Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2018/7761 E. 2019/8716 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7761
KARAR NO : 2019/8716
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından borçlu hakkında 4-5 örnek ilâmlı icra takibi başlatıldığı, borçlunun, takibe dayanak ilamda belirlenen alacakların brüt olarak belirlendiği, nete çevrilmeden takibe konulduğu ve faiz hesabının hatalı olduğunu ileri sürerek takibin ve icra emrinin iptali istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, ilk derece mahkemesince “Davacının davasının kabulü ile takibin davacı yönünden kısmen iptaline ve icra emrinde davacının sorumlu olacağı alacak miktarlarının 06/01/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre düzeltilmesine ve takibin davacı yönünden bu miktarlar üzerinden devamına, bilirkişi raporunun karara eklenmesine” şeklinde hüküm kurulduğu, bu kararın şikayetçi tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 20.06.2017 tarih ve 2017/614 E.-2017/1175 K. sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği görülmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi gerektiği, aynı maddenin 2. fıkrasında ise; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu ifade edilmiştir.
Bu biçim, yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir; aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2011/6-18 Esas-2011/30 Karar sayılı, 19.6.1991 gün ve 323/391 sayılı, 10.9.1991 gün ve 281-415 sayılı, 25.9.1991 gün ve 355-440 sayılı, 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı, 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4 sayılı kararları).
Öte yandan, Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih ve 1997/12-517 E.-1997/776 K. sayılı kararında da vurgulandığı üzere, ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla hüküm içeriğinin aynen infazı zorunludur. İlamın infaz edilecek kısmı yorum yoluyla belirlenemez. Bu nedenle hüküm fıkrasının hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça yazılması zorunludur.

Somut olayda, ilk derece mahkemesince kurulan hükümde; “Davacının davasının kabulü ile takibin davacı yönünden kısmen iptaline ve icra emrinde davacının sorumlu olacağı alacak miktarlarının 06/01/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre düzeltilmesine ve takibin davacı yönünden bu miktarlar üzerinden devamına, bilirkişi raporunun karara eklenmesine” şeklinde hüküm kurulduğu, anılan ilamın hüküm kısmının, bu haliyle şüphe ve tereddüte yer vermeyecek biçimde açık ve infaza elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, HMK’nun 297/2. maddesine uygun hüküm kurulması gerekirken, bu hususun göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi ve istinaf başvurusunun da Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmesi isabetsiz olup, bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması, ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Şikayetçinin temyiz isteminin kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, istinaf talebinin esastan reddine ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 20.06.2017 tarih ve 2017/614 E.-2017/1175 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, Kocaeli 2. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 07.02.2017 tarih ve 2016/389 E.-2017/114 K. sayılı kararının BOZULMASINA, bozma nedenine göre şikayetçinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesi’ne, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 21/05/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.