Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2022/9428 E. 2023/3490 K. 17.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/9428
KARAR NO : 2023/3490
KARAR TARİHİ : 17.05.2023

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2912 E., 2022/1868 K.
HÜKÜM/KARAR : Kabul/Kaldırma/Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/269 E., 2021/313 K.

Taraflar arasındaki borca itiraz üzerine yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile takibin İİK 169/a maddesi uyarınca durdurulmasına, İİK’nın 169/a-6. maddesi uyarınca asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Kararın alacaklı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı borçlu tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi … tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Borçlu; alacaklı olduğunu iddia eden firmanın eski bayisi olup, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin daha önce sona erdiğini, davalı alacaklının bu bayiilik sözleşmesine istinaden şirket tarafından verilen T. … Bankası A.Ş……… Şubesine ait tarihsiz ve 0623140 çek nolu teminat çekini usul ve yasaya aykırı olarak şirket aleyhine icra takibine koyduğunu, çek üzerinde keşide tarihi yokken alacaklı şirketin sonradan keşide tarihi eklendiğini, teminat çeki olduğunu gösterir alacaklı şirket tarafından verilen 04.09.2019 tarihli çek alındı dekontu olduğunu belirterek, ödeme emrinin ve takibin iptaline, borca itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Alacaklı; çekin teminat çeki olduğu iddiasının yersiz olduğunu, borçlu şirketin, şirket ürünlerinin satış bayiliğini yaptığını, ticari faaliyetinin şirket nezdinde 3 ayrı cari hesap üzerinden takip edildiğini, davacının itirazına dayanak yaptığı faturanın takip konusu cari hesaba ait olmadığını, davacının itiraz ettiğini iddia ettiği faturanın 5187 kodlu cari hesaba ait olduğunu ve bu cari hesabın icra takibine ait borçla ilgisi bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; HGK’nın 14.03.2001 tarih, 2001/12-233 E. ve 20/06/2001 tarih ve 2001/12-496 esas sayılı kararlarında da benimsediği üzere, dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğunun yazılı belge ile kanıtlanması gerektiğini, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup açıkça atıf yapıldığının kabulü için, senedin vade ve tanzim tarihleriyle miktarının belirtilmesinin gerekli olduğunu, bu durumda alacağın tahsilinin yargılamayı gerektirdiği nedeni ile 169/a maddesi uyarınca borçlu yönünden takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, dosya arasında davacı vekilince sunulunan ve davalı alacaklı tarafından verildiği anlaşılan ve alacaklı tarafından bu durumun aksinin iddia edilmediği çek alındı dekontu başlıklı belge incelendiğinde takibe konu senedin muhatap bankası, çek numarası, bedeli belirtilerek “teminat çekidir” ibaresinin yazılı olması karşısında, çekin teminat amaçlı verildiğinin kabulü gerektiği gerekçesi ile davacının davasının kabulü ile, icra takibinin İİK 169/a maddesi uyarınca durdurulmasına İİK’nın 169/a-6. maddesi uyarınca asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri
Alacaklı; borçlu şirketin, şirket ürünlerinin satış bayiliğini yaptığı ticari faaliyet şirket nezdinde 3 ayrı cari hesap üzerinden, takip konusu 1948 kod nolu, ayrıca 5187 ve 9271 kodlu takip edildiğini, başlatılan icra takibinin şirket nezdinde 1948 cari hesap kodu ile takip edildiğini, borçlu şirketin, şirkete tüm cari hesap kodlarında borcu bulunduğunu, bayilik sözleşmesi ve borçlunun borcunu gösterir cari hesap ekstresi ile bu hususun ispat edildiğini, hatta borçlu tarafın dava dilekçesinde ihtarname ile itiraz ettiğini beyan ettiği faturanın bir başka cari hesaba ait olduğunu, mahkemece “çek alındı” belgesi ve üzerindeki yazının hatalı yorumlandığını, çekin kambiyo vasfında bulunduğu ve buna özel takip yoluna başvurulabileceğinin tartışmasız olduğunu, mahkemece; çekin unsurlarını taşıyan ayrı bir belgede teminat ifadesinin yazılı olmasının itirazın kabulü için yeterli görülmesinin doğru olmadığını, zira anılan belgenin sadece çek alındı belgesi olduğunu, yani çekin şirkete teslim edildiğini gösterdiğini, bu belge üzerine kim tarafından yazıldığı bilinemeyen ibarenin çeke teminat vasfını kazandırmasının mümkün olmadığını, zira “neyin teminatı olduğuna dair” hiçbir bir açıklamanın da olmadığını, bu anlamda bahsi geçen belgenin İİK 169/a-1 anlamında belge olarak kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, tazminata hükmedilmesinin de hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; alacaklı tarafından cevap ve istinaf dilekçesinde çekin teminat çeki olduğu iddiasının kabul edilmediği, icra takibine konu çek üzerinde kambiyo vasfını engelleyen hiçbir unsur bulunmadığından çekin kambiyo vasfında bulunduğu, çekin teminat çeki olduğunun kabul edilebilmesi için “hangi ilişkinin teminatı olduğunun” çek üzerinde yada yazılı bir belgede açıklanması gerektiği, somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından sunulan çek alındı dekontu başlıklı belgede çekin numarası ve tarihi belirtilerek teminat çekidir ibaresine yer verilmiş ise de, hangi ilişkinin teminatı olduğuna dair açıklama bulunmadığı, teminat senedi iddiası kanıtlanamadığı için mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle alacaklının istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde borçlu temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Borçlu; çekin teminat çeki olduğuna ilişkin itiraz dilekçesindeki hususları tekrarla birlikte, çek alındı dekontundaki imzanın alacaklı şirketin bayiilerden sorumlu yetkilisi olan …’e ait olduğunu, açıkça bayilik sözleşmesi ilişkisine istinaden verildiğini, taraflar arasında bayiilik ilişkisi dışında bir hukuki ve ticari ilişki olmadığını ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde borca itiraza ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
İİK’nın 169/a maddesi ve sair tüm yasal mevzuat.

3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup borçlu tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanunun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 370. maddeleri uyarınca ONANMASINA,

Alınması gereken 179,90 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.