YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/20979
KARAR NO : 2014/14496
KARAR TARİHİ : 17.04.2014
Tebliğname No : YE – 2013/199327
Hırsızlık suçundan sanık E.. Ö..’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 493/1, 522/1 ve 40. maddeleri uyarınca 3 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kapatılan (Zeytinburnu) 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/01/2002 tarihli ve 2001/291 esas, 2002/18 sayılı kararın temyizi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 06/04/2004 tarihli ve 2003/359 esas, 2004/4180 sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmesini müteakip, kararının infazı sırasında, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun lehe hükümlerinin uygulanması talebi üzerine, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda hükümlü lehine getirilen bir düzenleme bulunmadığından bahisle önceki hükmün aynen infazına ilişkin aynı Mahkemenin 10/06/2005 tarihli ve 2011/291 esas, 2002/18 sayılı ek kararına karşı, Adalet Bakanlığının 28.05.2013 gün ve 2013/8609/34232 sayılı kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.06.2013 tarih ve 2013/199327 sayılı ihbarnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.
MEZKUR İHBARNAMEDE;
Kapatılan (Zeytinburnu) 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 10/06/2005 tarihli ek kararında kanun yolunun hatalı gösterildiği, ancak Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13/03/2012 tarihli ve 2011/6-386 esas, 2012/99 sayılı kararında belirtildiği üzere, kanun yolu veya merciinin hatalı gösterilmesinin kesinleşmeye engel olmadığı kabul edilerek yapılan incelemede;
Anılan karara müteakip verilen mercii kararının hukuken yok hükmünde olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
1-5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/12/2005 tarihli ve 2005/3-162-173 sayılı kararma nazaran, lehe kanunun tespit edilip, uygulanması, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, delil toplanmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa yada cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanması imkanı sonraki kanun ile doğmuşsa, hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu gözetilmeden, dosya üzerinden karar verilmesinde,
2-Hükümlü E.. Ö..’ın, olay tarihinde geceleyin arkadaşı Erkan Özyurt ile birlikte müştekiye ait işyerinin kepenklerinin muhkem ve sağlam asma kilitlerini sert bir cisimle zorlayarak açıp, içeri girerek hırsızlık yaptığının anlaşılması karşısında, eylemin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b maddesine uyduğu gözetilmeksizin, uyarlama yapılırken olayda uygulama yeri bulunmayan aynı yasanın 142/1-d maddesi ile karşılaştırma yapılmasında,
3-Sanığın üzerine atılı hırsızlık suçunun suç tarihinden sonra 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 143/1, 116/2-4, 119/1-c ve 151/1. maddelerinde öngörülen suçlara temas ettiği, bu suçlardan mala zarar verme ve iş yeri dokunulmazlığını ihlâl suçlarının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 73/8 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Uzlaşma” başlıklı 253. maddesi uyarınca uzlaşmaya tabi suçlardan olması nedeniyle duruşma açılarak uzlaşma hükümlerinin öncelikle uygulanması suretiyle sonucuna göre lehe yasa değerlendirmesi yapılarak bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmış olmakla;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı,incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden kabulü ile hırsızlık suçundan sanık E.. Ö.. hakkında Kapatılan Zeytinburnu 3. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 10.06.2005 tarihli ve 2001/291 esas, 2002/18 karar sayılı ek kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, aynı yasanın 309/4.-b maddesi gereğince sonraki işlemlerin mahallinde yapılmasına, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.