Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2016/20838 E. 2017/12677 K. 18.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20838
KARAR NO : 2017/12677
KARAR TARİHİ : 18.10.2017

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinde borçlunun ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğunu ileri sürerek tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak tespiti istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece şikayetin kabulüne karar verildiği görülmüştür.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun gerçek kişilere işyerinde tebliğe ilişkin 17. Maddesi gereğince; “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.”
Somut olayda, şikayetçi borçlu … adına çıkartılan ödeme emrinin “muhatap dışarıda olduğundan birlikte daimi çalışanına … tebliğ edildiği” şerhiyle 10.12.2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.
Bu hali ile tevziat saatinde borçlu muhatabın bulunmadığının tespit edilmesinden sonra tebliğ memurunca tebligatı alan şahsın daimi çalışan olup olmadığının tespitiyle tebligat zaptının düzenlendiği anlaşılmıştır. Tebligatı alan şahsın daha sonra o işyerinde çalışmadığına ilişkin beyanı, tebligat zarfındaki imzanın kendisine ait olması karşısında bir hüküm ifade etmeyeceğinden yapılan tebligatta yasaya uymayan bir yön olmayıp tebligat usulüne uygundur. Kaldı ki şikayetçinin, tebligat yapılan şahsın borçlunun çalışanı olmadığına ilişkin iddiasını ispata yarar dosya kapsamında sunulmuş başkaca bir delil ve belge de bulunmamaktadır.
Bu durumda muhatap adına yapılan tebliğ işlemi, Tebligat Kanunu’nun 17. maddesine uygun yapılmış olmakla usulüne uygundur.
O halde mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.