Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2018/5636 E. 2019/2534 K. 20.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5636
KARAR NO : 2019/2534
KARAR TARİHİ : 20.02.2019

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından borçlular aleyhine, Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi uyarınca düzenlenen uzlaşma protokolüne dayanarak ilamların icrası yolu ile ilamlı takip başlatılmıştır. Borçlu vekili icra mahkemesinden dayanak belgenin İİK’nun 38. maddesine göre ilam niteliğinde olmadığını ileri sürerek takibin iptalini talep etmiştir.
Mahkemece, takibe dayanak yapılan uzlaşma tutanağında kefillerin ne şekilde borcu ödeyeceğine ilişkin herhangi bir ibarenin bulunmadığı dolayısıyla Avukatlık Kanununun 35/A maddesinde deki hükümleri içermediği gerekçesi ile şikayetin kabulüne ve takibin iptaline karar verilmiş, hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir
İİK’nun 38. maddesinde: “Mahkeme huzurunda yapılan sulhler, kabuller ve para borcu ikrarını havi re’sen tanzim edilen noter senetleri ve temyiz kefaletnameleri ile icra dairesindeki kefaletler, ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir” düzenlemesine yer verilmiştir.
4667 sayılı Yasa’nın 23. maddesi ile Avukatlık Kanunu’na eklenen 35/A maddesinde ise “Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleri ile birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 09.06.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 38. maddesi anlamında ilam niteliğindedir.” düzenlenmesi yer almaktadır.
Anılan yasal düzenleme gereği tutanağın ilam niteliğinde kabul edilebilmesi için uzlaşma konusunun açık ve net olması gerekeceği gibi, tutanakla imza altına alınan tarafların karşılıklı olarak yerine getirecekleri edimlerin de net ve koşulsuz olması gerekir. Koşula bağlı edimler, koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği yönünden yargılamaya muhtaç olacağından bu tür edimleri içeren tutanaklar anılan madde kapsamına girmez ve ilam niteliği taşımaz.
Somut olayda ilamlı takibe dayanak yapılan Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesi hükmünce taraflarca imzalandığı bildirilen 23.09.2013 tarihli protokolün başlık kısmında; kredi borçluları ve müteselsil kefillerin kimler olduğu belirlenirken ‘ kredi borçluları ile müteselsil kefiller hepsi bir arada kısaca ‘borçlular ‘ olarak anılanacaktır.’ ibaresi yer aldığı gibi kredi borçlularının tespiti ve kabülü başlıklı 3. maddesinde ‘ borçlular iş bu borçlarını aşağıda 4. madde de belirtilen şekilde ödeyeceklerini, kabul,beyan ve taahüt ederler ‘ ibaresi yer almaktadır. Protokolün 4. maddesinde ise‘ nakit borçları ödeme planı ‘ tablosu yapılmış ve ödemelerin ne miktarda hangi tarihlerde yapılacağı belirlenmiştir. Yukarıdaki açıklamalara göre bu protokolün ilam olarak kabulü ve ilamlı takipte infaz kabiliyeti bulunmaktadır.
Mahkemece, şikayetin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.