YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/6636
KARAR NO : 2010/5656
KARAR TARİHİ : 22.04.2010
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat … ile davacı vekili avukat Mutlu Korkmazer’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile aralarında 2.10.2003 tarihinde futbolda iddiaya dayalı bahis konusunda bir sözleşme imzaladıklarını, anılan sözleşmenin 13.maddesi ile bahis oyunundan elde edilecek hasılatın %50’sinden kendi komisyon alacağı düşüldükten sonra bakiyesinin iştirakçilere ödenmek üzere 5 gün içerisinde davalı hesabına yatırılacağını, bakiye %50 hasılatın da tarafınca 6 ay süre ile nemalandırılacağını, 6 ayın sonunda nemalandırılan bu tutar ile iştirakçilerin almadığı ikramiyeler ve iştirakçilere %50’nin altında yapılan ödemeler yönünden 6 ayın sonunda davalı ile biraraya gelip mutabakat zaptı imlayacaklarının kararlaştırıldığını, sözleşmenin bu hükmü gereğince ilk 6 ayın sonunda davalıya 178.220.00 YTL, üçüncü 6 ayın sonunda da 2.166.331.04 YTL ödediğini, bundan sonraki dönemlerde de havuz hesabının hep (-) bakiye verdiğini, davalının 3.3.2007 gününde sözleşmeyi fesh ettiğini, fesih tarihi itibariyle eksi bakiyenin 30.691.765.76 YTL.ye ulaştığını, buna rağmen davalının kendisine karşı her bir 6 aylık dönemin ayrı ayrı değerlendirilmesi ve alacak miktarının tespiti yönünden dava açtığı ve davayı kaybettiğini, hükmün kesinleştiğini, kesinleşen bu hükme göre hesaplamanın 6 aylık dönemlerde değil, sözleşmenin kurulduğu tarihten aktin fesh edildiği tarihe kadar kümülatif olarak yapılmasının gerektiğini, buna göre de davalıya ilk 6 için ve 3. 6 ay için ödenen paraların iade edilmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle şimdilik ödediği toplam 2.344.551.00 YTL nin ve bunun işlemiş 976.766.02 YTL faizinin asıl alacağa avans faizi uygulanmak suretiyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, zamanaşımı def’inde bulunmak suretiyle sözleşmeye göre (-) bakiyenin tamamından davacının sorumlu olduğu, ödediği parayı isteyemeyeceği, sözleşmenin asıl amacının %50 oranın üzerindeki riskin davacı tarafından karşılanmasının gerektiği, uygulamanında bu şekilde olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasında görülüp kesinleşen … 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/423 esas sayılı dava dosyası ve bilirkişi raporu esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile aralarındaki 2.10.2003 tarihli sözleşme gereğince elde edilen hasılattan, elde edilen kar nedeniyle bir ve üçüncü altı aylık dönem için davalıya toplam 2.344.555 YTL ödediğini, daha sonraki altı aylık dönemlerin (-) bakiye verdiğini, kesinleşmiş … 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/923 esas ve 2007/44 sayılı kararına göre hesaplamaların altı aylık dönemlere göre değil, sözleşme tarihinden aktin fesh edildiği tarihe kadar kümülatif olarak yapılması gerektiğinden bahisle eldeki davayı açmıştır. Bir ve üçüncü altı aylık dönemler dışında kalan süreler yönünden havuz hesabının (-) bakiye verdiğinde taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık kümülatif olarak hesaplama yapılacak iken buna uyulmayıp, ikinci altı aylık döneminde (-) bakiye vermesine rağmen (+) bakiye veren bir ve üçüncü altı aylık dönemler için davacının kendi rızasıyla ödediği paraları isteyip isteyemeyeceği, başka bir anlatımla ortada ödenmesini gerektirir bir borç bulunmamasına rağmen davacının bunu kendi ihtiyariyle ödemesi nedeniyle geri isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Hal böyle olunca davacının talebinin BK. 62.maddesinde öngörülen ve Sebepsiz Zenginleşmenin özel bir durumu olan ” borç olmayan şeyin verilmesi ” halinde ortaya çıkacak hukuki duruma göre değerlendirilmesi, uyuşmazlığın da bu madde kapsamında değerlendirip, çözüme kavuşturulması gerekir.
Borçlar Kanunu’nun 62.maddesinin ana unsurları incelendiğinde a) ortada mevcut bir borç mulunmaması, b) borçlu olduğu sanılarak ortadan kaldırılması niyetiyle bu borcun ödenmesi, c) ödemeyi kişi kendi ihtiyarıyla yapmış
olması, d) hata unsurunu içermesi gerekmektedir. Davaya konu olayda iki ve üçüncü yani bir borcu ortadan kaldırmak için yapılan ödeme ve bu ödemenin davacının ihtiyariyle yapıldığına ilişkin unsurlar gerçekleşmiş ve tartışmasızdır. Hal öyle olunca diğer iki unsur üzerinde durulması zorunludur.
A) Borçlar Kanununun anılan maddesinin olayda uygulanabilmesi için yerine getirilen borcun eda tarihi itibariyle mevcut olması gerekir. Bu durumun saptanmasında da eda anı esas alınmalıdır.
Davaya konu olayda dava dilekçesi kapsamından da açıkça anlaşılacağı gibi davacının bir ve üçüncü altı aylık dönemler itibariyle davalıya borçlu olup olmadığı henüz belli değildir. Keza hesaplamaların kümülatif olarak yapılacağını beyan etmektedir. Nitekim kümülatif hesaplama sonucu borçlu değil alacaklı çıktığı için eldeki davayı açtığını beyan etmektedir. Diğer taraftan davacı 20.4.2005 tarihli yazısı ile ikinci altı aylık dönem hasılatının (-) bakiye verdiğini, davalıya bildirmiş olmasına rağmen üçüncü altı aylık dönem için (+) bakiye neticesi elde edilen 2.166.331.06 YTL.nı (-) bakiye veren ikinci altı aylık dönem için herhangi bir mapsup yapmaksızın 19.10.2005 günü davalı hesabına aktarmıştır. Bu açıklamalardan da açıkça anlaşılacağı gibi davacı eda tarihleri itibariyle borcu olmadığı halde davalıya rızası ile ödemelerde bulunmuştur.
B) Anılan maddedeki “hata” unsurundan amaç iradenin mevcut hata sebebiyle bozulması değil aksine sebebin yokluğuna ilişkindir. Yani anılan yasa metnine “hata” unsuru, sebebin yokluğunun davacı tarafından kanıtlanması amacıyla getirilmiştir. Davacı bu yönde de herhangi bir delil getiremediğine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Açıklanan nedenle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 44.837.00 TL temyiz harcının istek halinde iadesine, 22.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.