Yargıtay Kararı 13. Ceza Dairesi 2013/30947 E. 2014/11460 K. 27.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/30947
KARAR NO : 2014/11460
KARAR TARİHİ : 27.03.2014

Nitelikli hırsızlığa teşebbüs ve kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçundan sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 143/1, 35, 191/1 ve 62/1. (iki kez) maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay ve 10 ay hapis cezalan ile cezalandırılmasına dair, Alanya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/09/2012 tarihli ve 2012/570 esas, 2012/654 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın 02.09.2013 tarih ve 2013/13821/54462 sayılı Kanun Yararına Bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 16.09.2013 tarih ve 2013/300728 sayılı ihbarnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.
MEZKUR İHBARNAMEDE;
Dosya kapsamına göre,
1-Sanık hakkında nitelikli hırsızlığa teşebbüs suçundan kurulan hükmün incelenmesinde, 5237 sayılı Kanun’un 142/1-b maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası olarak belirlenen temel cezadan önce aynı Kanun’un 143/1. maddesi gereğince 1/4 oranında arttırım ve sonrasında aynı Kanun’un 35 ve 62/1. maddeleri gereğince 1/4 ve 1/6 oranlarında indirim yapılığında netice ceza olarak 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası belirlenmesi gerekirken 1 yıl 8 ay hapis cezası belirlenmesi suretiyle sanık hakkında fazla cezaya hükmolunmasında,
2-19/12/2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunla değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği gibi, altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine de hükmedilebileceği öngörüldüğü, uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen iki seçenekten biri uygulanırken, nedenleri tartışılıp, dosya kapsamına uygun, somut, yasal ve yeterli gerekçenin gösterilmesinin gerektiği; ayrıca, aynı maddenin ikinci veya altıncı fıkralarındaki ihtimallerden hangisi tercih edilirse edilsin, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilmesinde zorunluluk bulunduğu, belirtilen tedbirlerin uygulanması yönünden, mahkemeye takdir hakkı tanınmadığı gözetilmeksizin sanığın tedavi gerektirir düzeyde uyuşturucu madde müptelası olmadığının tespit edildiği dikkate alındığında hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasının mümkün bulunmasına rağmen tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri karan verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olduğu anlışılmış olmakla,
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
1) Hırsızlık suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
Kanun Yararına Bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden kabulü ile hükümlü … hakkında Alanya 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07.09.2012 tarihinde 2012/570 esas, 2012/654 karar sayılı hükmün hırsızlık suçuna teşebbüs yönünden CMUK’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Yasa’nın 309. maddesinin 4-d. fıkrası uyarınca hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b. maddesi uyarınca hükmolunan 2 yıl hapis cezasından aynı yasanın 143/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında artırım yapılarak 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 35. maddesi uyarınca cezasından 1/4 oranında indirim yapılarak 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 62. madde uyarınca 1/6 oranında daha indirim yapılarak hükümlünün sonuçta 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu süre üzerinden yapılmasına, hırsızlığa teşebbüs suçu yönünden karardaki diğer hususların saklı tutulmasına,
2-) Uyuşturucu madde kullanmak suçundan kurulan hükme yönelik incemeye gelince;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 21.05.2013 tarih ve 2013/280-250 sayılı, aynı tarih 2012/1536 esas, 2013/251 karar sayılı ve 01.10.2013 tarih ve 2013/444-402 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere, hükümden önce 19.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesinde, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmış olan sanık hakkında, birinci fıkraya göre doğrudan hapis cezasına hükmolunabileceği gibi, birinci fıkraya göre cezaya hükmedilmeden ikinci fıkra gereğince sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilebileceği ya da altıncı fıkranın yollaması uyarınca birinci fıkradaki ceza ile birlikte ikinci fıkradaki tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedilebileceği öngörülmüştür.
5560 sayılı Kanun’la değişik TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrasındaki ”karar verebilir” ve 6. fıkrasının 1. cümlesindeki ”tâbi tutulabilir” ibareleri dikkate alındığında, sanık hakkında tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verme, zorunlu olmaktan çıkarılarak hakimin takdirine bırakılmıştır.
Uyuşturucu madde kullanmış olan sanık hakkında; belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi, gerekçenin somut olgulara ve sanığın davranışlarına dayanması gerekmektedir.
Mahkemece belirtilen üç seçenekten biri uygulanırken gerekçe gösterilmiş ise gösterilen gerekçenin yerinde olup olmadığı olağan yasa yolu incelemesinde denetlenebilir ise de, olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma isteği üzerine denetlenemez. Ancak Mahkemece seçeneklerden biri tercih edilirken hiç gerekçe gösterilmemiş ise bu durum kanun yararına bozma konusu yapılabilir.
Somut olayda; uyuşturucu madde kullandığı kabul edilen sanık hakkında, hapis cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesinde bir zorunluluk bulunmaması nedeniyle, Mahkemece doğrudan hapis cezası seçeneğine göre hüküm kurulurken “sanık hakkında tedavi gerektirir düzeyde uyuşturucu madde müptelası olmadığı anlaşılmakla, hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesine yer olmadığına” biçiminde gerekçe gösterildiği anlaşılmakla, kanun yararına bozma isteği üzerine bu gerekçenin yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi mümkün bulunmadığından; yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin CMK’nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.