Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2020/5326 E. 2020/4834 K. 03.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/5326
KARAR NO : 2020/4834
KARAR TARİHİ : 03.06.2020

KANUN YARARINA BOZMA

Bina içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık suçundan şüpheliler … ve …haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen 08/10/2019 tarihli ve 2019/106269 soruşturma, 2019/87319 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 26/11/2019 tarihli ve 2019/4948 değişik iş sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığı’nın 13/02/2020 gün ve 94660652-105-34-21887-2019-Kyb sayılı yazısı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 20/02/2020 gün ve 2020/23587 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderildiği,
MEZKUR İHBARNAMEDE;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet Savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu nazara alındığında;
Somut olayda, ” müştekinin hırsızlandığını iddia ettiği telefonun kullanıcı kayıtlarının temin edildiği yapılan araştırmada adreste böyle bir şahsa rastlanılmadığı, etrafta tanıyan bilen kimsenin olmadığının tespit edildiği, ülkemizde suçta kullanılan cep telefonu numaralarının abone kayıtlarının yabancı kişilere ait olan hatlar üzerinden işlendiğinin bir gerçek olduğu bu nedenlerle yabancı şahsı araştırmanın gerçek faillere ulaşılma konusunda etkin bir sonuç alınamayacağı, ayrıca imei kayıtlarının tek başına hırsızlık suçuna delil teşkil etmeyeceği…” şeklindeki gerekçelerle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen 08/10/2019 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara yapılan itirazın, müştekinin şahsi eşyalarını koyduğu giyinme bölümündeki dolabın şifresini girmesine rağmen açılmaması sonrasında çağırdığı temizlik görevlisinin bir şey sormadan açması, dolabın şifresini girerken bir şahsın kendisini izlediğini iddia etmesi karşısında, olayda bahsi geçen ve o bölümde çalışan temizlik görevlisinin beyanının alınmadığı, giyinme odalarında kamera kaydı olmamasına rağmen, giyinme bölümünün açıldığı koridora bakan kamera görüntülerinin temin edilerek, müştekinin kendisini izlediğini iddia ettiği kişinin, kullanıcı kayıtlarına göre olaydan sonra müştekiye ait 353098101573530 imei numaralı telefonu kullanan kişi ile aynı olup olmadığı hususunda ve kayıtlara göre telefonu kullandığı tespit edilen … isimli şüpheliye ulaşılarak beyanı alınması noktasında etkin bir araştırma yapıldıktan sonra hukuki durumun takdir ve tayin edilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet Savcısı’nın, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet Savcısı’nın 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet Savcısı’nın soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,
Oluş ve dosya içeriğine göre; müştekinin olay günü Hilton otele ait spa merkezi soyunma odasında bulunan dolaba şifreleyerek bıraktığı cep telefonu ve 1500 TL paranın bir saat sonra döndüğünde yerinde olmadığı olayına ilişkin şikayetçi olması üzerine başlatılan soruşturmada; her ne kadar İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, “müştekinin hırsızlandığını iddia ettiği telefonun kullanıcı kayıtlarının temin edildiği yapılan araştırmada adreste böyle bir şahsa rastlanılmadığı, etrafta tanıyan bilen kimsenin olmadığının tespit edildiği, ülkemizde suçta kullanılan cep telefonu numaralarının abone kayıtlarının yabancı kişilere ait olan hatlar üzerinden işlendiğinin bir gerçek olduğu bu nedenlerle yabancı şahsı araştırmanın gerçek faillere ulaşılma konusunda etkin bir sonuç alınamayacağı, ayrıca imei kayıtlarının tek başına hırsızlık suçuna delil teşkil etmeyeceği…” nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca sadece müştekinin beyanına başvurulduğu, adına kayıtlı hat ile telefonu kullandığı belirtilen şüphelinin savunmasının alınmadığı anlaşıldığından, öncelikle şüpheli … isimli kişi hakkında gerekli araştırma yapılarak şüpheli sıfatıyla savunmasının alınması, yine iletişim tespiti kayıt süresi genişleterek suça konu telefonun başka kimler tarafından kullanıldığının tespiti, olayda bahsi geçen ve o bölümde çalışan temizlik görevlisinin tanık sıfatıyla ifadesinin alınması, ayrıca her ne kadar soyunma odalarında kamera kaydı olmamasına rağmen, giyinme bölümünün açıldığı koridora bakan kamera görüntülerinin temin edilerek, müştekinin dileçelerinde kendisini izlediğini iddia ettiği kişinin tespiti ile beyanın alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden KABULÜ ile İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliği’nin 26/11/2019 tarihli ve 2019/4948 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 03/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

.