Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2023/1587 E. 2023/5919 K. 10.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1587
KARAR NO : 2023/5919
KARAR TARİHİ : 10.10.2023

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi
DAVALILAR : İhale Alıcıları :…, …, …,

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu, alacaklı ve ihale alcısı … tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
1-Şikayetçi borçlunun, … parsel B-19 nolu, A-12 nolu,A-20 nolu bağımsız bölümler ve … ada 1 parsel E-6 nolu, E- 3 nolu bağımsız bölümler yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının, şikayetin süreden reddine yönelik kısmı hakkındaki temyiz isteminin incelenmesinde;
02.03.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun’un 26. maddesi ile değişik 2004 sayılı İİK’nın 365/1. maddesinde; “İstinaf yoluna başvurma, yasal süre geçtikten sonra yapılır veya istinaf yoluna başvurulmasına olanak bulunmayan bir karara veya vazgeçme nedeniyle itiraz veya şikâyetin reddine yahut süresi geçmiş bir şikâyete ilişkin olursa, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri gereğince istem icra mahkemesince reddedilir” hükmü yer almaktadır. Aynı maddenin 3. fıkrasında ise; “Bölge adliye mahkemesi, birinci fıkra kapsamına girdiği hâlde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, temyizen incelenmesi istenen karar, şikayetin yasal 7 günlük süre aşımından reddine ilişkin olup, anılan kararın temyiz kabiliyeti bulunmamaktadır.
Buna göre, Dairece incelenmesi istenen Bölge Adliye Mahkemesi kararı, İİK’nın 365/1-son maddesinde belirtildiği üzere KESİN nitelikte olduğundan, 5311 sayılı Kanunla değişik İİK’nın 364. maddesi ve 6100 sayılı HMK’nın 366. maddesinin göndermesi ile uygulanması gereken aynı Kanun’un 352. maddesi uyarınca temyiz başvuru talebinin REDDİNE,
2- Şikayetçi borçlunun, … 1 parsel A-25 nolu ve satış işleminde 53 numarada gösterilen bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE,
3-Alacaklı ve ihale alıcısı …’in temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Borçlunun sekiz adet taşınmaz ihalesinin feshi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince, … ada 1 parsel A-4 nolu, A-25 nolu, B-24 nolu bağımsız bölümler yönünden taşınmazların muhammen bedel üzerinde ihale edildiği, bu taşınmazlar yönünden şikayetçinin hakkının muhtel olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesi ile şikayetin reddine, diğer taşınmazlar yönünden şikayetin

süreden ayrı ayrı reddine karar verildiği, borçlu tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun HMK’nun 353-(1)-b-2 maddesi uyarınca esastan kısmen kabulüne; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, … parsel B-19 nolu, A-12 nolu,A-20 nolu bağımsız bölümler ve … ada 1 parsel E-6 nolu, E- 3 nolu bağımsız bölümler yönünden şikayetin süre aşımından reddine, Antalya ili Muratpaşa ilçesi 3351 ada 1 parsel A-4 nolu ve B-24 nolu bağımsız bölümler yönünden kıymet taktirinin yapıldığı 22.09.2019 tarihinden itibaren iki yıldan fazla süre geçtikten sonra ihalenin gerçekleştirildiği gerekçesi ile şikayetin kabulü ile ihalelerin feshine, Antalya ili Muratpaşa ilçesi 3351 ada 1 parsel A-25 nolu bağımsız bölüm yönünden şikayetin hukuki yarar yokluğundan reddine hükmedildiği, karara karşı borçlunun, alacaklının A-4 nolu ve B-24 nolu bağımsız bölümler yönünden ( satış ilanında 25 ve 30. sırada gösterilen taşınmazlar) ve ihale alıcısı …’in A-4 nolu bağımsız bölüm ( satış ilanında 30. sırada gösterilen taşınmaz) yönünden temyiz yoluna başvurduğu görülmüştür.
İİK’nun 128/a-2. maddesinde; “Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez” hükmüne yer verilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 E. – 1992/130 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, İİK’nun 128. maddesinde öngörülen iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince; 28.11.2019 tarihli bilirkişi raporlarında keşif tarihi olarak sehven yazılan 22.09.2019 tarihi esas alınarak ihalelerin feshine karar verilmiş ise de; keşif zabıtlarının incelenmesinde 22.11.2019 tarihinde keşfe gidildiği, bu durumda iki yıllık süre, icra müdürlüğünün kıymet takdiri keşif tarihi olan 22.11.2019 tarihinden başlayacağından, satış tarihi olan 15.10.2021 günü itibariyle İİK’nun 128/a-2. maddesinde öngörülen iki yıllık süre geçmediğinden bu hususun fesih nedeni olarak kabulü doğru değildir.
O halde, satış dosyasında, ihalenin feshini gerektirir başka bir durum da bulunmadığına göre Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca şikayetçi borçlunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Alacaklı ve ihale alıcısı …’in temyiz itirazlarının kabulü ile, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 23.11.2022 tarih ve 2022/2932 E. – 2023/2649 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 10.10.2023 gününde oy çokluğuyla karar verildi.

(M)

Üye Dr. …’in Karşı Oy Yazısı;
Bölge Adliye Mahkemelerinin şikayetin süreden reddi kararının İİK’nın 2.3.2005 tarih 5311 sayılı kanunun 26. maddesi ile değişik 2004 sayılı İİK’nın 365/1-son maddesi gereğince kesin nitelikte olup temyiz kabiliyeti bulunmadığından temyiz başvuru isteminin reddine ilişkin çoğunluk kararına aşağıda yazdığım gerekçelerle katılamayacağım.
İstinaf (Bölge Adliye) Mahkemelerinin kurulmasını takiben 2.3.2005 tarih 5311 sayılı kanun ile İİK’nın 363-366 maddeleri değiştirilerek kanun yolları yeniden düzenlenmiş ve değiştirilen bu yeni hükümler, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği “20 Temmuz 2016 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. İstinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.7.2016 tarihinden önce verilen icra mahkemesi kararları hakkında 5311 sayılı kanunun geçici 7. maddesi uyarınca bunlar kesinleşinceye kadar İİK’nın 5311 sayılı kanun ile yapılan değişiklikten önceki temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerin uygulanmasına devam edilir.” hükmü düzenlenmiştir.
İİK’nın 365. maddesinin İİK’nın 18.2.1968 tarihli ve 538 sayılı kanunun 141. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki halinde; “Temyiz kanuni müddet geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara taalluk ederse tetkik mercii temyiz talebinin reddine karar verir” şeklinde iken 538 sayılı 18.02.1965 tarihli Kanunla yapılan değişiklik sonucunda; “Temyiz, kanuni müddet geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara veya vazgeçme sebebiyle itiraz ve şikayetin reddine veyahut müddeti geçmiş bir şikayete taalluk eder ise tetkik mercii temyiz talebinin reddine karar verir” şeklinde düzenlenmiştir. “İİK’nın 365/2 maddesi temyiz eden ret kararın kabul etmez ise temyiz dilekçesi diğer tarafa tebliğ edildikten sonra karar sureti ve verilmişse cevap layihası ile birlikte Yargıtay’a gönderilir. Şu kadar ki, bu halde satış dahil hiçbir icra muamelesi durmaz.” hükmünü öngörmektedir. 6.6.1985 tarih 3222 sayılı Kanunun 46. maddesi ile İİK’nın 365. maddesine son fıkra olarak eklenen fıkra “Yargıtay, birinci fıkra kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş temyiz talebini geri çevirmeyip doğrudan karar bağlar.” şeklinde bir düzenleme yapılmıştır. Bu hükmün konulma sebebi, Yargıtay 1.2.1984 gün ve 1983/9 esas sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının HUMK 432/4. maddesinin yorumlanması şeklinden kaynaklanmaktadır. Bu karara göre yasal süresi geçtikten sonra temyiz edilen veya temyiz kabiliyeti bulunmayan mahkeme kararlarında yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi durumunda, Yargıtay’ca inceleme yapılamayacağı sonucuna varılmıştır. İİK 368/son fıkra ile ilgili hükümet gerekçesinde bu durumun işlerin lüzumsuz uzamasına neden olduğu, 365. maddeye bir fıkra eklenerek Yargıtayın bu gibi dosyalar hakkında karar verebilmesinin sağlandığı vurgulanmıştır. Yine 3222 sayılı Kanuna ilişkin … Komisyonu raporunda “… yapılan düzenleme ile temyiz kabiliyeti olmayan bir kararın mahalli mahkemece reddedilmeden doğrudan Yargıtay’a gönderilmesi halinde Yargıtay’a tanınan temyiz talebini geri çevirme imkanı kaldırılmış ve doğrudan karara bağlanması kabul edilmiş” denilmektedir. 2.3.2005 tarihli 5311 sayılı Kanunun 26.maddesi ile İİK’nın 365 maddesi “istinaf dilekçesinin reddi” başlığı ile değiştirilip bugünkü şeklini almıştır. İİK’nın 365/son fıkrası “ Bölge Adliye Mahkemesi, birinci fıkrası kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan kesin karara bağlar” şeklinde yeniden düzenlenmiştir. İİK’nın 365/1 maddesi icra mahkemesinin istinaf yolu başvurunun HMK’nın ilgili hükümleri gereğince reddedileceği düzenlendiğinden İİK 365/son maddesi olmasa dahi istinaf mahkemesi, istinaf başvurusunu geri çevirmeyip karara bağlamakla görevlidir.
İİK’nın 365/1maddesi hükmüne göre icra mahkemesinin istinaf isteminin reddi konusunda HMK’nın ilgili hükümlerinin uygulanması zorunludur. Bu ilgili hüküm HMK‘nın 346/1 fıkrası olup İcra mahkeme kararı için de uygulanması gereken HMK’nın ‘istinaf dilekçesinin reddi’ başlıklı 346. maddesinin birinci fıkrasına göre “ İstinaf dilekçesi kanuni

süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344.üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak sureti ile ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder. İİK 363. maddesine göre istinafı kabil olmayan bir karar söz konusu ise veya istinaf istemi süreden değil ise icra mahkemesinin istinaf isteminin reddine ilişkin ek kararına karşı yapılan istinaf talebini istinaf mahkemesi HMK 346/2 maddesine göre reddeder. Aksi halde ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar. İİK’nın 365/2 fıkrası da istinaf isteminin icra mahkemesince reddi kararının istinaf edilmesi halinde bu karanın hukuka uygunluğunun istinaf mahkemesince inceleneceği düzenlemektedir. İcra mahkemesi istinaf dilekçesinin reddine karar vermeden dosyayı istinaf mahkemesine gönderir ise HMK’nın 352. maddesi ön inceleme başlıklı olup kararın kesin olması veya başvuru süresi içinde yapılmaması halinde istinaf mahkemesi gerekli kararı, yani istinaf isteminin reddine karar verir. Aksi halde işin esasını inceleyerek sonucuna göre karar verir. HMK’nın 353.maddesinde istinaf mahkemesinin kesin olarak karar vereceği haller sayılmış olup, bunlar arasında istinaf başvurusunun kararın kesin olması veya başvurunun sürede yapılması nedeniyle reddi kararı yoktur. HMK’nın 362. maddesinin göndermesi ile temyiz incelemesinde HMK 352 maddesinin uygulanması gerekmektedir. İcra mahkemesi İİK’nın 365/1 fıkrasına girdiği halde istinaf isteminin reddine karar vermeden İstinaf başvurusunun Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesine gönderir ise istinaf mahkemesince verilecek karara karşı temyiz yolu açıktır. İİK’nın 365/son fıkrasında “Bölge Adliye Mahkemesi birinci fıkra kapsamına girdiği halde reddine karar verilmemiş başvuruyu geri çevirmeyip doğrudan ‘kesin ‘ karar bağlar.” fıkrasının lafzi yorumundan hareketle bu yöndeki istinaf mahkeme kararının kesin olduğu, temyiz yolunun kapalı olduğu sonucuna varılamaz. Aksi halde aynı konuda İcra Mahkemesi istinaf isteminin reddine karar vermiş ise bu kararın istinaf istemine karşı istinaf mahkeme kararına karşı temyiz yolu açık iken istinaf başvurusunun doğrudan istinaf mahkemesince gönderilmesi halinde istinaf mahkeme kararının temyiz yolunun kapalı olması gibi çelişkili ve adalete erişim hakkının özünü etkileyen bir sonuç ortaya çıkmaktadır.
Oysa İİK’nın 365/son hükmü, 5311 sayılı kanun değişikliği öncesinde mevcut “ İcra mahkemesinin temyiz talebini reddetmesi” başlıklı eski İİK 365/son fıkrası hükmünün tekrarından ibaret olup önceki düzenlemede anılan fıkra “… reddine karar verilmemiş temyiz talebini geri çevirmeyi doğrudan karar bağlar” şeklinde iken yeni düzenlemede “ reddine karar verilmemiş başvuruyu (istinaf) geri çevirmeyip doğrudan ‘kesin‘ karar bağlar” ifadesine yer verilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi 1.2.1984 gün ve 1983/9 Esas sayılı içtihadı birleştirme kararının aksine yasal süresi geçirildikten sonra temyiz edilen veya temyiz kabiliyeti bulunmayan kararlara karşı temyiz isteminin reddine karar verilmeden Yargıtay’a gönderilmesi durumunda işin süratle sonuçlanması için dosyanın Yargıtay’ca mahkemesine geri çevrilme imkanı kaldırarak ve bu konuda Yargıtay’ca doğrudan karar verilmesini sağlamak amacı ile bu hüküm ihdas edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçtikten sonra İİK 365/son fıkrasında yazılı hallerde istinaf mahkemesi kararının kesin olduğu söylenemez. İstinaf mahkemesi, süresi geçtikten sonra istinaf isteminde bulunulduğunu veya istemin konu itibariyle kesin olduğunu tespit eder ise işin esasına girmeksizin istinaf isteminin reddine karar verir. Ancak icra mahkemesinin bu kararına karşı istinaf yolu açıktır. Karar şikayetin süre yönünden reddine ilişkin olup, istinaf mahkemesi bu karara karşı istinaf istemini isabetli bulur ise icra mahkemesinin süreden ret kararını kaldırır ve işin esasının inceleyip sonucuna göre bir karar vermesi için dosyayı icra mahkemesine görderir. Bu konuda istinaf mahkemesince verilen karar kesin olmayıp bu kararlar İİK 364 madde hükmü uyarınca temyiz edilir ise Yargıtayın Özel Dairesi işin esasına girerek yaptığı temyiz incelemesi sonucunda bu kararları onayabilir, kararları doğru bulmaz ise işin esasının incelenmesi için usul yönünden bozma

kararı verir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin son yıllarda verdiği kararlarda şikayetin süreden reddine ilişkin istinaf mahkeme kararı doğru ise İİK 365/son fıkra hükmü uyarınca kesin nitelikte olduğu belirtilerek temyiz başvurusu talebinin reddine karar verilmekte, istinaf mahkemesinin şikayetin süreden reddi kararını isabetli bulmaz şikayetin sürede olduğu sonucuna varır ise istinaf mahkeme kararını işin esasının incelenmesi için bozulmasına karar verilmektedir. Şayet icra mahkemesi şikayetin süreden reddine karar vermiş bu karara karşı istinaf istemi reddedilmiş ise istinaf mahkeme kararı kaldırılarak icra mahkeme kararı bozulmaktadır. Oysa istinaf veya temyiz yolu kapalı olan kararlar hukuka aykırı olarak verilmiş olsa dahi bu konuda istinaf veya temyiz incelemesi kararın konu veya miktar itibariyle kesin olup olmadığının denetimi ile sınırlı olacak, bu hususların tespit edilmesi halinde inceleme yapan istinaf mahkemesi ise kaldırma kararı dosya Yargıtay önünde ise bozma kararı verilemeyecek, istinaf veya temyiz dilekçesinin reddi kararı verilecektir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi şikayetin süreden reddi kararlarının temyiz incelemesinde, şikayetin sürede olduğu gerekçesi ile bozma kararları vermekle aslında bu yönde verilen kararların kesin olmadığını da ifade etmektedir.
Bu nedenle bu yöndeki kararların hukuka uygun olması halinde kararın temyiz kabiliyeti bulunmadığı gerekçesi ile temyiz başvuru talebinin reddine karar vermesi tarafları yanıltıcı olup, bu kararlara güvenen alacaklı, borçlu veya üçüncü kişilerin şikayetin süreden reddi kararlarına karşı istinaf veya temyiz yolunun kapalı olduğu inancı ile bu kararlara karşı kanun yollarına başvurmamasına yol açar ki bu hallerde hak arama hürriyetinin, adalete erişim hakkının ihlali söz konusu olabilir. İcra mahkeme kararlarına karşı konu itibariyle istinaf yolu kapalı olan kararlar İİK’nın 363 maddesi ile kanun içindeki muhtelif maddelerde açıkça belirtilmiş olup bu kararlar dışındaki tüm kararların konusunun miktar veya değeri İİK 363 maddesinde yazılı sınırı geçtiği takdirde istinaf yolu açık karardır. İİK 364 maddesi ise konu itibariyle bir sınırlama getirmeksizin Bölge Adliye Mahkemelerince verilen ve miktar veya değeri maddede belirtilen temyiz sınırını geçen kararlara karşı temyiz yolunun açık olduğunu düzenlemektedir. Bu hükümler dışında istinaf veya temyiz yolunun kapalı olduğuna ilişkin hüküm bulunmamaktadır. İİK’nın 365/son fıkrasında geçen ‘kesin’ ibaresi temyiz yolunun kapalı olması anlamında olmayıp fıkranın değişiklikten önceki halinde olduğu gibi kararın verilmek üzere dosyanın icra mahkemesine geri çevrilmeden doğrudan istinaf mahkemesince karara bağlanacağı şeklinde yorumlanmalıdır.
Somut olayda şikayetçi borçlunun ihalenin feshini istediği B-19, A-12, A-20, E-6, E-3 nolu bağımsız bölümler yönünden şikayetin süre aşımından reddi kararı borçlu tarafça temyiz edildiği, bu kararın temyizi kabil bulunduğu için işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılması görüşünde olduğumdan, çoğunluğun kararın 1 nolu bendinde yazılı şikayetin süre aşımından reddi kararının temyiz kabiliyeti bulunmadığı gerekçesi ile borçlunun taşınmazlara yönelik temyiz başvurusu talebinin reddine ilişkin kararına katılamıyorum.10.10.2023