Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2010/2164 E. 2010/13961 K. 26.10.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2164
KARAR NO : 2010/13961
KARAR TARİHİ : 26.10.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat … ile davacı … ve vekili avukat …’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalı Banka ile imzalamış olduğu 14.5.1998 tarihli avukatlık sözleşmesinin, 8.11.2006 tarihli ihtarla, davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, oysa ki tevdi edilen işleri gereği gibi yerine getirip, aylık ve üç aylık raporlarla davalıyı düzenli olarak bilgilendirdiğini, haksız fesih nedeniyle takipten yoksun bırakıldığı dava ve takip dosyaları üzerinden sözleşmede öngörülen ve yargı mercilerince lehine hükmedilecek olan toplam 96.875,56 YTL vekalet ücretinin ödenmesi gerektiğini, ne var ki, ücret alacağının tahsili için göndermiş olduğu 14.11.2006 tarihli ihtardan sonuç alamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 YTL avukatlık ücretinin 14.11.2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile de talep miktarını, 96.875,56 YTL’ye çıkarmıştır.
Davalı Banka, davacı avukatın, üzerine aldığı işleri gereği gibi yerine getirmediğini, dosyaların işlemsiz kalması nedeniyle takipten düştüğünü, ihtiyati haciz kararı alınmasından sonra yasal süresi içinde esas takibe geçilmediğinden, haciz şerhlerinin terkin edildiğini, aynı borçlunun diğer alacaklılarının hacizlerinin, Banka alacak ve hacizlerinin önüne geçmesine sebebiyet verildiğini, dosyalarda uzun süre işlem yapılmayarak, alacakların tahsilinin sürüncemede bırakıldığını, davacıya olan güvenin zedelenmesi nedeniyle 8.11.2006 tarihli ihtarla sözleşmenin feshedildiğini, feshin haklı olması nedeniyle de davacının herhangi bir ücret talep edemeyeceğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 1.2.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davacının haksız olarak azledildiği, bu nedenle 1136
2010/2164-13961
sayılı Avukatlık Kanununun 174. maddesi gereğince avukatlık ücretinin tamamını isteyebileceği benimsenerek, davanın kabulüne, 96.875,56 YTL avukatlık ücretinin dava tarihi olan 24.1.2007 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, taraflar arasında imzalanan 14.5.1998 tarihli avukatlık sözleşmesinin yenilenerek, 2006 yılına kadar devam ettiği, “takip ettiği işlerle ilgili özenli davranmadığı, alacakların tahsilini güçleştirdiği” belirtilerek, davacıya gönderilen 8.11.2006 tarihli ihtarla, sözleşmenin davalı tarafından sona erdirildiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı, bu ihtarname ile haksız fesih nedeniyle, takipten yoksun bırakıldığı dava ve takip dosyaları üzerinden sözleşmede öngörülen ve yargı mercilerince lehine hükmedilecek olan vekalet ücretlerinin toplam miktarı olan 96.875,56 YTL ücret alacağının tahsili için eldeki davayı açmış, davalı ise, takip dosyaları yönünden ayrı ayrı açıklamada bulunmak suretiyle, davalının, işi özenle ve gereği gibi yerine getirmediğini, feshin haklı olması nedeniyle de davacının vekalet ücreti talep edemeyeceğini savunmuştur.
Mahkemece, 1.2.2008 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinin haksız olduğu benimsenerek, davanın kabulüne karar verilmişse de, söz konusu bilirkişi raporunda, Yargıtay kararlarında haksız azil olarak kabul edilen bazı olaylardan örnekler verilerek, dava konusu olayda, bu sebeplerin yer almadığından bahisle azlin haksız olduğu belirtilmiş, raporun (E) başlıklı, “vekilin, müvekkile karşı özen borcunu yerine getirip getirmediğinin” tartışıldığı bölümünde ise, Borçlar Kanunu ve Avukatlık Kanununun ilgili hükümleri açıklandıktan sonra, genel ifadelerle, “davacı avukatın görevini yerine getirdiği, davalı ile borçlu arasında, borcun yeniden yapılandırılması sonucunda dosyada işlem yapılamamasında davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, davacı vekilin, davalının talimatı ile bağlı olup, onun iradesi dışında takibe devam edemeyeceği, davalının ileri sürdüğü azil sebeplerinin davacı vekili tarafından 19.3.2007 tarihli cevap dilekçesinde ayrıntılı olarak cevaplandırıldığı” belirtilerek, haksız azil nedeniyle vekalet ücretinin tamamının ödeneceği sonucuna varılmıştır.
Görüldüğü üzere, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının vekalet ücretine dayanak olarak gösterdiği, 28 kalem icra ve dava dosyasının davacı avukat tarafından, özenle ve gereği gibi takip edilip edilmediği incelenmediği gibi, davalının, vekaletin özenle ifa edilmediğini, numaraları ve ayrıntıları ile bildirmiş olduğu takip dosyaları yönünden de herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamış, sadece genel ifadelere yer verilmiştir. Yine söz konusu raporda, borcun yeniden yapılandırılması nedeniyle, dosyada işlem yapılamamasında, davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmişse de, borçlu Karabük Demir Çelik Sanayi ve Ticaret A.Ş.(Kardemir) ile davalı Banka arasında, borcun yeniden yapılandırılmasına ilişkin olarak imzalanan 25.9.2003 tarihli
2010/2164-13961
protokolün 4. maddesinde, vadelere bağlanmak suretiyle borca ilişkin, itfa planının düzenlendiği, 11. maddesinde de, “Borçlular kıymet takdirine itiraz davalarını, itirazlarını geri almak suretiyle sonuçlandıracaklar ve kıymet takdirini kesinleştireceklerdir. Yine borçlular itirazlarını geri almak ve dosya borçlarını kabul etmek suretiyle icra takipleri ve hacizleri kesinleştireceklerdir. Borçlu hakkında yapılan takiplerle ilgili olarak takip hukuku açısından hak kaybına uğranmamasını teminen, Banka tarafından usulü işlemler yerine getirilebilecektir.” Hükmüne yer verildiği, Banka tarafından davacı avukata gönderilen 7.11.2003 tarihli talimat yazısında da, söz konusu bu protokolün, 11. ve 13. maddelerinden bahsedilerek, “protokoldeki takip edilmesi ve yerine getirilmesi gereken tüm işlemlerin titizlikle gözden geçirilerek uygulanmasının ve Bankaya rapor verilmesinin” istendiği anlaşılmakta olup, bilirkişi tarafından davacının söz konusu bu protokol ve talimata göre işlem yapıp yapmadığı da incelenip, değerlendirilmemiştir. Sonuç olarak, davanın dayanağı takip ve dava dosyaları ile Banka talimatları ve borçlularla yapılan protokoller incelenip, değerlendirilmeden, soyut ve genel ifadelerle “azlin haksız” olduğunun mütalaa edildiği, 1.2.2008 tarihli bilirkişi raporu, yetersiz olup, yetersiz bilirkişi raporuna göre hüküm kurulamaz. Kaldı ki, az yukarda sözü edilen dosyaların bir kısmının fotokopisi dosyaya ekli olup, asılları da mevcut olmadığından, davalının savunmasında bildirdiği hususların denetlenmesi de, olanaklı değildir.
O halde mahkemece, davaya dayanak gösterilen tüm takip ve dava dosyaları getirtilerek, davacı avukatın, gerek Avukatlık Kanunu ve meslek kuralları, gerekse sözleşme, talimat ve borçlularla yapılan protokoller çerçevesinde, vekaleti özenle ve gereği gibi ifa edip etmediği, üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği, azlin haklı olup olmadığı konusunda, uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan açıklayıcı ve denetime elverişli rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, davalının savunması değerlendirilip, itirazları karşılanmadan, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA,(2) numaralı bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 5.231.30 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 26.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.