Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2018/7153 E. 2019/6994 K. 29.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/7153
KARAR NO : 2019/6994
KARAR TARİHİ : 29.04.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraflarca istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine başlatılan ilamlı takipte, borçlunun icra mahkemesine başvurarak, asıl alacak kaleminin faiz alacağı olmasına rağmen faize faiz işletildiğini, takip tarihinden sonrası için faiz talep edilemeyeceğini, icra harç ve vekalet ücretinin maktu olarak hesaplanması gerekirken nispi hesaplandığını, ilam vekalet ücretinin fazla talep edildiğini, dayanak ilamda borçlu lehine hükmedilen vekalet ücretinin takas mahsubu ile kalan 38.193,40 TL nin icra dosyasına ödendiğini ileri sürerek, icra emrinin iptalini talep ettiği, mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin kabulü ile bakiye dosya alacağının 6.831,87 TL olduğuna karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
1-Alacaklının temyiz isteminin incelenmesinde;
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesinde; kısmi ödemelerin, öncelikle faizden ve masraftan mahsup edileceği hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, borçlu, faiz ve masrafları ödemedikçe, kısmi ödemeler ana paradan  mahsup edilemez. Anılan maddenin uygulanması için, takip talebinde bu yönde ayrıca talepte bulunulması gerekli olmayıp, istek olmasa da memurlukça bu husus re’sen dikkate alınmalıdır (Hukuk Genel Kurulu’nun 09/10/2002 tarih ve 2002/12-709 Esas – 2002/781 Karar sayılı kararı).
Somut olayda; icra emri borçluya 14.09.2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup, borçlu davacı tarafından icra dosyasına 18.09.2015 tarihinde yapılan ödemenin, dosya borcunun tamamını karşılamadığının tespiti halinde, kısmi ödeme olarak kabulü ile öncelikle faiz ve masraflardan mahsubu gerekirken toplam alacak miktarından mahsubu doğru değildir.
Ayrıca, dayanak ilamda, kendini vekille temsil eden 5 davalı olduğundan, maktu vekalet ücretini ilamdaki 7 davalıya bölerek ilam vekalet ücreti alacağını tespit eden bilirkişi raporuna göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-Borçlunun temyiz isteminin incelenmesinde ise;
İlamlı takite dayanak ilam, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmazın tesciline ilişkin olup, 6459 sayılı Yasanın 6. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesinin 8. fıkrasının sonuna “Kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılamaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitimi tarihinden itibaren kanuni faiz işletilir.” hükmü eklenmiştir.
Somut olayda dayanak ilamda “kamulaştırma bedellerine 28.02.2012 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine” hükmedilmiş, şikayete konu ilamlı icra takibinde yukarıda bahsedilen bu 4 aylık faiz alacağının tahsilinin talep edildiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; takip tarihine kadar faiz hesaplandığı gibi, takip tarihinden sonra faiz alacağına faiz işletilerek, icra vekalet ücretinin ve tahsil harcının da nispi oranlar üzerinden hesaplandığı anlaşılmaktadır.
Faize faiz yürütülmesi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 121/2 (B.K 104/son) maddesi gereğince mümkün değildir. 3095 sayılı Kanun’un 3. maddesinde kanuni faiz ve temerrüt faizi hesaplanırken mürekkep faiz yürütülemeyeceği, bu konuya ilişkin Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. TTK’nun ticari işlerde faiz serbestisini ve mürekkep faizi düzenleyen “ticari işlerde faiz” başlıklı 8. maddesinin 3. fıkrasında ise, ödünç para verme işlerinde bankalar, tasarruf sandıkları ve tarım kredi kooperatifleri hakkında hususi hükümlerin saklı bulunduğu belirtilmiştir. Bu madde kapsamında değerlendirilebilecek olan kapitale dönüşen faiz alacağı, ancak paranın faiz geliri elde etmek amacıyla ödünç verilmesi veya herhangi bir şekilde bir süre borçluda kalması üzerine faiz ödenmesinin öngörüldüğü hallerde söz konusu olabilir (HGK. 31.03.2004 tarih ve 2004/12- 163 Esas, 2004/184 Karar)
Bu durumda; takip konusu kamulaştırma bedelinin tespit-tesciline ilişkin ilamda belirtilen 2942 sayılı Kanun’un 10. maddesini değiştiren 6459 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince işletilen kanuni faiz alacağı ayrıca istenebilir ise de bu alacağa faiz hesaplanması mümkün değildir.
Öte yandan, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının niteliği gereği kendisini vekil ile temsil ettiren taraflar lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmekte olup, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine, 6459 sayılı Yasa’nın 6. maddesi ile eklenen hüküm uyarınca işletilen bu faiz alacağı kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasının fer’i niteliğindedir. Asıl alacağa bağlı bu kalemin takibe konu edilmesi halinde, icra vekalet ücreti hesaplamasının AAÜT uyarınca maktu olarak tayini gerektiği gibi, tahsil harcının da maktu alınması gerekir.
O halde mahkemece, yukarıda anılan ilkeler doğrultusunda hesaplama yapılması için yeni bir bilirkişi raporu alınarak, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi, dayanak ilamda borçlu lehine hükmedilen vekalet ücretinin takas mahsup edildiği iddiası hakkında da karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı ve borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/04/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.