YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3561
KARAR NO : 2010/9167
KARAR TARİHİ : 22.06.2010
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetikisizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar … avukatınca duruşmasız … avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş isede davanın niteliği gereği bu istiğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, … Temizlik Tic. Ltd. Şirketi’nin 540.000 YTL nominal bedelli hissesini bu bedel üzerinden satışı için davalı … ile anlaştıklarını, satış yetkisi içerir vekaletnameyi …’a verdiğini, …’ın da kötüniyetli olarak 19.11.2007 tarihinde noterde hisseleri kız kardeşi diğer davalı …’ya sattığını, ancak hisse bedelini ne …’nın ne de …’ın vermediğini ileri sürerek şimdilik 20.000 YTL nin davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar, yetki itirazında bulunmuşlardır.
Mahkemece, … Asliye Hukuk Mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş, karar davalılar … ve … tarafından temyiz edilmiştir.
HUMK’nun 381. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı Yasa’nın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK’nun 388/son maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı Kanun’un 389. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son
2010/3561-9167
fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HUMK’nun 388. maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasa’nın 141. maddesi ile HUMK’nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Temyize konu davada, mahkemece … Mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilmiş, ancak karar gerekçesinde aynen “…BK 73 madde gereğince vekalet sözleşmesine dayanan para alacağı davasında, davacının kendi ikametgahında da dava açacağı anlaşılmış, bunun için son oturumda davacıdan ikametgah belgesi istenmiştir. Davacı vekili belgeyi sunamayacağını, davacının …’da ikametgahının bulunduğunu açıklamıştır. Bu halde, seçimlik hakkın davalı tarafa geçtiği görülmüş fakat, bu hak onlara kullandırılmadan, davacının yeni ikametgahı olan … Mahkemelerinin yetkili olduğu belirtilmek sureti ile yetkisizlik kararı verilmiş olup, durum karar yazılırken anlaşıldığından ve fakat kısa karar ile gerekçeli karar arasında fark da yaratılamayacağından aşağıdaki hüküm kurulmuştur…” şeklinde gerekçelendirilmiş olması, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli kararın birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir. Mahkemece 10.04.1992 tarih ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmadan, ancak kısa karar ile hükmün gerekçesi arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalılar … ve … yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 22.6.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.