Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2009/15369 E. 2010/9829 K. 05.07.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/15369
KARAR NO : 2010/9829
KARAR TARİHİ : 05.07.2010

MAHKEMESİ : … 18. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili avukat … ile davalı … vekili avukat …, davalı F.. Y.. vekili avukat … gelmiş diğer davalı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, …’ün 2012.2004 tarihinde alt karın duvarı,penis,her iki kasık ve perianal bölgesine yerleşmiş bir takım bezlerden şikayetçi olduğundan, Davalı Doktor N.. K..na müracaat ettiğini, doktorun 3 saat içerisinde bölgeyi temizleyeceğini söylediğinden ameliyatı kabul ettiklerini,Epidral anestezi yoluyla ameliyatın öngörülmesine rağmen genel anestezi yapıldığını, davacı hastanın uyanmadığını, bir gün sonra anormallik olduğunun farkına varıldığını, Leventin bitkisel hayata girdiğini ve halen iyileşmediğini, iyileşme imkanınında kalmadığını,ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Bir davada dayanılan maddi olguları hukuksal açıdan nitelendirmek ve uygulanacak yasa hükümlerini bulmak ve uygulamak HUMK.76. maddesi gereği doğrudan hakimin görevidir.
Dava, davacı Leventin ameliyattan sonra uyanamayıp bitkisel hayata girdiğinden davalıların tedavi sırasındaki kusurları nedeniyle oluşan zararın giderilmesine ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (BK. 386-390)
Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafifte olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporu esas alınarak davalıların kusurunun bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de,21.12.2008 tarihli TTB Yüksek Onur Kurulu Hastanın büyük bir operasyon geçirmiş olduğu,bu kadar uzun süren bir ameliyat sonrasında girişimi yapan cerrahın hastayı yakın takip etmesi gerektiği,dosyada mevcut hemşire ifadesinde hastanın uyanmaması üzerine gece saat24.00 ve sabah 06.00’da ilgili hekim aranmasına ve duruma ilişkin bilgi verilmesine karşın gelinerek hastanın değerlendirilmediği,bu konu ile ilgili olarak nöbetçi hekime hastanın durumu aktarılarak takip etmesinin de istenmediği,gelişen komplikasyonun zamanında saptanmadığı ve komplikasyona müdahalenin gereği gibi yönetilmediği…” belirtilmek suretiyle davalı doktorların cezalandırılmasın karar verilmiş, davalıların idare mahkemesine yaptıkları itiraz da reddedilmiştir.Bu
nedenlerle, mahkemece, dosya içindeki tüm raporlar, kurul raporu, davalı hastanedeki muayene ve bundan sonraki tüm tabela ve müşahede kağıtları, ameliyat ve kontrollere ilişkin evraklar hep birlikte değerlendirilerek Üniversite Öğretim Üyelerinden oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi kurulundan her bir raporun içeriği, sonuçları, birlikte gerekçeli şekilde tartışılarak, davacının maluliyeti hususunda, tedavisini üstlenen doktorlar ve hastaneye atfı kabil bir kusur olup olmadığı konusunda rapor alınarak, davalı doktorun en hafif kusurunun belirlenmesi halinde tazminatla sorumlu olduğu kabul edilip, sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 5.7.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.