Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2023/7227 E. 2023/5695 K. 05.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/7227
KARAR NO : 2023/5695
KARAR TARİHİ : 05.10.2023

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davacı/borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile ilamsız icra takibine başlandığı, borçlu tarafından icra mahkemesine yapılan başvuruda, takibe dayanak bononun, üçüncü kişi ile davalı alacaklı arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiğini, bu durumun senet üzerindeki yazılardan anlaşıldığını, borcu kabul etmediklerini, işlemiş faiz miktarının fazla olduğunu ileri sürerek takibin iptali isteminde bulunduğu, mahkemece, istemin reddine karar verildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
İİK’nın 169/a-1. maddesinde; “İcra hakimi, itiraz sebeplerinin tahkiki için iki tarafı en geç otuz gün içinde duruşmaya çağırır. Hakim duruşma sonucunda borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş belge ile ispatı halinde itirazı kabul eder” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda, borçlunun İcra mahkemesine başvurusu, İİK’nın 168/5. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, itirazın incelenmesi aynı kanunun 169/a maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılmalıdır.
Mahkemece, alacaklı davaya dahil edilip taraf teşkili sağlanarak, borca itiraz hakkında duruşma açılıp, tarafların beyan ve belgeleri tespit edilerek, borçluya itirazlarını ispat, alacaklıya ise bu hususta savunma hakkı tanındıktan ve tarafların varsa gösterecekleri deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, evrak üzerinden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan kabule göre de; TTK’nın 825. maddesi “(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir. (2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir” şeklinde düzenlenmiştir.
Somut olayda, borçlu tarafından ileri sürülen, takibe konu bononun, alacaklı lehtar ile üçüncü kişi arasındaki ilişkinin teminatı olarak üçüncü kişi tarafından alacaklıya verildiği iddiası, şahsi def’i niteliğinde olup, alacaklının iyi niyetli hamil olmadığı yönünde bir iddiada da bulunulmadığından bu def’i alacaklıya karşı ileri sürülemez. Mahkemece, istemin bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi de isabetli görülmemiştir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nın 366 ve HUMK’nın 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.