Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2018/7044 E. 2018/17157 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/7044
KARAR NO : 2018/17157
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

KANUN YARARINA BOZMA

Nitelikli hırsızlık suçundan sanık …’in 142/1-b ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 13 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Kars 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/09/2013 tarihli ve 2011/410 esas, 2013/366 sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığı’nın 15.10.2018 gün ve 94660652-105-36-2409-2018-Kyb sayılı yazısı ile kanun yararına bozma ihbarında bulunulduğundan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 19.10.2017 gün ve 2018/84435 sayılı ihbarnamesiyle Dairemize gönderildiği,

MEZKUR İHBARNAMEDE;

Dosya kapsamına göre, Kars 1. Asliye Ceza Mahkemesince atılı hırsızlık suçundan yapılan yargılama kapsamında, sanık hakkındaki yakalama kararına istinaden Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesince 22/11/2012 tarihinde sanık … Sezer yerine kendisini … olarak tanıtan İrem Satılmışoğlu tarafından beyanda bulunulduğu ve mahkeme tarafından söz konusu savunma esas alınarak sanığın cezalandırılmasına karar verildiği,… hakkında atılı eylem nedeniyle Gölbaşı (Adıyaman) Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma neticesinde, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçundan açılan kamu davası sonucunda Gölbaşı (Adıyaman) Asliye Ceza Mahkemesinin 19/06/2018 tarihli ve 2018/54 esas, 2018/373 sayılı kararı ile mahkûmiyetine ilişkin karar verildiği anlaşılmakla, mahkemece sanığın kovuşturma aşamasında savunmasının usulüne uygun şekilde tespit edilmediğinin anlaşılması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 195. maddesindeki istisnaî durumlar dışında sanığın savunması alınmadan mahkûmiyet hükmü kurulmasının mümkün olmadığı gözetilmeden, savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden anılan kararın bozulması gerektiğinin ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun bilinen adreste tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır.
Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre, “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır.” Aynı maddenin 6099 sayılı Kanun’un 9. maddesiyle değiştirilen 2. fıkrasına göre ise; “Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına
asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır.” Tebligat Kanunu’nun 35/2. maddesine göre tebliğin usulüne uygun olarak yapılabilmesi için, daha önce aynı adrese Kanun’un gösterdiği usullere uygun bir tebligat yapılmış olması ve muhatabın adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresinin de tespit edilememesi gerekmektedir. Aksi halde aynı Kanun’un 35. maddesine göre tebligat yapılması mümkün değildir.
Tebligat Kanunu’nun 28. maddesinde, “Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır. Yukarıki maddeler mucibince tebligat yapılamıyan ve ikametgahı, meskeni veya iş yeri de bulunamıyan kimsenin adresi meçhul sayılır. Adresin meçhul olması halinde keyfiyet tebliğ memuru tarafından mahalle veya köy muhtarına şerh verdirilmek suretiyle tesbit edilir. Bununla beraber tebliği çıkaran merci, muhatabın adresini resmi veya hususi müessese ve dairelerden gerekli gördüklerine sorar ve zabıta vasıtasıyla tahkik ve tespit ettirir.” hükmünün yer aldığı, yine aynı şekilde Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 48. maddesinde “bu Yönetmelik hükümleri uyarınca kendisine tebligat yapılamayan, tebliğ memuru tarafından adresi tespit edilemeyen, adres kayıt sisteminde de yerleşim yeri adresi bulunmayan kişinin adresinin tespiti için tebligatı çıkaran merci tarafından adres araştırması yapılır. Tebligatı çıkaran merci, muhatabın adresini öncelikle resmî veya özel kurum ve dairelerden, bunlardan sonuç alınamadığı takdirde kolluk vasıtasıyla araştırabilir ve tespit ettirebilir. Yapılan araştırmalara rağmen muhatabın adresinin tespit edilememesi halinde adres meçhul sayılır. Adresi meçhul olanlara tebligat ilanen yapılır.” şeklinde hüküm bulunmaktadır.
Somut olayda, yokluğunda verilen kararın sanığın savunması sırasında bildirdiği adresine tebliğe çıkartıldığı, tebligat parçasının adresten taşındığından bahisle iade edilmesi üzerine mernis adresi olup olmadığı belli olmayan başka bir adrese kararın tebliğe çıkarıldığı, sanığın bu adreste de tanınmadığından bahisle tebligat parçasının iade edilmesi üzerine sanığın savunması sırasında bildirdiği adresine bu kez Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre 05.12.2013 tarihinde tebligat yapıldığı, yukarıda da belirtildiği üzere Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğin usulüne uygun olarak yapılabilmesi için daha önce aynı adrese kanunun gösterdiği usullere göre bir tebligat yapılmış olmasının gerektiği, aksi halde 35. maddeye göre tebligat yapılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki sanığın yokluğunda verilen kararın tebliği sırasında yapılacak işlemlerin yukarıda açıklanan şekilde yerine getirilmediği de gözetildiğinde ve sanığa 05/12/2013 tarihinde aynı Kanun’un 35. maddesine göre tebliğ yapıldığı belirtilen adrese daha önce usulüne uygun olarak yapılmış herhangi bir tebligat da bulunmadığından, Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre yapılan tebligat işleminin geçersiz olduğu anlaşılmakla; sanığa gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ edilmemesi nedeniyle hükmün kesinleşmediği, kesinleşmemiş karara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından sanığa gerekçeli kararın usulüne uygun tebliği ile hükmün kesinleşmesi halinde yeniden kanun yararına bozma yoluna gidilmesi mümkün olup, henüz kesinleşmemiş olan karara yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 29/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.