Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2008/11999 E. 2009/3345 K. 16.03.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/11999
KARAR NO : 2009/3345
KARAR TARİHİ : 16.03.2009

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı Belediyenin başlatmış olduğu proje kapsamında satın aldığı konutta 11.7.2003 tarihinden itibaren oturmaya başladığını, 5.11.2003 tarihinde binada kalorifer sisteminin çalışması ile aşırı bir gürültüye maruz kaldıklarını, 7.11.2003 tarihinde davalıya ayıp ihbarında bulunmasına rağmen sonuç alamadığını ileri sürerek, ayıplı konutun davalıya iade edilerek, … olduğu satış bedelinin faizi ile birlikte tahsiline, bunun mümkün olmaması halinde ise konutun ayıpsız yenisi ile değiştirilmesine ya da ayıp oranında satış bedelinin tenziline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, davacının … olduğu 40.607,00 YTL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline, konutun davalıya iadesine karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir
2008/11999-2009/3345
2-Taraflar arasındaki satım sözleşmesine konu taşınmazın tapulu olduğu yönünde bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK.705, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri). O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Ne var ki hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tespitteki ilke ve esasların açıklanmasında zaruret vardır.
Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz Iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.
Bilindiği gibi ülkemizde yaşanan enflasyon uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyretmiş ve paramızın değeri (alım gücü) de bununla ters orantılı olarak devamlı düşmüştür. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Bu güne kadar uygulanan kurallara göre geçersiz sözleşme gereğince alıcının akit tarihinde verdiği paranın aynı miktarda iadesine karar verilmesi, gerçek hayatta büyük sarsıntılara, tutarsızlıklara, adalete karşı var olması gereken güvenin sarsılmasına neden olmuş, kamu vicdanında haklı eleştiri konusu yapılmıştır. Hukuk kuralları, gerçek hayata uygun olduğu, toplumun adalet ihtiyacına cevap verebildiği sürece hayatiyetini devam ettirip saygınlık sağlar ve hukuk kuralı olma özelliğini korur. O nedenle hukuk kuralları, görevli organlarca değiştirilince bu konuda yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar zedelenmeden gerçek hayata, çağın gereklerine uygun olarak yorumlanıp uygulanmalıdırlar. Bu görevin yargıya ait olduğunda ise duraksamaya yer yoktur. Nitekim gerek Yargıtay kararlarında ve gerekçe öğretide bu görüşe paralel düşünceler bulunmaktadır.
Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, M.K.nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin 2008/11999-2009/3345
ileri sürülemeyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır.
Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iadede direnmelerine neden olacaktır.
HUMK.nun 76.maddesi gereğince, bir davada maddi vakıaları bildirmek taraflara, bunların hukuki nitelendirilmesini yapmak ise hakime aittir. Somut olayda davacı, harici sözleşme ile davalıdan satın almış olduğu konutun ayıplı olması nedeniyle, hukuki durumunun sözleşme öncesindeki duruma getirilebilmesi için dava açmış olup, dava dilekçesine açıklık getiren 7.12.2004 tarihli dilekçesinde de, konutun rayiç değerinin 60.000,00 YTL olduğunu belirtmek suretiyle bu miktarın dava tarihinden itibaren faiziyle birlikte ödetilmesine, ya da taksitler halinde yapmış olduğu ödemelerin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş olup, açıklanan bu talebe göre davacının, ‘çoğun içinde az da vardır’ kuralı gereğince … bu davada, ödediği bedelin denkleştirici adalete göre iadesini de talep ettiği kabul edilerek, sözleşme tarihinden itibaren taksitler halinde yapılan her bir ödemenin ödeme tarihlerinden dava tarihine kadar, enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak sureti ile ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf, Hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara talep aşılmamak suretiyle hükmedilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar gözardı edilerek, yazılı şekilde sadece ödenen bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2008/11999-2009/3345
SONUÇ: 1. bent gereğince davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, aşağıda dökümü yazılan 1.644.60 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 16.3.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.