Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2014/31031 E. 2015/18612 K. 24.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/31031
KARAR NO : 2015/18612
KARAR TARİHİ : 24.11.2015

Tebliğname No : 6 – 2013/381696
MAHKEMESİ : Konya 11. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 10/09/2013
NUMARASI : 2013/293 (E) ve 2013/550 (K)
SUÇ : Hırsızlık, işyeri dokunulmazlığının ihlali, mala zarar verme

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Sanıklar M.. K.. ve A.. S..’nın tekerrüre esas eski hükümlülüğü bulunduğu ve koşulları oluştuğu halde, haklarında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanmaması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 Sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b. bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu ve kasten işlemiş olduğu suç dolayısıyla hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar M.. K.., A.. S.. ve F.. Ö.. vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün” çıkartılarak, yerine “Kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkûmiyetin yasal sonucu olarak sanığın, 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinin (a), (c), (d) ve (e) bentlerinde yazılı haklardan aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca cezanın infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise anılan maddenin 3. fıkrası uyarınca mahkûm olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar yoksun bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 24.11.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

Müştekiye ait işyerinden kapı kırılmak suretiyle geceleyin hurda çalınması olayında subut noktasında ilk etapta sanıklardan A.. S..’nın zilyetliğinde bulunan … plaka sayılı aracın suçta kullanıldığı tespit edilmiş bilahare dinlenen Ahmet, suçu diğer sanık M.. K..’la birlikte gerçekleştirdiklerini ikrar etmiştir.
Ahmet ile aralarında kız kardeşine sarkıntılık etmeden dolayı husumet bulunduğunu ifade eden M.. E.. suçlamayı hiçbir aşamada kabul etmemiştir.
Suç eşyasını satın alan F.. Ö.. soruşturmada hurdayı satmaya Ahmet ile beraber ismini bilmediği bir şahsın geldiğini Ahmet’in yanında bulunan şahsı hiç görmediğini ifade etmiş, duruşmada ise oturumda bulunmadığı halde ikinci şahsın M.. E.. olduğunu söylemiştir.
Mevcut deliller değerlendirildiğinde sanık M.. K..’ın lehine olan şüpheden yararlanması gerektiğini düşünüyorum. Zira M.. E..’in aleyhinde husumeti olduğunu iddia ettiği Ahmet’in tek taraflı isnadından ve kendisini soruşturma aşamasında görmediğini söyleyen Ferhat’ın duruşmada M.. E.. ile yüzleşmeden verdiği ifade mevcuttur. Ferhat’ın tanımadığı, görmediği bir şahsı bizzat görmeden ismini vermesinin hayatın olağan akışına ters olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla sanık M.. K.. için cezalandırmaya yeter kesin ve inandırıcı delil mevcut değildir. Beraatine karar verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum.