YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/17455
KARAR NO : 2013/24203
KARAR TARİHİ : 11.09.2013
Kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan eşya hakkında gece vakti hırsızlık, mala zarar verme, geceleyin konut dokunulmazlığını ihlâl suçlarından sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 143, 151, 116/4 maddeleri gereğince 2 yıl 4 ay, 4 ay ve 1 yıl hapis cezaları ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 53/1-a, b, c, d, e bentlerinde yazılı haklardan yoksun bırakılmasına dair … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/04/2008 tarihli ve 2007/160 esas, 2008/443 sayılı kararına karşı, Adalet Bakanlığı’nın 15.04.2013 gün ve 2012/5884/24329 sayılı kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.05.2013 tarih ve 2013/140285 sayılı ihbarnamesiyle dairemize gönderilmekle incelendi.
MEZKUR İHBARNAMEDE:
Sanık müdafiine gönderilen 25/05/2011 tarihli tebliğ evrakının ekinde yer alan tavzih edilmiş kararda, kanun yolu başvuru süresinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacağının gösterilmesi gerekirken, tefhim/tebliğinden itibaren seklinde gösterildiği, ancak Yargıtay Ceza Genel Kumlunun 13.03/2012 tarihli ve 2011/6-386 esas, 2012/99 sayılı ilamında belirtildiği üzere 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 264. maddesine göre kabul edilebilir bir yasa başvurusunda yasa yolunda veya merciinde yanılgının başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu halde başvurunun yapıldığı merciince başvurunun derhal görevli ve yetkili mercii gönderilmesi gerekeceği cihetle, tebligatın yapılmasından sonra kanun yolu başvuru süresi olarak gösterilen 7 günlük süre içerisinde sanık müdafii tarafından yapılan herhangi bir kanun yolu başvuru girişiminin bulunmadığı gibi sanık müdafiinin yanıltıldığına dair bir anlatıma da rastlanılmaması karşısında bahsedilen kararın kesinleşmiş bulunduğu değerlendirilerek yapılan incelemede
Dosya kapsamına göre;
1-Suç tarihi itibarıyla 15-18 yaş grubunda yer alan sanık … hakkında hükmedilen cezalardan 5237 sayılı Kanun’un 31/3. maddesi uyarınca indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesinde,
2-Suç tarihinden önce hapis cezasına mahkûm edilmediği anlaşılan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezalarının 5237 sayılı Kanun’un 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
3-Fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 53/4. maddesinde yer alan “fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme karşısında, aynı Kanun’un 53/1. maddesindeki haklardan yoksun bırakılmasına karar verilemeyeceğinin dikkate alınmamasında,
4-Konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinde 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu uzlaşma kapsamına alınması, uzlaşma kapsamında bulunan bir suçun, bu kapsama girmeyen başka bir suç ila birlikte islenmiş olması halinde uzlaşma hükümlerinin uygulanamayacağına ve etkin pişmanlık
hükümlerine yer verilen suçlarda uzlaştırma yoluna gidilemeyeceğine ilişkin aynı maddenin 3. fıkrasının suç tarihinden sonra yürürlüğe girmesi karşısında, konut dokunulmazlığını ihlâl ve mala zarar verme suçları yönünden. 5271 sayılı Kanun’un 253 ve 254. maddeleri uyarınca uzlaştırma işlemleri yaptırılmadan mahkûmiyet karan verilmesinde,
5-5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesinin suç tarihinde yürürlükte bulunan ilk halinin, üç yıla kadar hapis cezaları için hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının mümkün olduğunu ve zararın giderilmesi koşulunun çocuğun ailesinin veya kendisinin ekonomik durumunun elverişli olmaması halinde aranmayabileceğini öngörmesi nedeniyle lehe olması karşısında, fiili işlediği tarihte 18 yaşından küçük olan sanık hakkında hükmolunan cezaların tür ve süresine göre 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesinin ilk hali uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılmamasında, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı, dosya kapsamı ve Yargıtay Kanununun 14. maddesi ile 01.03.2012 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulu kararının Ortak Hükümler 2. maddesinin açık düzenlemesi uyarınca “Daha önce kendisine gelmiş olmakla birlikte, bozma veya herhangi bir nedenle Daire dışına gönderdiği işlerden geri gelenlere bakma görevinin önceden karar veren Daireye ait olduğu” öngörülmüş olmakla, işin incelenmesi, kanunyararına bozma talebini 16.01.2013 gün ve 2012/2553 esas ve 2013/276 sayılı iade kararıyla (önceden) değerlendiren Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin görevine girdiğinden, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın adı geçen Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 11.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.