Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2013/33576 E. 2013/40097 K. 16.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/33576
KARAR NO : 2013/40097
KARAR TARİHİ : 16.12.2013

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Borçlunun ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, şikayetçinin diğer fesih sebeplerinin yerinde bulunmadığı ancak, köy divanhanesinde ilan yapıldığına dair tutanak bulunmadığı ve belediye başkanlığında yapılan ilanlarda ilan tarihlerinde değişiklik yapılmış olduğundan bahisle ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmaktadır.
İcra Müdürlüğü’nce verilen 18.12.2012 tarihli satış kararında satış ilanının köy divanhanesine asılmasına ve ilçe belediyesinde ilan ettirilmesine karar verilmiştir. Taşınmaz satışının gerçekleştirildiği talimat dosyasında köy divanhanesinde ilana ilişkin tutanağın bulunmadığı ve belediye hoparlör ilanı tutanağındaki tarihlerin elle düzeltilmesinin tereddüte yol açtığından bahisle mahkemece ihalenin feshine karar verilmiştir. Ancak, yerel bir gazetede makul bir süre öncesinde ilan yapılmış, satışa esas taşınmazın değeri itibariyle ilanlar usulüne uygun gerçekleştirilmiş, köy divanhanesinde ilan yapılıp yapılmadığına ilişkin araştırma yapılmamış, Belediye ilanındaki tarihlerin doğru olmadığı, düzeltmelerin gerçeği yansıtmadığı aynı güç ve nitelikteki delillerle ispatlanmamıştır. Bu nedenlerle mahkemece belirtilen ve gerekçe olarak gösterilen yazılı sebepler ihalenin feshi nedeni değildir.
Ancak şikayetçi borçlu, satış ilanının kendisine usulüne uygun tebliğ edilmediğini belirtmiştir.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21/1. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru, tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır” hükmü yer almaktadır. Madde burada, iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne
şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasında; “Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak imzalaması gerekir” hükmü öngörülmüştür.
Burada Yönetmeliğin 30. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, bunu tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu Tebligat Kanunu’nun 23/7 ve Tebligat Yönetmeliğinin 35/f bendi gereğince tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisine imzalatacaktır. Ancak bu şekilde, yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı hakim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, iki numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir. Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün veya tebligatın, tebliğ evrakında belirtilen tarihten önce yapılamayacağının anlaşılması halinde Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesinin 2,3,4 ve 5. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla; Tebligat Yönetmeliğinin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; Tebligat Yönetmeliği’nin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.
Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır.
Borçluya satış ilanının Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre tebliğine ilişkin işlemde muhtara isim, mühür ve imzasıyla teslim edilen evrak, tebliğ memurunun imzası ile tevsik edilmişse de, tebligat parçasında borçlunun adresinde kimsenin bulunmadığı, hazırda cevap veren komşusunun da olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla, tebliğ memurunun gerçekten muhatabın adresine gittiği ve fakat bulamadığı belgelenmemiş, yapılan işlem tebliğ memurunun soyut beyanından ibaret kalmıştır. Bu durumda, borçlu adresine çıkartılan satış ilanı tebligatının usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş olduğunun kabulüne olanak yoktur(Hukuk Genel Kurulu’nun 18.4.2001 tarih, 2001/6-386 esas, 2001/389 karar sayılı ve 22.12.2004 tarih 2004/12-765 E, 2004/730 K. sayılı kararları).
İİK’nun 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Dairemiz süregelen içtihatlarında da belirtildiği üzere satış ilanının borçluya hiç tebliğ edilmemesi veya usulsüz tebliğ edildiğinin tespiti durumu, başlı başına ihalenin feshi nedeni sayılacağından, mahkemece şikayetin bu nedenlerle kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi isabetsiz ise de; sonuçta istem kabul edildiğinden sonucu doğru mahkeme kararının onanması yoluna gidilmiştir.
SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının reddi ile sonucu doğru mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 24,30 TL onama harcı temyiz edenden alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/12/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.