YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/13143
KARAR NO : 2015/16889
KARAR TARİHİ : 16.06.2015
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Alacaklı tarafından 29.000,00 TL. bedelli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığı, örnek (10) numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine, borçlunun İİK. nun 168/5.maddesinde öngörülen yasal sürede icra mahkemesine yaptığı başvuruda, bonoda rakamla yazılı bedelin “2000” TL iken “9” rakamı eklenmek sureti ile “29.000” TL haline dönüştürüldüğünü, dolayısıyla senette tahrifat yapıldığını ileri sürerek takibin iptalini istediği anlaşılmıştır.
İcra takibinin dayanağı olan senedin bedel kısmında tahrifat yapıldığı iddiası, İİK’nun 168/5 ve 169.maddeleri kapsamında borca itiraz olup, inceleme usulü aynı Kanun’un 169/a maddesinde düzenlenmiştir.
Tahrifat yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın …’na gönderildiği ve adı geçen kurum tarafından düzenlenen 08.08.2012 tarihli raporda; takip dayanağı senedin bedel kısmında herhangi bir tahrifatın bulunmadığı bildirildiği halde, mahkemece, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/113 – 348 sayılı ve 23.12.2013 tarihli kararı ile takibe konulan senetteki imzanın …’ın eli ürünü olmadığı, … ve …’nin fikir, irade ve eylem birliği yaparak sahte olarak tanzim ettikleri gerekçesiyle cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 31.12.2013 tarihinde kesinleştiği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 Esas, 2014/265 Karar sayılı ve 22.04.2014 tarihli kararı ile de takibe konulan senetten dolayı … tarafından takip alacaklısı … aleyhine açılan menfi tespit davasının kabulüne ve takibe konulan senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine karar verildiği belirtilerek Ağır Ceza Mahkemesi ve Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarına dayanılarak takibin iptaline karar verildiği görülmüştür.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takipte imzaya itiraz, İİK.nun 170.maddesinde düzenlenmiş olup, borçlu, senet altındaki imzanın kendisine ait olmadığını iddia ediyor ise, bu itirazını İİK. nun 168/4.maddesi uyarınca ödeme emrinin tebliğinden itibaren 5 günlük sürede icra mahkemesine bildirmelidir.
İcra mahkemeleri önlerine gelen uyuşmazlığı, genel hükümlere göre çok daha hızlı ve seri olan takip hukuku kurallarına göre ve basit usulde yargılama yaparak çözen özel mahkemelerdir. Menfi tesbit davası ise, genel hükümlere göre açılan ve genel mahkemece yazılı usulde yargılama yapılarak sonuçlandırılması gereken bir dava olup, icra yargılamasına göre sonuçlanması çok daha uzun zaman almaktadır. Genel hükümler uyarınca açılan menfi tesbit davası, takip hukukuna göre ve basit usulde yargılama yapılan icra mahkemesinde bekletici mesele yapılamaz. Aksinin kabulü, icra iflas hukukunun temel ilkeleri ve icra yargılamasının varlık nedeni ile bağdaşmaz. Bu nedenle, icra mahkemesince, genel mahkemede açılan menfi tesbit davası ve ceza davası bekletici mesele yapılamayacağı gibi, anılan mahkeme kararlarına dayalı olarak, İİK. nun 168 ve 170.maddelerine aykırı hüküm tesisi de mümkün değildir.
Somut olayda borçlu tarafından icra mahkemesine yapılan başvuruda, imzaya itiraz edilmemiştir. Bu nedenle icra mahkemesince imza yönünden bir inceleme ve değerlendirme yapılamaz.
O halde, takip dayanağı senedin bedel kısmında tahrifat yapıldığı ispatlanamadığına göre mahkemece, hükmüne uyulan Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda borca itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile talep de aşılmak suretiyle takibin tümden iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ :Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.06.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Karşı Oy Yazısı :
Hukuk Genel Kurulunun 24.05.2006 günlü, 2006/9-280Es ve 2006/319 Ka. sayılı ilamında beyan edildiği üzere “Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, hukukumuzda Borçlar Kanununun 53.maddesinde düzenlenmiş olup, hukuk hakimi ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır. Ne var ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle “fiilin hukuka aykırılığı” konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.
Ceza Mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli konumda bulunmasıdır. Yerleşik yargısal uygulamalar bu doğrultudadır.” denilmiştir.
6100 Sayılı HMK.’nın 114/1-i maddesi gereğince dava konusu uyuşmazlığın daha önce kesin hüküm ile çözümlenmemiş olması dava şartıdır. Ayrıca kesin hüküm kişilerin yargı gücüne olan güvenlerini ve dolayısı ile hukuka ve devlete olan güvenlerini sağlar. Onun için bu şart kamu düzenine ilişkindir ve mahkemelerce dava sonuna kadar kendiliğinden gözetilmesi gerekir.
Somut olayda; takibe konulan senedin sahte olarak oluşturulduğu iddiası ile … Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, 23.12.2013 tarihinde 2013/348 Ka. numarası ile takibe konulan senetteki imzanın …’ın eli ürünü olmadığı, … ve …’nin fikir, irade ve eylem birliği yaparak sahte olarak tanzim ettikleri gerekçesiyle cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 31.12.2013 tarihinde kesinleştiği, … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 Es. sayılı dosyasında da 06.02.2013 tarihinde takibe konulan senetten dolayı … tarafından takip alacaklısı … aleyhine menfi tespit davası açıldığı, 22.04.2014 tarihinde 2014/265 Ka. numarasıyla davanın kabulüne ve takibe konulan senetten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine karar verildiği, yerel mahkemece Ağır Ceza Mahkemesi ve Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarına dayanarak takibin iptaline karar verildiği görülmüştür.
O halde; HMK.’nın 114.maddesi ve HGK.’nın 2006/9-280Es, 2006/319 Ka. Sayılı ilamı birlikte değerlendirildiğinde; takibe konulan senedin sahte olarak oluşturulduğu ağır ceza ve asliye hukuk mahkemelerinin kararlarıyla sübuta erdiği, senedin sahte olarak düzenlendiğine ilişkin sübutla ilgili ceza mahkemesi kararının hukuk hakimini bağlayacağı, ceza mahkemesi kararının ve dar yetkili icra mahkemesine göre geniş yetkili asliye hukuk mahkemesinin kesin hüküm niteliğindeki kararının yok sayılmasının yasalara aykırı olduğu, hukuk güvenliğini zedeleyeceği ve yargıya olan güveni sarsacağı, yerel mahkemenin ceza mahkemesi ve asliye hukuk mahkemesi kararlarını göz önüne alarak karar vermesinde bir isabetsizlik bulunmadığı ancak; HMK.’nın 26. maddesi gereğince taleple bağlı kalınarak takibin 27.000TL.lik kısmının iptaline fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken takibin tümden iptaline karar verilmesi isabetsiz olduğundan bozulması gerekirken farklı gerekçe ile bozulmasına yönelik çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.16.06.2015