Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2008/12662 E. 2009/3418 K. 16.03.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/12662
KARAR NO : 2009/3418
KARAR TARİHİ : 16.03.2009

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile 27.11.2004 tarihli sözleşme yaparak … İlçesi, … Köyü 708 parsel ile ılıca Köyü 256 ada 1 parseli davalıya 230.000 Euro’ya sattığını satış bedelinin 30.8.2005 tarihine kadar ödenmesi gerektiği halde ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 100.000.00 YTL’nin dava tarihinden yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının yabancı uyruklu olup teminat göstermesi gerektiğini 24.11.2004 tarihli sözleşme gereği davacının taşınmazların devrini yapmadığını, sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirdiğini, savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacıya dava dilekçesine ekli yabancı dilde yapılmış sözleşmenin çevrisini yapan tercümanın yeminli tercüman olduğunu belgelemesi için kesin süre verildiği halde,ara kararını yerine getirmediği için HUMK 163 ve TMK 6 maddeleri uyarınca davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile 27.11.2004 tarihinde yaptığı kaşılıklı taahhütleri içeren sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalıdan 100.000.00 YTL alacağın tahsili için bu davayı açmıştır. Davacı, İlhan Akyol tarafından yapılan Almanca sözleşmenin tercüme edilmiş şekli ile almanca metnini dosyaya ibraz etmiştir.
Davalı savunmasında, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, taşınmazın devrini gerçekleştirmediğini, buna karşılık kendi edimleriniyerine getirdiğini savunmuştur. Davalının bu sözleşmenin gerek
2008/12662-2009/3418
Almanca hazırlanan metnine, gerekse türkçe tercüme edilmiş metnine karşı bir itirazı bulunmamaktadır. Bu durumda taraflarca itiraza uğramayan sözleşmenin tercümesini yapan tercümanın yeminli tercüman olup olmadığının araştırılmasına gerek yoktur. Kaldı ki sözleşmenin tercümesini yapan tercümanın yeminli tercüman olup olmadığı hakkında uyuşmazlık çıktığı takdirde mahkemeni bu hususu ilgili mercilerden resen araştırması gerekir.
Mahkemece 16.10.2007 tarihli celsede, davacı vekiline deillerini bildirmesi için gelecek celseye kadar mehil verilmiş, 31.1.2008 tarihli celsede ise “davacı vekiline delillerini bildirmesi için gelecek celseden iki öncesine kadar kesin süre verilmesine, aksi halde delil bildirme hakından vazgeçmiş sayılmasına” denilmiştir. Mahkemelerin gerek maddi hukuka gerekse usul hukukuna ilişkin hak düşürücü ara kararların hiç bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık olması ve sonuçlarının sıfatı ne olursa olsun tarflara açıkça anlatılması gerekir. (HGK 2004/9-512-464 sayılı ve 6.10.2004 tarihli karar) Somut olayda 31.1.2008 tarihli celsede bir nolu ara kararında delil ibrazı için verilen sürenin iki ay, iki gün, iki hafta olduğu bildirilmemiştir. Ara kararın da bir belirsizlik mevcut olduğu gibi, delil ibrazı edilmediği takdirde müeyyidesinin ne olacağı konusundada açıklık bulumamaktadır. Hal böyle olunca tarfların delillerini ibraz için yöntemine uygun süre verilip tarafların delileri toplanmadan yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacını temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı lehine BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 16.3.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.