Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2015/14562 E. 2015/17301 K. 05.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/14562
KARAR NO : 2015/17301
KARAR TARİHİ : 05.11.2015

Tebliğname No : KD – 2015/327091

Sanık A.. G.. hakkında yapılan duruşma sonunda; hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından mahkumiyetine ilişkin Niğde 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 20.02.2012 tarih 2011/335 E 2012/148 K sayılı hükmün sanık müdafiinin temyizi üzerine Dairemiz’in 31.03.2014 tarih ve 2013/12235-2014/11861 sayılı ilamı ve oy birliği ile onanması yolundaki kararına karşı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.10.2015 tarih ve 2015/327091sayılı yazısı ile konut dokunulmazlığını bozma suçu yönünden verilen kararın bozulması yönünde itirazda bulunulması üzerine 6352 sayılı Yasanın 99 ve 101. maddeleri uyarınca itirazla ilgili yeniden değerlendirme yapılmak üzerine dosya Dairemiz’e gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.10.2015 tarih ve 2015/327091 sayılı itiraz istemi yerinde görülerek yapılan incelemede;
Sanık A.. G..’in katılanın eşyalarının çalındığı binanın alt katında işyerinin bulunduğu, işyerinin şartelinin bina içindeki sığınakta olması nedeniyle binaya girip çıktığı, bu şekilde katılana ait şartel ile aynı yerde bulunan depodan hırsızlık yapan diğer sanıkları azmettirmesi sonucu hırsızlık suçunun işlendiği, ancak binanın ortak kullanım alanını kullanma yetkisi olan sanığın yanında çalışan diğer sanıkları azmettirmesi sonucu konut dokunulmazlığını ihlal suçunun unsurlarının oluşmaması nedeniyle atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 21.10.2015 tarih ve 2015/327091 sayılı itiraz istemi yerinde görülmüş olduğundan İTİRAZIN KABULÜNE, Dairemiz’in 31.03.2014 tarih ve 2013/12235-2014/11861 sayılı kararındaki konut dokunulmazlığını ihlal suçu yönünden verilen onama kararının kaldırılmasına, ilk derece mahkemesinin konut dokunulmazlığını ihlal suçundan verdiği kararın BOZULMASINA, 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’un 325. maddesi uyarınca bozmadan hükümleri daha önce kesinleşen sanıklar Doğan Ulu ve Haluk Işık’ın da yararlandırılmasına, 05/11/2015 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

MUHALEFET ŞERHİ;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 22/03/2013 tarihli tebliğnamesi ile sanık hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığının ihlali suçlarından hükmolunan cezaların onanması yönünde görüş bildirmiş ve sanık hakkındaki mahkumiyet kararı Dairemizin 31/03/2014 ve 2013/12235
esas, 2014/11861 sayılı kararı ile onanmıştır. Hükümlü müdafiilerinin itirazı üzerine tebliğname düzenleyen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi uyarınca karara itirazı gerektirir maddi ve hukuki bir sebep bulunmadığından itiraz yoluna gitmemiştir. Ancak hükümlü müdafiileri yeniden itirazda bulunarak bu kez dosyanın tebliğname düzenleyen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı dışında başka bir Yargıtay Cumhuriyet Savcısı tarafından incelenmesini talep etmişler, bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsacılığının 21/10/2015 tarihli itiraz yazısı ile ” Hırsızlık yapılan yerin, sanığın da iş yerinin bulunduğu apartmanın bodrum katında bulunan depo olarak kullanılan bir alan olduğu, bu nedenle işyeri olarak kabul edilemeyeceği gibi sanığın da aynı apartmanda iş yerinin bulunması ve apartmanın ortak kulalnım alanını kullanma hak veyetkisinin bulunduğu, hırsızlık yapılan yerin apartmanın sığınak olarak kulanılan bodrumunda bulunduğu bu hali ortak kullanım alanı olarak kullanılmadığının anlaşılması karşısında eylemde konut dokunulmazlığını ihlal suçunun unsurlarının oluşmayacağı, bu suç yönünden sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle onama kararımızın kaldırılmasını talep etmiştir.
Dairemiz itiraza uygun olarak “Sanık A.. G..’in katılanın eşyalarının çalındığı binanın alt katında işyerinin bulunduğu, işyerinin şartelinin bina içindeki sığınakta olması nedeniyle binaya girip çıktığı, bu şekilde katılana ait şartel ile aynı yerde bulunan depodan hırsızlık yapan diğer sanıkları azmettirmesi sonucu hırsızlık suçunun işlendiği, ancak binanın ortak kullanım alanını kullanma yetkisi olan sanığın yanında çalışan diğer sanıkları azmettirmesi sonucu konut dokunulmazlığını ihlal suçunun unsurlarının oluşmaması nedeniyle atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde karar verilmesi ” gerekçesiyle önceki onama kararını kaldırarak yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar vermiştir.
Görüldüğü üzere çözümlenmesi gereken sorun hırsızlık suçunun işlendiği, binanın bodrum katında bulunan katılana ait deponun konutun eklentisi olup olmadığı dolayısıyla konut dokunulmazlığının ihlali suçunun oluşup oluşmadığı hususuna ilişkindir. Öncelikle hırsızlığın gerçekleştiği yer, ne sayın çoğunluğun bozma gerekçesinde ne de Yargıtay Başsavcılığının itiraz gerekçesinde belirttiği gibi ortak kullanım alanı olan sığınakta gerçekleşmemiştir. Mahkemece yapılan keşif, bilirkişi raporu, fotoğraflar ve beyanlardan da açıkça anlaşılacağı üzere hırsızlık suçu, sığınaktan bağımsız, kilitli kapısı olan ve apartmandaki herkes tarafından buranın katılan tarafından kullanıldığı bilinen, başkaca kimsenin kullanmasına ve girmesine izin verilmeyen katılanın konutunun eklentisi niteliğinde olan depo olarak kullanılan bir yerde gerçekleşmiştir.
Konut dokunulmazlığını bozma suçu 5237 sayılı TCY’nın 116/1. maddesinde; “Bir kimsenin konutuna, konutunun eklentilerine rızasına aykırı olarak giren veya rıza ile girdikten sonra buradan çıkmayan kişi, mağdurun şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş, maddenin 4. fıkrasında; “Fiilin, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle ya da gece vakti işlenmesi” cezayı ağırlaştırıcı bir neden olarak öngörülmüştür.
Konut dokunulmazlığını bozma suçu, bir kimsenin konutuna veya eklentilerine rızasına aykırı olarak girilmesi ya da rıza ile girildiği halde çıkılmamasıyla işlenmeye başlamakta ve konutun terk edilmesine, başka bir anlatımla hukuki ya da fiili kesintinin gerçekleşmesine kadar devam etmektedir.
Konut dokunulmazlığı bozma suçu, konutun eklentilerine girilmesi durumunda da oluşacağı kabul edilmektedir. Ancak kanunda nelerin eklenti sayılacağına ilişkin herhangi bir açıklık bulunmamaktadır.
Yargıtay CGK’nın 11.03.1991 gün 25-67 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; konut, devamlı veya geçici olarak kişilerin yerleşmek ve barınmak amacıyla oturmalarına elverişli yerleri; eklenti ise, konut veya benzeri yapıların kullanış amaçlarından herhangi birini tamamlayan diğer yapılar veya yerleri, diğer bir anlatımla girilmesi konutta oturma hakkına sahip kimselerin huzur ve güvenliğini bozabilecek ek yapılar veya yerleri ifade eder. Öğretide ise bir kısım yazarlar eklentinin konuta bağlı olmayan ancak bitişik veya yakın olma şartı olan dış dünyadan belirli
işaretlerle ayrılan ve rızaya aykırı olarak girildiğinde, konuttakilerin huzur ve sükununun bozulduğu yerler olarak tanımlanmaktadır. Gerek yargısal kararlarda, gerekse öğretide bu tanımlarda bir birliktelik mevcut olup, yine konut ve eklenti kavramlarının birbirinden tamamen farklı oldukları yönünde de görüş birliği mevcuttur. Bütün anlatımların sonucunda failin bulunduğu yerde konutta oturan mağdurun huzur ve sükununun bozulup bozulmadığının keşif yapılarak tespiti gerekmektedir. Ayrıca eklentinin tespiti işlenen maddi olaya ve zamana göre de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bütün bu açıklamalar ışığında, dosyamıza konu somut olaya baktığımızda; katılanın ikamet ettiği apartman dairesinin bodrum katında bulunan, çeyiz eşyalarının konulduğu başkalarının girmesini engelleyecek şekilde kilitli kapısı olan, konutun eklentisi niteliğindeki depodan taklit anahtarla hırsızlık suçu gerçekleştirilmiştir. Mahkemece olay yerinde keşif yapılmış ve dosyadaki delillere göre eylem nedeniyle katılan ve ailesinin huzur ve sükununun bozulduğu kanaatine varılarak konut dokunulmazlığının ihlali suçundan mahkumiyet hükmü tesis edilmiştir. Dosyadaki delillerden suçun işlendiği yere hiç bir şekilde sanıkların girme hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sanık ve diğer sanıkların işyerinin şalteri için izin aldıkları yer apartmanın sığınağında olup katılanın deposu ile ilgisi yoktur. Bu nedenle sanığın apartmanın ortak kullanım alanına girme hakkı olduğundan suçun unsurlarının oluşmadığından bahsedilmesi hukuki değildir.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum. İtirazın reddine ve yerel mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesi gerekir. 05/11/2015

Muhalif Üye