Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2013/32919 E. 2013/39059 K. 09.12.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/32919
KARAR NO : 2013/39059
KARAR TARİHİ : 09.12.2013

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK. 366. ve HUMK. 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), 24,30 TL onama harcı temyiz edenden alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.12.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi
19.01.2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 11.01.2011 tarihli 6099 Sayılı Tebligat Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese tebligat usulü benimsenmiş ve bu doğrultuda 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nda değişiklikler yapılmıştır.
6099 Sayılı Yasanın genel gerekçesinde, değişikliklerle, özellikle adil yargılamadaki makul süre unsurunun gerçekleşmesine önemli katkı sağlanacağı ve tebligatın güvenli bir adrese yapılmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Yine aynı Yasanın 3. maddesinin gerekçesinde, muhataba daha kolay ulaşılabilecek bir adres biliniyorsa oraya tebligat yapılması imkânının açık tutulduğu, ancak, tebligatın yapılmasını isteyenin veya tebligatı
çıkartan makamın bildirdiği adresin, tebligata elverişli olmadığının anlaşılması ya da bu adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın 5490 Sayılı Kanuna göre adres kayıt sistemindeki adresin bilinen son adresi olarak kabul edilerek, tebligat buraya yapılacağı, adres kayıt sistemindeki adresin, kişinin resmi tebligat adresi olarak kabul edildiği, hiç kimsenin, adres değişikliğini bildirmemek suretiyle ihmali veya adresini belirsiz hale getirecek kötü niyetli davranışlarıyla hak elde etmemesi gerektiği, tüm adres araştırmalarının bu adres kayıt sistemi esas alınarak yapıldığı, adres kayıt sistemi dışında ayrıca bir adres araştırması yapılmayacağı, ne tebligatı çıkartan merciin ne de posta memurunun başkaca bir adres araştırması yapmasına gerek bulunmadığı, anılan Yasanın 4. maddesinin gerekçesinde ise 10. maddede yapılan değişiklikle birlikte, bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, adres kayıt sistemindeki adresin esas alınacağı, başkaca araştırma yapılmadan tebligatın o adrese yapılacağı açıklanmıştır.
6099 Sayılı Yasanın genel gerekçesi ve madde gerekçeleri ile 7201 Sayılı Yasanın 10., 21. ve 35. maddelerinde yapılan değişiklikler birlikte değerlendirildiğinde, düzenlemenin amacının 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ile oluşturulan adrese dayalı kayıt sisteminden yararlanarak, tebligatların daha sağlıklı bir şekilde ve daha kısa bir sürede yapılması ve bunun sonucu olarak da yargılamaların gereksiz sürüncemede kalmasının önlenmesi olduğu anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, tebligat ile ilgili yasa ve tüzük (yönetmelik) hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemi olmakla, gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte (yönetmelikte) emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisi de daima göz önünde tutulmalıdır.
Buna göre tebligatın öncelikle muhatabın bilinen en son adresine yapılması, bu adrese tebligat yapılamaması halinde ise tebligatın muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine gönderilmesi gerekir. Muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresinden başka bilinen bir adresi yok ise tebligatın anılan adrese gönderileceği tabiidir. Bu adrese çıkarılan tebligat evrakı üzerine tebliği çıkaran merciice tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğunun yazılması 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 23/8. maddesi uyarınca yasal zorunluluk olduğu gibi malumun da ilanıdır. Tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu halde bu hususun tebligat evrakı üzerine yazılmamasının ise gerçeğin gizlenmesi olacağı kuşkusuzdur. Çoğunluk görüşünün aksine 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun ne 10. maddesinde ne 21. maddesinde ne de herhangi bir maddesinde, bilinen en son adrese tebligat yapılamaması halinde muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese önce tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu yazılmaksızın, bir diğer ifade ile bu gerçeklik gizlenmek suretiyle tebligat çıkarılması gerektiğine, bu tebligatın yapılamaması halinde ikinci kez aynı adrese çıkarılacak tebligata adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu açıklamasının yazılması gerektiğine ilişkin hiçbir düzenleme yoktur.
Bilindiği üzere Anayasa’da kuvvetler ayrılığı sistemi kabul edilmiş olup, 7. maddede yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu belirtilmiştir. Yargı organları ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce yapılan yasal düzenlemelere uygun davranmak ve yasa hükümlerini aynen uygulamak durumundadır. Bir diğer ifade ile 7201 Sayılı Yasanın 10. ve 21/2.maddelerinin yasa koyucunun iradesi doğrultusunda uygulanması halinde hak kayıplarının olabileceği endişesiyle yasa hükümlerinin göz ardı edilmesi düşünülemez.
Yine çoğunluk görüşüne göre yapılacak uygulama 7201 Sayılı Yasanın 35. maddesinin 6099 Sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki hali ile neredeyse aynıdır. 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 6099 Sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki 35/son maddesi hükmüne göre ” … kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve ticaret sicilIerine … ” bildirilen adreslere gönderilen tebliğ işlemlerinin yapılamaması halinde, değiştirilen adres bu yerlere bildirilmediği takdirde muhataba doğrudan 35. madde uygulanarak tebligat yapılabilmekte idi. Buna göre nüfus müdürlüğü de kamu kurumu olduğuna göre muhatabın nüfus müdürlüğüne bildirdiği adresine çıkarılan tebligatın yapılamaması halinde aynı adrese bu maddeye göre tebligatın yapılabilmesi mümkündü. Buna göre de yasa koyucunun amacı adrese dayalı kayıt sistemindeki adrese önce bir tebligat çıkarılıp, bunun yapılamaması halinde ikincinin çıkarılması olsa idi zaten yasanın 35/son maddesi bu işlevi gördüğünden böyle bir düzenlemeye gitmesi gerekmezdi. Yasa koyucunun bu durumu bilmemesi, bir diğer ifade ile abesle iştigal etmesi düşünülemeyeceğine göre ve düzenlemenin gerekçesi birlikte değerlendirildiğinde, çoğunluk görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.
Yukarıda belirtildiği üzere değişiklik öncesi Yasanın 35/son maddesi uyarınca gerçek kişilerin kamu kurum ve kuruluşları ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ve ticaret sicillerine (nüfus müdürlükleri, tapu sicil müdürlükleri, trafik tescil müdürlükleri, ticaret sicili, kamu bankaları vs. gibi birçok yer) bildirdikleri yerlere tebligatlar yapılabilmekte ve bu durum hak kayıplarına yol açmakta idi. Pek çok kamu kurum ya da kuruluşuna değişik vesilelerle adres bildiren bir kişinin adresini değiştirdiğinde bu değişikliği aynı yerlere bildirmesini beklemenin hayatın gerçeklerine ne kadar uyacağı izahtan varestedir. İşte yapılan bu düzenleme ile kişinin, adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi, resmi tebligat adresi kabul edilmiş ve ona sadece bu adresini takip etme ve değişiklikleri bildirme mükellefiyeti yüklenmiştir. Kişiler aleyhine olumsuz sonuçlar doğurması kuvvetle muhtemel olan 35. maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılarak anılan düzenlemeler yapılmıştır.
Şu hale göre 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun hem 10. maddesi hem de 21/2. maddesi son derece açıktır. Muhatabın bilinen adresine tebligat yapılamaması ya da bilinen adresinin bulunmaması halinde tebligat, adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine, adresin “muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi” olduğu, tebligat evrakı üzerine yazılmak suretiyle çıkarılmalıdır. Çıkarılan bu tebligatın ise öncelikle adresin niteliğine göre 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 14, 16, 17, 18 ve 20.maddelerine göre yapılması gerekir. Kendisine tebligat yapılacak kimse veya tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse tebliğ işlemi aynı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasına, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış ise 2. fıkrasına göre yapılmalıdır.
O halde tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olması halinde, muhatap ya da muhatap yerine tebligatı alabilecek kimselerden birisi var ise tebligatın onlara yapılması, muhatap geçici ayrılmış ise 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre tebliğ işleminin yapılması, muhatabın o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olduğunun belirlenmesi durumunda ise 2. fıkraya göre tebligatın yapılması gerekir.
Kısacası çoğunluğun muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresine önce adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu belirtilmeksizin bir tebligat çıkarılıp, bu tebligatın yapılamaması halinde bu kez aynı adrese, adresin muhatabın adrese
dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu şerhi verilmek suretiyle tebligat çıkarılması gerektiği görüşüne katılmıyoruz. Muhatabın bilinen adresine tebligat yapılamaması ya da bilinen adresinin olmaması halinde tebligat çıkarılan adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olması durumunda bu şerhin verilmek suretiyle tebligatın çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.
Somut olayda icra takip dosyasında şikayetçinin bilinen adresinin olmadığı görülmektedir. Bu nedenle borçlunun adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi bilinen en son adres kabul edileceğinden bu adrese adresin muhatabın adrese dayalı kayıt sistemindeki adresi olduğu yazılmak suretiyle tebligat çıkarılmasında ve 7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılmasında yasaya aykırılık olmadığından tebliğ işlemleri usulüne uygundur. Bu nedenlerle şikayetin reddi yerine mahkemece kabulüne karar verilmesi doğru olmadığından, kararın bozulması gerektiği görüşündeyiz.