Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2009/11608 E. 2010/4177 K. 30.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/11608
KARAR NO : 2010/4177
KARAR TARİHİ : 30.03.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı avukat olduğunu, davalıyla yaptığı sözleşme uyarınca davalının taraf olduğu … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/203 esas sayılı dava dosyasını takip ettiğini ve kararın 2006 yılında kesinleştiğini, sözleşme ile taşınmazın karar tarihindeki değerinin %10’unun ücret olarak ödenmesinin kararlaştırıldığını, ücretinin ödenmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın değerinin tespiti ile fazlası saklı kalmak üzere 6.500 Tl’nın tahsilini istemiş, 1.6.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile de taşınmazın eldeki davanın açıldığı tarihteki raiç değeri üzerinden %10 vekalet ücreti olarak 25.000.00 TL’nın ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taşınmazın … Asliye Hukuk mahkemesinin 1996/203 esas sayılı dosyasının karar tarihi olan 11.12.2006 tarihindeki raiç değerinin %l0’u olan 20.000.00 TL’nın tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı avukat ile davalı arasında yapılan sözleşmede tarih bulunmamakta isede, davalının 9.6.1998 tarihli vekaletname ile davacıyı vekil tayin ettiği ve davacı avukatında … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/203 esas (bozmadan sonra 2004/553) numaralı dava dosyasına 25.6.1998 tarihinde davalı adına dilekçe vererek 23.2.1999 tarihli duruşmaya girdiği, 11.12.2006 tarihli kararla taşınmazın 5000 m2 lik kısmının davalı adına tasciline karar verildiği ve kararın 27.9.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmakta olup davada dayanılan sözleşmede tarih bulunmasa bile bu sözleşmenin 1998 yılında taraflarca imzalandığının kabulü gerekir. Davacı avukat üzerine aldığı işi layıkıyla takip ederek sonuçlandırdığı için vekalet ücretini talep etmekte haklıdır.
Davacıya ödenmesi gereken vekalet ücretinin tespiti için ise öncelikle uyuşmazlığa uygulanacak Avukatlık Kanunu hükümlerinin belirlenmesi zorunludur. Bilindiği üzere, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu, 2.5.2001 tarihinde 4467 sayılı Yasa, 13.1.2004 tarihinde de 5043 sayılı Yasa ile değişikliğe uğramıştır. Mahkemece anılan yasalarla değişikliğe uğrayan Avukatlık Kanununun değişik 164/4. maddesine göre karar verilmişse de, 13.1.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5043 sayılı Yasanın 7. maddesi ile 1136 sayılı Avukatlık Kanununa eklenen “Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, kesin olarak hükme bağlanmamış bütün ihtilaflarda bu kanunun değişik hükümleri uygulanır” hükmünü içeren geçici 21. madde, Anayasa Mahkemesince 7.2.2008 tarihinde iptal edildiğinden, avukatlık ücretinden kaynaklanan uyuşmazlıkların, sözleşmelerin kurulduğu tarihte yürürlükte olan Avukatlık Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 1998 yılında imzalandığı anlaşıldığı ve davada dayanılan vekaletnamenin de 9.6.1998 tarihinde verildiği ve böylece hizmetin de davacı avukat tarafından 9.6.1998 tarihinden itibaren verildiği kabul edilerek bu tarih itibariyle ücret hesabı yapılmalıdır. Hal böyle olunca bu dava ile ilgili ücret uyuşmazlığının çözümünde, sözleşme tarihinde yürürlükte olan 1136 sayılı Kanunun, 4667 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki hükümleri esas alınmalıdır. Bu noktada taraflar arasındaki ücret sözleşmesinin geçerli olup olmadığının, dolayısıyla davacının sözleşmede belirtilen ücreti talep etmekte haklı olup olmadığının belirlenmesi gereklidir. Nitekim, vekalet ücret sözleşmelerinin geçerli olup olmadığı, kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece de resen gözetilmesi gereken bir husustur.
1136 sayılı Kanunun, 2.5.2001 tarihli 4467 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikten önceki 164. maddesinin 1. fıkrası hükmü gereğince, vekalet ücretinin belli ve muayyen olması gerekli olup, yine aynı kanunun 164. maddesinin 2. fıkrasına göre de, %25’i aşmamak üzere nispi bir ücretin vekalet ücreti olarak kararlaştırılması mümkün ise de, bunun geçerli olabilmesi, başarıya göre değişme koşulunu taşımasına bağlıdır. Başka bir ifade ile, davada gösterilen başarıya göre değişmek ve %25’i aşmamak üzere, dava olunan veya hükmolunacak şeyin değerinin belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir. Avukatın davayı kazanması durumunda belli bir ücret alacağı, kaybetmesi durumunda ise hiçbir ücrete hak kazanamayacağı, diğer bir deyişle avukatın ücret almasının, davayı kazanma koşuluna bağlı olacağı yolundaki sözleşmeler geçerli değildir. Yine aynı Kanunun 164. maddesinin 3. fıkrasına göre de, dava konusu mal, alacak veya hak gibi kıymetlerden bir kısmının aynen avukata ait olacağına ilişkin sözleşmeler de, “hasılı davaya iştirak” niteliğinde olduğundan geçersizdir.
Dava konusu olayda taraflar arasındaki 9.6.1998 tarihinde imzalanan ücret sözleşmesinin “Akukatlık ücreti mahkeme tarafından hükmolunacak şeyin değerinin yahut paranın karar tarihindeki değerinin %10’u avukatlık ücreti olarak ödenecektir.” şeklindeki ücrete ilişkin hükmü, az yukarıda açıklanan yasanın öngördüğü “belli ve muayyen olma” ve “başarıya göre değişme” kurallarını içermediği için geçersizdir. Davacı geçersiz olan sözleşmeye dayanarak sözleşmede kararlaştırılan ücreti talep edemez. 1136 Sayılı Yasanın 4467 sayılı yasa ile değişikliğinden önceki 163/son maddesi gereğince yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı veya sözleşme mevcut olmakla birlikte geçerli olmadığı durumlar da, avukata ödenmesi gereken vekalet ücretinin, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenmesi gereklidir. Dava konusu olayda taraflar arasındaki ücret sözleşmesi geçerli olmadığına göre, davacı tarafından davalının vekili sıfatıyla takip edilen … Asliye Hukuk Mahkemesinin açılması sırasında beyan edilen harca esas değer üzerinden vekalet ilişkisinin kurulduğu 1998 yılında yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi esas alınarak davacıya ödenmesi gerekli olan vekalet ücreti belirlenip, belirlenecek bu miktara göre hüküm kurulması gerekirken, açıklanan hususlar gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 30.3.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.