Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2023/2456 E. 2023/6592 K. 25.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/2456
KARAR NO : 2023/6592
KARAR TARİHİ : 25.10.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, satışa ilişkin hiçbir tebligatın kendisine yapılmadığı ve sair şikayetleri ile … Parselde kayıtlı taşınmaza ilişkin ihalenin feshini istediği; İlk Derece Mahkemesince, ihalenin feshi nedenlerinin tümü incelenmek suretiyle borçluya satış ilanı tebliğ edilmediğinin tespit edildiği ancak satış muhammen bedelin üzerinde gerçekleştiği dolayısıyla zarar unsurunun oluşmadığı, ihalenin feshini istemekte şikayetçinin hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle ihalenin feshi isteminin hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine ve şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiği, borçlu tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine hükmedildiği, kararın borçlu tarafından temyiz edildiği görülmüştür.
6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114. maddesinin h bendinde, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartı olarak yer almış olup, yine aynı yasanın “Dava şartlarının incelenmesi” başlıklı 115. maddesinde; mahkemece, dava şartlarının mevcut olup olmadığının, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece, dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verileceği düzenlemesi mevcuttur.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.12.2022 tarih ve 2021/345 E. – 2022/1820 K. sayılı kararında da işaret edildiği gibi; ihalenin feshi istemleri, şikayet niteliğinde olup şikâyet hakkının kullanılabilmesi için şikâyet ehliyetinin yanında diğer bir koşul şikâyeti ileri sürmek isteyen kişinin şikâyette hukuki yararının bulunmasıdır. İİK’nın 134. maddesinin 11. fıkrasında ihalenin feshi isteminde bulunanın fesihte hukuki yararı bulunması gerektiği açıkça hükme bağlanmıştır. Bu madde uyarınca ihalenin feshini isteyebilecek kişilerin, somut bir olayda ihalenin feshini isteyebilmesi için ihalenin feshedilmesinde hukuki yararının (menfaatinin) bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle ihalenin feshini isteyen kişinin, somut bir ihalenin feshi sebebine dayanması ve bu yolsuzluk nedeniyle menfaatinin ihlâl edilmiş olması gerekir. Kanun hukuki yarar şartını, “İhalenin feshini şikâyet yolu ile talep eden ilgili, vâki yolsuzluk neticesinde kendi menfaatlerinin muhtel olduğunu ispata mecburdur” şeklinde düzenlemiş olup, bu hükmün kanuna koyulma nedeni, ihalelerin lüzumsuz şikâyet ve itirazlarla sürüncemede bırakılarak takiplerin sonucunun belirsiz kalması ve meçhul işlemlerden çekinerek cebri satışlara iştirak etmeme duygusunun yerleşmemesi, sonuç olarak talebi artırıcı kimliği ile borçluyu korumaya ve taşınmazın gerçek değeri ile satılmasını sağlamaya yöneliktir.

İhalenin feshini isteyen kişinin talebinin icra mahkemesince dinlenebilmesi için şikayetçinin, gerçekleştiğini iddia ettiği fesih sebebinin kendi menfaatlerini ihlal ettiğini ispat etmesi zorunludur. Zarar unsurunun gerçekleşmemesi halinde şikayetçinin ihalenin feshini istemesinde hukuki yararı bulunmayıp, icra mahkemesince, yapılacak ilk inceleme sonucunda, ihalenin feshini isteyen kişinin ihalenin feshedilmesinde hukuki yararı bulunmadığı kanısına varılırsa ihalenin feshi talebi esasa girilmeden usulden reddedilmelidir. Bu sayede cebri artırmalara katılım artacak ve buna bağlı olarak da malın gerçek değerinde ihale edilmesi sağlanacaktır. (ARSLAN Ramazan; (1984), İcra – İflas Hukukunda İhale ve İhalenin Feshi, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara).
Bahse konu zararın varlığının tespiti yönünden ise, Dairemizce; satılan malın muhammen bedel veya üstünde bir bedelle satılmış olması hâlinde, ihalenin feshini istemekte kural olarak hukuki yararın bulunmadığına; kıymete yönelik itirazların varlığı, fesat iddiası ya da kamu düzeninden sayılan takip hukukuna dair ilkeler gibi bazı istisnai hallerde ise, malın muhammen değerin üzerinde satılması durumunda dahi şikayetçinin fesih isteminde hukuki yararının bulunduğuna dair görüş istikrarlı şekilde uygulanagelmiştir.
Covid 19 salgını sonrası dünyada ve ülkemizde meydana gelen ekonomik durgunluk, üretim süreçlerindeki yavaşlama sonunda fiyatlarda meydana gelen ani, orantısız yükselişle birlikte paranın alım gücündeki değişiklikler ile taşınır ve taşınmaz değerlerinde oluşan büyük artışlar, 7343 sayılı Kanun ile mahcuz ya da merhun malların cebri satışında başlıca yöntem olan açık artırmanın elektronik ortama taşınması ile beraber muhammen değerin üzerinde sonuçlanan satışların artmış olması da dikkate alınarak, Dairemizce görüş değişikliğine gidilmek suretiyle, ihale edilen mal muhammen bedelin üstünde bir bedelle satılmış olmakla beraber yapılan usulsüzlük malın daha yüksek bedelle satılmasını önlemiş ise (yani ihalenin feshi sebebi olarak dayanılan yolsuzluk yapılmamış olsa idi mal daha yüksek bedelle satılabilecek idi ise) malın daha yüksek bir bedelle satılamamış olmasından zarar görmüş olan ilgilinin ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekeceği görüşü benimsenmiştir. Asıl olan malın gerçek değerinden ihale edilmesi olup, malın salt muhammen değerin üzerinde satılmış olması her zaman zarar unsurunun oluşmayacağı ve malın gerçek değerini bulduğu anlamında yorumlanamaz. Bu cümleden olmak üzere, kanun koyucu aksini murat etmiş olsaydı, muhammen değerin üzerindeki satışlarda ihalelerin feshedilemeyeceğini düzenlemiş olurdu.
Dairemizin yukarıda yazılı görüş değişikliği nedeniyle, şikayetçi borçlunun icra mahkemesine başvuru dilekçesinde ileri sürdüğü fesih iddialarının esası incelenerek hüküm kurulması gerektiğinden somut olay yönüyle yapılan değerlendirmede;
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İİK’nın 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya (varsa vekiline) tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi, Dairemizin süreklilik arzeden içtihatlarına göre başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
Somut olayda, borçluya çıkartılan satış ilanı tebligatının, 07.08.2020 tarihli olduğu ancak anılan tebligat şerhine göre ‘..evrakın çıkış merciine iade..’ edildiği, sonrasında ise borçluya başkaca satış ilanı tebliğinin yapılmadığının gerek dosya içeriği gerekse UYAP üzerinden yapılan kontrol ile tespit edildiği, bu duruma İlk Derece Mahkemesinin gerekçesinde de yer verildiği dolayısıyla yukarıda ifade olunan emredici nitelikteki düzenlemeden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, borçlunun şikayetleri içerisinde yer alan kendisine satış ilanı tebliğ edilmemesinin ihalenin feshi nedenlerinden birisi olduğu açıktır.
O halde, yukarıda izah edilen sebeplerle ihalenin feshine karar verilmesi gerekmekte olup, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz isteminin kısmen kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, … Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 21.12.2022 tarih ve 2022/1505 E. 2022/2022 K. sayılı kararının (KALDIRILMASINA), Yığılca İcra Hukuk Mahkemesinin 17.12.2020 tarih ve 2020/11 E.-2020/12 K. sayılı kararının (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.