Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2016/4405 E. 2017/11619 K. 30.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/4405
KARAR NO : 2017/11619
KARAR TARİHİ : 30.10.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi
HÜKÜM : Mahkumiyet

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
02.12.2016 gün ve 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 36. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi değiştirilerek;
“Direnme kararları, kararına direnilen daireye gönderilir. Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir”… şeklindeki düzenleme karşısında, yerel mahkemece verilen direnme kararı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulunca Dairemize gönderilmekle;
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen direnme kararı verilmiş olsa dahi;
a)Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b)Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c)Bozma sonrasında yapılan araştırma, inceleme ya da toplanan yeni delillere dayanmak,
d)İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yargıtay 13.Ceza Dairesince 14.04.2014 tarihinde ilk hükmün; “…sanığın aracı haricen satın aldığına ilişkin sunmuş olduğu protokolde ismi bulunan açık kimlikleri bilinmeyen şahısların, adresleri ve kimlik bilgileri sanıktan sorularak, adreslerini ve kimlik bilgilerini bildirdiği takdirde, protokolde ismi bulunan şahısların tanık sıfatıyla beyanları tespit edildikten sonra sanığın eyleminin suç eşyasının satın alınması suçunu oluşturup oluşturmayacağının değerlendirilmesi gerektiği; adreslerini ve kimlik bilgilerini bildirmediği takdirde, suçtan ve cezadan kurtulmak amacıyla sunduğu, herhangi bir denetim olanağı olmayan protokole itibar edilmeyerek sanığın eyleminin hırsızlık suçunu oluşturacağı hususunun gözetilmesi” nedeniyle bozulmasından sonra, yerel mahkemece ilk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan gerekçeyle hüküm kurularak, bu kez önceki kararda yer almayan; “Müştekinin aracının çalınmasından sonra kaçakçılık suçu ile ilgili olarak sanıkta yakalandığında üzerinde 25 AP 217 numaralı plakaların takılı olduğu, sanığın aracı satın aldığını belirttiği tarihten yakalandığı tarihe kadar geçen süre içinde aracın devrini üzerine almak için herhangi bir girişimde bulunmadığı, emniyette araştırma yaptığı takdirde aracın çalıntı olduğunu belirleyebilecek durumda olduğu halde böyle bir araştırma da yapmadığı, aracın sanık tarafından çalındığına ilişkin delil mevcut olmadığı, hırsızlık eylemini sanığın gerçekleştirdiğinin deliller ile ispatlanması gerekli olup, bozma ilamında belirtildiği şekilde sanığın bu aracı çalmadığına yönelik ispat külfeti altına sokulamayacağı, dosyadaki deliller itibarıyla sanığın müştekinin çalınan aracını kullandığı sabit olup, eyleminin TCK’nın 165/1. maddesindeki suç eşyasını kabul etmek olduğu, hırsızlık eylemini gerçekleştirdiğine ilişkin ise cezalandırılmasına yeterli delil bulunmadığı” şeklindeki yeni ve değişik gerekçeyle direnilerek sanık hakkında ilk hükümdeki gibi TCK’nın 165. maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü verilmiştir.
Bu itibarla, yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmayıp, ilk hükümde yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle kurulan hüküm olduğundan yeni hüküm niteliğinde kabul edilmek suretiyle yapılan temyiz incelemesinde;
Önceki bozma ilamında da belirtildiği üzere; müştekiye ait aracın çalındıktan 13 gün sonra sanık tarafından farklı plaka takılı ve ruhsat olduğu halde başka bir suçta kullanıldığının anlaşıldığı, aracın müştekiye ait çalıntı araç olduğu anlaşıldıktan sonra sanığın aracı haricen satın aldığına ilişkin sunmuş olduğu protokolde ismi bulunan fakat açık kimlikleri bilinmeyen şahısların, adresleri ve kimlik bilgilerinin bozma sonrasında sanıktan sorulduğu, sanığın söz konusu kimlik bilgilerini ve adresleri bildiremediği anlaşılarak; sanığın suçtan ve cezadan kurtulmak amacıyla sunduğu, herhangi bir denetim olanağı olmayan protokole itibar edilemeyeceğinden gerçekleştirdiği eyleminin hırsızlık suçunu oluşturacağı hususunun gözetilmeyerek suç vasfında yanılgıya düşülmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 30.10.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.