Yargıtay Kararı 12. Hukuk Dairesi 2007/23480 E. 2008/1431 K. 29.01.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/23480
KARAR NO : 2008/1431
KARAR TARİHİ : 29.01.2008

MAHKEMESİ : Konya 2. İcra Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2007
NUMARASI : 2007/645-2007/901
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina” başlıklı 21. maddesinde; “Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir ve memuruna imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Madde bu haliyle iki hali birlikte düzenlemiştir. Bunlardan ilki “adreste bulunmama”, diğeri ise “tebellüğden imtina”dır.Muhatabın adreste bulunmaması halinde tebliğ memurunun ne şekilde davranması gerektiğini düzenleyen Tebligat Tüzüğünün 28. maddesinin birinci fıkrasında; “Muhatap veya adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu veya meclisi üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir.” hükmü öngörülmüştür.
Burada Tüzüğün 28. maddesi, tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını “tahkik etme” görevini yüklemiştir. Buna göre tebliğ memuru tahkik etmekle kalmayıp, buna tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu tebliğ evrakına yazacak ve maddede açıkça belirtildiği üzere ilgilisi ne imzalatacaktır. Ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığı, Hakim tarafından denetlenebilir.
Muhatabın tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak; maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.Tahkikatta muhatabın adresten kesin olarak ayrıldığının ya da öldüğünün tespiti halinde ise Tüzüğün 28. maddesinin 2., 3., 4. fıkraları gereğince işlem yapılacaktır.
Bu itibarla; Tüzüğün 28. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, şayet imzadan çekinmeleri halinde bu husus da belirtilerek; muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği “tevsik edilmeden”, Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Zira bu belgeleme işlemi, devamı işlemleri belirlemesi yanında muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden yardımcı olacak ve tebliği isteyen makam ve Hakimin denetimini sağlayacaktır.
21. maddeye göre yapılan tebligatlarda tebliğ tarihi, maddenin son cümlesinde açıkça belirtildiği üzere, iki numaralı fişin yani ihbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarihtir. Tebliğ tarihinin bu şekilde belirlenmesi ve geçerli sayılabilmesi, tebliğ memurunun yukarıda açıklanan araştırmayı mutlaka yapmasına ve belgelemesine bağlıdır. ( HGK. nun 25.01.2006 tarih ve 2005/2-772/17 sayılı kararı)
Somut olayda ihalenin feshi istemine konu edilen 2 nolu bağımsız bölüme ilişkin kıymet taktirinin 19.11.2005 tarihinde yapıldığı ve bilirkişice düzenlenen 21.11.2005 tarihli raporun ise mahkeme gerekçesinin aksine tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre 02.12.2005 tarihinde tebliğ edildiği, ancak tebliğ işleminin Tebligat Tüzüğünün 28.maddesine uygun olmadığından usulsüz olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan ihaleye ilişkin satış ilanının da yine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre 03.05.2007 tarihinde muhatabın çarşıya gittiğinin komşusu M. K. tarafından beyan edilmesi üzerine tebligatın mahalle muhtarı imzasına teslim edilip 2 nolu formülün kapısına yapıştırılarak adı geçen komşusuna haber verildiği, komşunun imzadan imtina ettiği belirtilmek suretiyle yapıldığı görülmüştür.
Görüldüğü gibi tebliğ memuru, muhatabın gösterilen adreste geçici ve kısa süreli bulunmama sebebini komşusu M. K.’ndan soruşturarak, beyanını tebliğ belgesine yazmış, beyanı yapanın imzadan çekinmesi nedeniyle bu ciheti de şerh ve kendi imzası ile tasdik ettikten sonra; muhtara tebliğ ve 2 nolu fişin kapıya yapıştırılması işlemlerini tamamlamıştır.
O halde borçluya yapılan 03.05.2007 tarihli satış ilanı tebliğ işlemi yukarıda yapılan açıklamalara ve usulüne uygun olup, borçlunun en geç bu tarihte kıymet taktiri işleminden haberdar olduğunun kabulü gerekeceğinden ve bu tarihten itibaren borçlu kıymet taktir işlemine itiraz ve şikayette bulunmadığından kıymet taktir raporu kesinleşmiştir. Borçluya satış ilanı usulüne uygun olarak tebliğ edildiğine ve satışa esas kıymet taktir raporu öğrenme tarihine göre yasal sürede itiraz edilmeksizin kesinleştiğine göre, Mahkemece borçlunun anılan nedenlere dayalı ihalenin feshi isteminin reddi yerine yazılı gerekçe ile kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 29.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.