Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2022/12439 E. 2023/3723 K. 25.05.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2022/12439
KARAR NO : 2023/3723
KARAR TARİHİ : 25.05.2023

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davalı borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan ilamlı icra takibinde, alacaklının şikayet yoluyla icra mahkemesine başvururak; takip dayanağı ilamın karar düzeltme aşamasında bozulması üzerine, takip dosyasından alacaklıya yapılan ödemelerin borçluya iadesi maksadıyla icra müdürlüğünce İİK’nın 40/2. maddesi gereğince alacaklıya gönderilen muhtırada iadesi istenen tutarın hatalı olduğunu ileri sürerek, 21.5.2015 tarihli muhtıraya konu 3.136.009,85 TL tutarın 272.971,63 TL’sinin iptalini istediği, İlk Derece Mahkemesince, şikayetin kabulü ile alacaklı tarafından iade edilmesi gereken tutarın 1.778.912,58 TL olarak tespitine karar verildiği, kararın borçlu tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulüne ve mahkeme kararı re’sen kaldırılmak suretiyle, şikayet edilen borçlunun karşı şikayetinin işbu dosyadan tefriki ile başka bir esasa kaydına ve her iki şikayet birleştirilerek sonuca gidilmesi gerektiğinden bahisle dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verildiği, mahkemece belirtilen prosedür yerine getirildikten sonra, asıl ve birleşen şikayetlerin kabulü ile alacaklı tarafından iade edilmesi gereken tutarın 1.778.620,70 TL olarak tespitine ve bu alacağa 28.6.2012’den itibaren yasal faiz uygulanmasına hükmedildiği, kararın taraflarca istinaf edilmesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince, muhtıra ile istenen tutara ödeme tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceği gerekçesiyle, borçlunun başvurusunun reddine, alacaklının başvurusunun ise kabulüne ve İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmak suretiyle, asıl şikayetin kabulüne ve 08.06.2015 tarihi itibariyle alacaklının iade etmesi gereken tutarın 1.778.620,70 TL olduğunun tespitine, birleşen şikayetin ise reddine karar verildiği, kararın şikayet edilen borçlu tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta; icra müdürlüğünün şikayete konu 21.05.2015 tarihli kararı ile, alacaklıya yapılan 3.136.009,85 TL ödemenin İİK’nın 40/2. maddesi gereğince dosyaya iadesi maksadıyla tebliğden itibaren 10 gün süre verilmesine, bu süre içinde paranın iade edilmemesi halinde, sürenin bitiminden itibaren yasal faiziyle tahsil edileceğinin ihtarına, borçlunun avans faizi ile ödeme tarihlerinden itibaren faiz işletilmesi taleplerinin ise reddine karar verildiği, bu karara ilişkin olarak hazırlanan 25.05.2015 tarihli muhtıranın alacaklıya 28.05.2015’te tebliğ edildiği ve alacaklının icra mahkemesine şikayet yoluyla başvurarak işbu muhtıradaki tutarın düzeltilmesini talep ettiği, şikayetin karşı tarafı olan borçlu TMSF tarafından verilen cevap

dilekçesi ile, muhtıra ile istenen tutara ödeme tarihlerinden itibaren ticari faiz işletilmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak cevap dilekçesinde faize yönelik bu beyanın, karşı dava olarak talep edildiği görülmüştür.
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca, borçlunun şikayet hakkını cevap dilekçesi ile kullandığı ve bu şikayet hakkında da bir karar verilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle, borçlunun cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü şikayetinin tefriki ve devamında her iki şikayetin birleştirilerek görülmesi gerektiğinden bahisle dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve İlk Derece Mahkemesince de bu doğrultuda sonuca gidilmiş ise de; alacaklının, icra müdürlüğünce gönderilen muhtıraya yönelik talebi, İİK’nın 16. maddesine göre yapılmış bir şikayet olup, teknik anlamda bir dava değildir. Şikayet dilekçesi de HMK’nın 119. maddesinde düzenlenen dava dilekçesi niteliğinde sayılmaz. Şikayette bir hakkın mevcut olup olmadığı yada ihlal edilip edilmediği üzerinde durulmaz. Sadece yapılmış olan ve hatalı olduğu ileri sürülen işlemin hukuka uygun olup olmadığı araştırılır. Ayrıca, şikayet sonucunda verilen karar kural olarak maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceğinden şikayetinde haksız çıkmış olan taraf genel mahkemede diğer taraf aleyhine dava açabilir. Bu sebeple, şikayetin dava niteliği bulunmadığından, şikayete karşı, karşı dava da mümkün olmamakla birlikte, aleyhine işlem tesis edilen tarafın, şikayet dilekçesi ile icra mahkemesine müstakil bir başvuru yapması gerekip, diğer tarafça yapılan şikayete cevap dilekçesi vermek suretiyle şikayette bulunması mümkün değildir. Böyle bir talebin müstakil bir şikayet gibi kabulü ile tefriki de olanaklı değildir.
O halde, Bölge Adliye Mahkemesinin, borçlunun cevap dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların ayrı bir şikayet gibi değerlendirilmek suretiyle tefriki ve devamında da her iki dosyanın birleştirilmesi ile sonuca gidilmesine dair gönderme kararının isabetsiz olduğu anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesince, somut uyuşmazlıkta, alacaklı tarafından yapılan tek bir şikayet olduğu nazara alınarak karar verilmesi gerekirken, usul ve yasaya aykırı şekilde borçlunun cevap dilekçesinin ayrı bir şikayet gibi değerlendirilmesi ile hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : … Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 07.09.2022 tarih ve 2020/18 E. – 2022/1487 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddeleri uyarınca re’sen (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25.05.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.