açtığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece,davalının davacıdan gizli ve yetkisiz bir işleminin olmadığını, davacının davalıyı azletmediğini, davacının banka hesaplarını her zaman kontrol etme imkanı olduğu gibi bankalara talimat vererek davalının işlem yapmasını engelleyebileceği halde bunların hiçbirisini yapmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının vekaleti kötüye kullandığı iddiası ile doğan zararının tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Dava, hukuki nitelikçe vekaletin geregi gibi özen ve sadakatla ifa edilmemesine dayalı tazminat alacağıdır.
Vekil; müvekkile karşı, vekaleti “sadakat ve özen ile” ifa etmekle yükümlüdür (BK. m. 390/2). Vekilin … görme ile amaç tutulan sonucun başarılı olması için hayat deneylerine ve işlerin normal akışına göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması ve başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınmasıözen 2010/7271 2011/2192
borcunun kapsamını oluşturur. Vekil … görürken amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca kavuşmak için yaptığı çalışmaların özenle görülmemesinden sorumludur. … sadakatla ve özenle görülmüşse yönelinen sonuca erişilmemiş olsa bile gereği gibi ifa vardır. Vekilin gerekli özeni göstermesine rağmen sonucun elde edilmemesinin rizikosu vekile yüklenemez. Bu riziko müvekkilin üzerinde kalır. Burada özen borcunun yerine getirilmediğini ispat külfeti müvekkile aittir. Müvekkil özen ve sadakat borcunun yerine getirilmemesinden dolayı amaçlanan sonucun ortaya çıkmadığını ispat edecek vekil de; borcun yerine getirilmemesinde bir kusuru olmadığını kanıtlayarak sorumluluktan kurtulabilecektir.
Uyuşmazlığı, bu hukuki çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Davacının düzenledigi 26.07.1995 tarihli vekaletnamede, davalı vekile tanınan yetkiler icinde “….çek veya nakit olarak talep tahsil ve ahzu kabza “sözlerinden bahsedilmesi ile; gorulecek işde paraya iliskin bır sonucun elde edilmesinin ve müvekkile teslimin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Diğer bir anlatımla, davalı vekil, hesap verme borcunu, müvekkili davacıya nakit para vermekle ifa etmiş olacaktır. Davalı vekilin tazminatla sorumlu tutulabilmesi için gösterilmesi gereken özenin ölçüsu, somut olayın ozelliği ve delillerle birlikte az yukarıda açıklanan iki ana çizgi içinde degerlendirilerek tesbit edilmelidır.
Gercekte de, davalı vekil, davacının banka hesabından çektiği paralarla ilgili harcamaları bilirkişi raporunda belirlendiği üzere kendi eşine bir kısmını da şahşi işlerinde harcadığı anlaşılmış olup bu konularda davacıya hesap verememiştir.Hal böyle olunca Davalı vekilin ,bakadan davacı adına tahsil ettiği paralarla ilgili davacıya hesap verdiğini ispat etmesi gerekir.İspat külfeti davalıya düşer. Bütün bu hususlar değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, Mahkemenin hukuki değerlendirmede, delilleri takdirde hataya düşerek eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 825,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 16.2.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.