Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2018/5934 E. 2018/17767 K. 05.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/5934
KARAR NO : 2018/17767
KARAR TARİHİ : 05.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen “haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddetin(öfkenin, gazabın) etkisi altında bir suç işlemesi halinde kusur yeteneğindeki azalmayı ifâde etmektedir. Haksız tahrik kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Haksız tahrik halinde failin iradesinde bir zayıflama meydana gelmektedir. Böylece, haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddetin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. Böyle bir etki altında kalan kişinin, kendini yönlendirme veya belli fiilleri işlemekten alıkoyma yeteneği, önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır. (Prof. Dr. İ. Özgenç – Türk Ceza Hukuku, Genel Hükümler, 12. Bası, Sahife, 430)”
Uygulama ve akademisyenlerin ortak görüşüne göre, karşılıklı olarak haksız tahrik altında suç işlemek mümkündür.
Mevzuatımıza göre koşulları varsa, hırsızlık suçlarında da haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına bir engel bulunmadığından, somut olayda fırın işletmecisi olan sanığın, kendisiyle aynı işi yapan ve daha sonra ölen mağdur sanığın marketlere ekmek dağıtımında kullandığı kasalarını çalmasının oluşturduğu hiddetin etkisinde zincirleme biçimde hırsızlık suçunu işlediği kabul edilerek lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması hukuka uygun olarak değerlendirilmiştir.
TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Sanığın satış yapılan marketlerin önünden, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, birden fazla fiille ve bir ay içerisinde, mağdura ait toplam 80 adet ekmek kasasını almasından ibaret eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 142/1-e. maddesinde düzenlenen ”Adet, tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılan eşya üzerinde hırsızlık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 141/1. maddesi ile uygulama yapılması;
2)Kabule göre de;
Sanık hakkında hüküm kurulurken 5237 sayılı TCK’nın 141/1, 43/1, 29, 62/1. maddelerinin uygulanması sırasında hesap hatası sonucu 9 ay 20 gün hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi neticesinde 5.600 TL adli para cezasına hükmedilmesi gerekirken, hatalı hesaplama sonucu 9 ay 14 gün hapis cezasının günlüğü 20 TL’den adli para cezasına çevirelerek 5.680 TL şeklinde fazla cezaya hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz talepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, ceza süresi bakımından 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkının gözetilmesine, 05/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.