Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2019/13323 E. 2019/18244 K. 23.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/13323
KARAR NO : 2019/18244
KARAR TARİHİ : 23.12.2019

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile icra takibine başlandığı, borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, takip dayanağı kredi sözleşmesinde imzasının bulunmadığı, ihtarnamede de adının geçmediği, borcun kaynağından sorumlu olanlar aleyhine takip başlatılabileceğinden bahisle takibin iptalini istediği, ilk derece mahkemesince takibe dayanak kredi sözleşmesinde şikayetçinin isim ve imzasının bulunmadığı,yine ihtarnamede isminin yer almadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile takibin şikayetçi yönünden iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, “ … 14. İcra Müdürlüğünün 2013/15557 takip sayılı dosya örneğinin incelenmesinde; alacaklı … A.Ş. tarafından borçlular ve davacı … aleyhine genel kredi sözleşmesi, ihtarname ve banka kayıtlarına dayanılarak 26/06/2013 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin borçlu davacıya 15/07/2013 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça dilekçe ekine 17/07/2013 havale tarihli takibe ve borca itiraz dilekçesi örneği eklenmiş ise de icra dosya örneğinde bu dilekçenin ve davacı itirazı üzerine yapılan bir icra işleminin de tespit edilmediği, takip dosya örneğine göre takibin itirazsız kesinleştiği,… Bu durumda, mahkemenin de kabulünde olduğu üzere; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 138/4. maddesi alacaklı banka yönünden 26.12.2003 tarihinden önce kredi kullanıp da vadesi geçtiği halde henüz ödenmemiş alacaklarının tahsiline ilişkin yapılacak icra takiplerinde uygulanabilecektir…. karar no: …. Somut olayda bu tarihten önce imzalanmış 14/08/1997 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının tahsili amacıyla icra takibi yapıldığına göre borçluların itirazı üzerine anılan yasa hükmü uyarınca satış dışında kalan takip işlemleri durmaz. Genel haciz yolu ile takipte ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde itiraz sebeplerini 62.madde hükümleri dâhilinde icra dairesine bildirmeye mecburdur. Diğer taraftan olayda uygulanması gereken 19.10.2005 tarih ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 138/4. maddesinde; “Fonun alacaklı olduğu ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu uyarınca yapılan takiplerde borçlular tarafından yapılan itirazlar satış dışında takip işlemlerini durdurmaz düzenlemesi karşısında bu itiraz satış dışında icra işlemlerini durdurmaz. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukuki ilişki sebebiyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz
kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır. Menfi tespit davası, 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu (İ.İ.K.’nun 72 nci maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddeye göre, borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için genel mahkemelerde menfi tespit davası açabilir. İcra Mahkemeleri dar yetkili mahkemeler olup, kesinleşen icra takibinden sonra borçlunun dayanak kredi sözleşmesinde isminin yer alıp almadığını, dolayısıyla borçlu olup olmadığını icra mahkemesinin inceleme olanağı bulunmamaktadır. …” gerekçesine dayanılarak alacaklının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, şikayetin reddine karar verildiği görülmüştür.
Genel haciz yolu ile başlatılan bir takipte, her türlü itirazın İİK’nun 62. maddesi uyarınca icra dairesine bildirilmesi zorunludur. Bu durumda, borçlunun itirazlarını, icra dairesi yerine icra mahkemesine bildirmiş olması fuzuli bir işlem olup, yanlış merciye yapılan başvuru hukuki sonuç doğurmaz.
Somut olayda, borçlunun icra mahkemesinde ileri sürdüğü hususlar, İİK’nun 62. maddesi kapsamında borca itiraz niteliğinde olup, takibin şekline göre, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde icra dairesinde bildirilmelidir.
O halde, takibin şekline göre, borçlunun icra dairesi yerine icra mahkemesine başvurusu hukuki sonuç doğurmayacağından, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz ise de, sonuçta başvuru reddedildiğinden sonucu doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Diğer taraftan, gerek şikayet dilekçesinde gerekse de alacaklı tarafın istinaf başvurusunda istinaf sebebi olarak yer almadığı halde Bölge Adliye Mahkemesince; Bankacılık Kanununun 138/4. maddesindeki düzenlemenin resen dikkate alınması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 370. maddesi uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 44,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 23/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.