Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2017/7857 E. 2018/11495 K. 14.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/7857
KARAR NO : 2018/11495
KARAR TARİHİ : 14.11.2018

MAHKEMESİ : … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu’na eklenen geçici 7. maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.
Şikayetçi borçlunun, takip dosyası kapsamında yapılan tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğu şikayeti ile icra mahkemesine başvurduğu, … 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 01.12.2016 tarih ve 2016/471 E.- 2016/635 K. sayılı kararı ile şikayetin kabulü ile ödeme emri tebliğ tarihinin, kıymet takdir raporunun tebliğ edildiği tarih olan 04/03/2016 olarak düzeltilmesine karar verildiği, borçlu tarafından, dava dilekçesinde anılan kıymet takdir raporu tebliğinin de usulsüzlüğünün ileri sürüldüğü fakat bu durumun ilk derece mahkemesi tarafından incelenmediği şikayeti ile ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 17.05.2017 tarih ve 2017/822 E. – 2017/742 K. sayılı kararı ile; ilk derece mahkemesince, ödeme emri tebliğ tarihi 04/03/2016 günü olarak düzeltildiğine göre, davacı borçlunun bu konudaki tebligat usulsüzlüğü şikayetini 7 günlük yasal süre aşıldıktan sonra 07/09/2016 tarihinde yapmış olması nedeniyle, başvurusunun süresinde olmadığı fakat anılan hususta karşı tarafça aleyhe istinaf başvurusunda bulunulmadığından, bu hususun Dairece resen incelenemediği ve sair nedenlerle borçlunun istinaf başvurusunun HMK 353-1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda, buna ilişkin kaydın tebliğ evrakı üzerine yazılması zorunludur. Bir diğer anlatımla, 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur.

Ayrıca Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesinde; “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır, ayrıca başkaca adres araştırması yapılmaz. 79. maddenin ikinci fıkrasına göre renkli bastırılan tebligat zarfında, adresin muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilir” hükmü yer almaktadır. Bu Yönetmeliğe göre; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran mercice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilerek, bu adrese tebligat yapılacağına dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur. Yani; tebligatı çıkaran merci tarafından adres kayıt sistemine ilişkin olarak anılan şerh verilmeden tebliğ memuru tarafından 2l/2.maddeye göre tebliğ işlemi yapılamaz.
Ayrıca, 7201 sayılı Kanun’un 32. maddesi gereğince ise; tebligatın usulsüz olması halinde, muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise, muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Şikayetçinin bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi karşı tarafça ancak, yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulu’nun 12/02/1969 tarih ve 1967/172 E.-107 K. sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.
Somut olayda, şikayet konusunun; alacaklının, borçlu aleyhine başlattığı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamsız takipte, borçluya yapılan tebliğlerin usulsüzlüğü olduğu, ilk ödeme emrinin borçluya tebliğ edilememesi üzerine aynı adresin mernis adresi olması nedeniyle yeniden ödeme emrinin tebliğe çıkartıldığı, çıkartılan ikinci tebligatın TK.nun 21/2.maddesi gereğince tebliğ edildiği, sonrasında kıymet takdirine ilişkin raporun aynı adrese gönderildiği, adreste bulunan muhatabın gelini …’in beyanına göre, muhatabın çarşıda olması nedeniyle kendisine tebliğ edildiği, adı geçenin imzasının alındığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar borçlu adına çıkartılan ilk ödeme emri tebligatının yapılamaması üzerine, aynı adresin mernis adresi olması nedeniyle TK.nun 21/2.maddesi gereğince ikinci kez ödeme emri tebliğinin yapılması hususu, tebligatı çıkartan mercice istenip buna ilişkin şerhin tebliğ mazbatasına düşülmediğinden TK.nun 21/2.maddesine uygun olmasa da, 04.03.2016 tarihli kıymet takdirinin tebliği ise, aynı konutta birlikte sakin muhatabın gelinine imza karşılığı tebliğ edildiği haliyle TK.nun 16.maddesi hükmü ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre geçerlidir.
Öte yandan, şikayet konusu tebliğ işleminin usulsüzlüğü iddiası, İİK’nun 16. maddesine dayalı şikayet olup, aynı maddenin 1. fıkrası uyarınca takipten haberdar olunduğu tarihten itibaren 7 günlük şikayet süresi içinde icra mahkemesine başvurulması gerekir.
Bu durumda, anılan takipten en geç 04.03.2016 tarihinde haberdar olunmasına rağmen, borçlunun tebligat usulsüzlüğü şikayetini 7 günlük yasal süre aşıldıktan sonra 07/09/2016 tarihinde yapmış olması nedeniyle başvuru süresinde olmayıp, bu hususun ilk derece mahkemesince re’sen gözetilmesi ve yapılan şikayetin süre aşımından reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenerek yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsiz olup, belirtilen nedenle Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile yukarıda yazılı nedenlerle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca, … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin 17.05.2017 tarih ve 2017/822 E. – 2017/742 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA ve … 9. İcra Hukuk Mahkemesinin 01.12.2016 tarih ve 2016/471 E.- 2016/635 K. sayılı kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 14/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.