Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2018/4528 E. 2018/10911 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/4528
KARAR NO : 2018/10911
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlular vekili icra mahkemesine başvurarak, takibin, ilamda hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin olduğunu, ilamın konusunun mülkiyetin tespitine ilişkin olması nedeniyle kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceğini ileri sürerek takibin iptalini talep etmiş, mahkemece, takip talebinde tespit hükmünün infazı açısından bir talep olmadığı, sadece vekalet ücreti ve yargılama giderinin tahsilinin talep edildiği, bu haliyle ilamın kesinleşmesinin gerekmediği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, hüküm borçlular vekilince temyiz edilmiştir.
Kural olarak, ilama dayalı takip yapılabilmesi için hükmün kesinleşmiş olması şart değildir. Bazı istisnai durumlarda, ilam kesinleşmedikçe icraya konulamaz. Bu istisnaların bir bölümü HUMK’nin 443. maddesinde belirtildiği gibi, bir bölümü de özel yasalarında gösterilmiştir. Bu istisnalardan biri de tespit davalarıdır. Şöyleki; bilindiği gibi her ilamda, “cebri icra” kuvveti bulunmamaktadır. Özellikle müspet tespit hükümlerinin, yalnız maddi anlamda hüküm kuvvetinden istifade edilip, cebri icra kuvvetinden yoksun oldukları kabul edilmektedir. Çünkü müspet tespit kararı, bir edaya mükellefiyetin tespitini natık bulunsa dahi, sadece o hukuki sonucu tespit etmekle yetinir; bir eda emrini ihtiva etmez. Eğer sonradan bir icra istenecekse, tespit ilamının kesinleşmesi halinde icraya konulmalıdır (Prof. Sabri Şakir Ansay, Hukuk Muhakeme Usulleri, Cilt I, sahife 436). Menkul mülkiyetinin tespitine ilişkin mahkeme kararları da cebri icra kuvveti yönünden bu nitelikte olup, hukuki himayenin bir kısmını ihtiva ettikleri için, kesinleşmeden icrai kuvvete sahip değildirler.
Tespit davası sonunda verilen kararların kesinleşmekle “kesin hüküm” gücünü kazanabileceği, kesinleşen tespit kararının “eda davası”nda kesin delil olacağı, icra kovuşturmasında alacağın muacceliyet kesbetmesinin zorunlu bulunduğu, bu gibi ilamların icrasının istenilmesi için kesinleşmesi gerektiği kabul edilmektedir.
Tespit konulu ilamın kabul veya redde ilişkin olması, kesinleşmesi gerektiği sonucunu değiştirmez. Anılan ilamdaki yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin bölümler, davanın kabulü yada reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalem alacakların infazı, ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır (HGK 05.10.2005 gün ve 2005/12-534-554).
Bu durumda, menkul tespiti ilamının esası hakkındaki hükmü kesinleşmeden, fer’ileri olan vekalet ücreti ve yargılama giderine ilişkin hüküm bölümü, ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez (HGK’nun 07/11/1990 tarih ve 1990/12-46 Esas, 1990/564 Karar sayılı kararı).
O halde, mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçluların temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nin 366. ve HUMK’nin 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.