YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/14283
KARAR NO : 2008/3995
KARAR TARİHİ : 24.03.2008
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat … ile davacı vekili avukat …’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
… komisyoncusu olan davacı, davalıya ait arsanın üçüncü kişilere satışı konusunda davalı ile sözleşme imzaladıklarını, bu aracılık faaliyeti sonucunda davalının, dava dışı … İnşaat Yatırım Danışmazlık Limited Şirketi ile taşınmaz satışı ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediğini, edimlerini yerine getirmiş olmasına rağmen, ödenmesi gereken 150.000 Dolar tellallık ücretinin ödenmediğini, tahsili için başlatmış olduğu icra takibine de itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 inkar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının aracılığı sonucunda dava dışı şirketle kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlediğini, ancak sözleşmede öngörülen şart gerçekleşmediğinden alacağın muaccel olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, hükmün gerekçe kısmında “protokolde belirlenen hizmet bedelinin tahsilinin muaccel hale 2007/14283-2008/3995
gelmediği”, “Hüküm” kısmında ise “davanın kanıtlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-HUMK.nun 381. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafların iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az, aynı yasanın 388. maddesinde belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. HUMK.nun 388/son maddesi gereğince de istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı kanunun 389 maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Bu gibi hallerde de HUMK.nun 388 maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren kısa karar ile daha sonra yazılan gerekçeli kararın birbirine uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Öte yandan kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HUMK.nun yukarda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Mahkemece kararın “Hüküm” fıkrasında, kısa kararda olduğu gibi “kanıtlanamayan davanın reddine” şeklinde hüküm kurulmuş olmasına rağmen, kararın gerekçe kısmında ise, “alacağın tahsilinin muaccel hale gelmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği açıklanmış olup, bu şekilde kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası ve kısa karar arasında çelişki yaratılmıştır. HUMK.nun 382-388 ve 389 maddeleri gereğince kararın hüküm fıkrası ile gerekçesinin farklı ve çelişkili olması, mahkemelere olan … ilkesini zedeler. Bu durumda, 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, mahkemece, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak, kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan kararın bozulması gereklidir.
2-Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) no’lu bentte yazılı nedenlerle, davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 550.00 YTL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 10.4.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.