Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2006/3047 E. 2006/6602 K. 27.04.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/3047
KARAR NO : 2006/6602
KARAR TARİHİ : 27.04.2006

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tesbit ve istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R

Davacı, dava dışı Yakup Gökalp’ın davalı bankadan çektiği krediye kefil olduğunu, sözleşmede kefalet miktarının 2.504.676.552 TL olarak tespit edildiğini, borcun ödenmemesi üzerine bankaca başlatılan icra takibinde 1.798.135.690 TL’nin %225 faizi ile tahsilinin istendiğini, maaşından yapılan kesinti suretiyle üstlendiği kefalet miktarını ödediği halde bankaca borcun yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle arttırıldığını, faiz oranının tüketici yasası gereğince belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek borçlu bulunmadığının tespiti ile fazla ödediği miktarın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı banka, kullandığı kredi borcunu ödemeyen dava dışı borçlu ile davalı kefil aleyhinde, alacağın tahsili için icra takibinde bulunmuş, davacı kefil ise kefil olduğu miktarı … bulunmasına rağmen fahiş faiz yürütülmek suretiyle kendisinden fazla tahsilat yapıldığı iddiası ile eldeki davayı açmıştır. Davacının, dava dışı Yavuz Gökalp Yıldız’ın davalı Banka ile düzenlendiği kredi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzaladığı uyuşmazlık konusu değildir. BK. 484 maddesi uyarınca kefilin sorumluluğu, kredi sözleşmesinde belirlenen kefalet limiti ile kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından ibarettir. 4.7.2000 tarihli kredi sözleşmesinin 18. maddesinde müteselsil kefil ve müşterek borçluların 2.564.676.552 TL’sına kadar sorumlu oldukları kararlaştırılmış sözleşme davacı kefil tarafından imzalanmıştır. Esasen bu yön taraflar arasında ihtilafsız olduğu gibi mahkemenin de kabulündedir.
Öyle ise mahkemece, davacı kefilin sorumluluğu belirlenirken kefilin sözleşmede yazılı miktar ile kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından ibaret olduğu gözetilerek inceleme yapılmalı ve hasıl olacak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece, aksi yazılı düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Öte yandan davacı dilekçesinde icra takibinde istenilen %225 faiz oranının fahiş ve 4077 sayılı kanuna aykırı olduğunu, sözleşmede yazılı akti faizin %30’unu geçen temerrüt faizi istenemeyeceğini ileri sürmüştür. Mahkemece davacının bu iddiası hakkında hiçbir inceleme ve araştırma yapılmamıştır. 6.3.2003 tarihinde kabul edilen ve 6.6.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4882 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 10/f maddesi gereğince kredi borçlarında gecikme faizi, akdi faiz oranının %30 fazlasını geçemez. Bu nedenle mahkemece, anılan kanunun yürürlük tarihinden itibaren kredi borcuna en fazla akdi faizin %30 fazlası üzerinden gecikme faizi uygulanabileceğinin gözetilerek, yukarıda açıklanan şekilde davacı kefilin kefalet miktarı ile kendi temerrüdünün sonuçlarından sorumlu olduğu miktar hesaplanırken faiz oranı konusunda da yasa maddeleri gözetilecek şekilde, açıklamalı, gerekçeli, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu istenmeli, davacı kefilin sorumlu olduğu ve icra takibi sırasında ödediği miktarlar belirlenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.