YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2023/1194
KARAR NO : 2023/2172
KARAR TARİHİ : 29.03.2023
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı/3. kişi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı alacaklı, davalı 3. kişi şirket ile borçlu şirket arasında organik bağ bulunduğunu, mahcuzların kendisi tarafından borçluya satıldığını belirterek davanın kabulü ile istihkak iddiasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı üçüncü kişi, haciz konusu malların, borçlu şirket tarafından kendisine satıldığını, buna ilişkin defter ve fatura kayıtlarının bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan ilk yargılama sonucunda, davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davalı üçüncü kişi vekili tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 15.02.2016 tarih ve 2014/9055 Esas, 2016/2418 Karar sayılı ilamı ile borçlu ve 3. kişi şirket arasındaki ticari ilişkinin ve organik bağın ortaya konulması ve davalı 3. kişi tarafından sunulan faturaların doğruluğunun her iki taraf bakımından denetlenmesi için borçlu ve 3. kişi şirkete ait fatura ve defter kayıtlarının birlikte incelenmesi için dosyanın yeniden bilirkişiye tevdii, borçlu ve 3. kişi şirket arasındaki takip dosyaları ve icra ceza mahkemesi dosyalarının dosya içerisine alınarak incelenmesi, yine taraflar arasındaki ticari ilişkinin takip konusu borcun doğumundan önce başlayıp başlamadığı, sonrasında da devam edip etmediği hususu üzerinde de durularak elde edilen bilgilerin dava dosyasında bulunan diğer delillerle birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak, haczin borçluya ödeme emri tebliğ edilen adreste yapılmadığı, haciz mahallinde borçlunun hazır olmadığı, borçluya ait evrak bulunmadığı, mülkiyet karinesinin üçüncü kişi lehine olduğu, ispat yükünün, davacı alacaklı tarafına ait olduğu, ancak ispat yükünün alacaklı tarafa ait olması mülkiyete ilişkin ispat yükünün yerini değiştirmeyeceği, davalı üçüncü kişi şirket tarafından mahcuz malların tarafına ait olduğu hususunun ispat edilmesi gerektiği, haciz mahallinde borçlu şirketin faaliyet gösterdiği, borçlu şirketin ortaklarından olan …’ ın yurtiçi ikametgah adresi olarak haciz adresi görüldüğü, her iki davalı şirketin aynı alanda faaliyet gösterdiği, haciz yapılan adresin davalı tarafça sunulan faturalarda belirtilen adres ile uygunluk göstermediği, aynı işyerinin kağıt üzerinde işyeri isim ve ünvanı değişerek kesintisiz faaliyetini sürdürdüğü gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş karar davalı üçüncü kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacaklının İİK’nın 99. maddesine dayalı istihkak iddiasının reddi talebine ilişkindir.
Dava konusu 25.1.2012 tarihli haciz, üçüncü kişinin ticaret sicil adresinde, şirket yetkilisi huzurunda yapılmış olup, haciz sırasında borçluya ve adına düzenlenmiş evraka rastlanmamıştır. Buna göre, mülkiyet karinesi davalı üçüncü kişi lehine olup, karinenin aksinin davacı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. Bu husus Mahkemenin de kabulünde olmasına rağmen mahcuz malların tarafına ait olduğuna dair ispat yükünün davalı üçüncü kişiye bırakılması hatalı olup davacı alacaklı tarafından mahcuz malların borçluya ait olduğu hususunun ispat edilmesi gerektiği, davacı üçüncü kişiye ispat yükü düşmeyeceğinin kabulü gerekmektedir. Ticaret sicil kayıtlarına göre, borçlu şirket haciz adresinde faaliyet göstermemiş olup davalı üçüncü kişi borcun doğumundan çok önceki bir tarihte kurulmuş, borçlu ile üçüncü kişi ortakları arasında bağ olmadığı, alacaklının borçluya satıp sevk ettiği buzdolaplarının borçlu tarafından üçüncü kişiye satılmış olması nedeniyle alacaklının sunduğu sevk irsaliyelerinin alt kısmında üçüncü kişi şirketin ünvanın yer almasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, borçlu ile üçüncü kişi arasındaki menkul satış ve ödemesinin ticari defterlerle doğrulandığı anlaşıldığından alacaklının karinenin aksini ispatlayamadığı, üçüncü kişinin borçlu ile aralarında muvazaalı işlemler yapıldığının delili olarak sunulan takip dosyaları, ceza yargılamasına ilişkin soruşturma dosyalarının davalı üçüncü kişinin lehine olan karineyi desteklediği anlaşılmıştır.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın reddi yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile kabulüne yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.