Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/5440 E. 2023/5012 K. 15.11.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/5440
KARAR NO : 2023/5012
KARAR TARİHİ : 15.11.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2023/2733 E., 2023/2684 K.
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : İstinaf başvurularının esastan reddi kararı
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bakırköy 23. Ağır Ceza Mahkemesinin, 27.04.2023 tarihli ve 2022/254 Esas, 2023/138 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 09.06.2023 tarihli ve 2023/2733 Esas, 2023/2684 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin ve katılan ile mağdur vekilinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi nedeniyle katılan vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren 24.07.2023 tarihli ve 2023/85448 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılan vekilinin temyiz sebepleri; İlk Derece Mahkemesinin sanığın basit taksirle hareket ettiğine yönelik kabulünün ve sanık hakkında üst sınırdan ya da üst sınıra yaklaşılarak ceza tayin etmemesinin isabetsiz olduğuna dair istinaf nedenleri ile ilgili Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerekçeden yoksun matbu ve kalıp ifadelerle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmek suretiyle hukukî dinlenme haklarının ihlâl edilmesi, sanık sübut bulan eylemi olası kastla işlemesine rağmen ve olası kast koşullarının gerçekleşmediği değerlendirildiği takdirde ise bilinçli taksir hükmünün uygulanması gerekirken, suçun basit taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşülmesi, temel cezanın üst sınırdan ya da üst sınıra yakın belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedenleriyle hukuka aykırı nitelikteki kararın bozulması gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. İlk Derece Mahkemesince, 20.11.2021 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, 20.11.2021 tanzim tarihli olay yeri inceleme raporu ve rapora ekli olay yeri krokisi, 20.11.2021 tarihli olay araştırma ve yakalama tutanağı, sanık sürücü ile kazaya karışan sürücülerin alkollü olup olmadıklarını tespite yönelik 20.11.2021 tarihli alkol raporları ile Adli Tıp Kurumu Kimya İhtisas Dairesinin 16.12.2021 tarihli raporu, ölenlerin ölüm sebeplerinin tespitine ilişkin Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 20.11.2021 tarihli otopsi ölü muayene tutanağı ile Adli Tıp Kurumu Morg İhtisas Dairesinin 27.12.2021 ve 28.12.2021 tarihli otopsi raporları, mağdur çocuğun sağlık durumuna ilişkin Büyükçekmece Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 16.06.2022 tarihli raporu, soruşturma evresinde adlî trafik uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 08.04.2022 tarihli rapor, kovuşturma evresinde 13.01.2023 tarihinde yapılan keşfe dayalı olarak polis memuru bilirkişi tarafından hazırlanan 23.01.2023 tarihli rapor, kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 15.02.2023 tarihli raporu başta olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede;

Türkmenistan uyruklu, sürücü ve psikoteknik belgesiz, alkolsüz, sabıkasız, 27 yaşındaki sanık sürücü …’ın, 20.11.2021 tarihinde saat 15.15 sıralarında, açık havada, gündüz vakti, yönetimindeki tanık …’nın sahibi olduğu şirkete ait Ford marka 2018 model kamyon ile azami hız limitinin 120 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri dışında, bölünmüş, 10,5 metre genişliğindeki üç şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun bulunmadığı E-80 TEM otoyolu Evren Oto Sanayi kuzey yol üzerinde beyanına göre 70 kilometre/saat hızla seyir hâlindeyken, bir aracı geçmek için şerit değiştirme manevrası yapmak istediği esnada, sevk ve idare hatasıyla kontrolünü kaybederek, solunda bulunan orta bariyerlere ve elektrik direğine çarpıp, orta refüjü aşarak, bölünmüş yolun karşı yön kesiminde orta şerit üzerinde seyreden sürücü … idaresindeki otomobilin sol ön kısımlarına çarpması sonucu sürücü … ve adı geçenin aracında yolcu olarak bulunan …’un öldüğü, ölen sürücünün kızı olan mağdur çocuk …’nın yaşamını tehlikeye sokacak ve hayat fonksiyonlarını ağır (4.) derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanarak, ölen sürücünün eşi ve mağdur çocuğun babası olan katılan …’ın kendi adına asaleten, yaşı küçük çocuğu … adına velâyeten sanıktan şikâyetçi olduğu, kazanın akabinde olay yerini terk eden sanığın, kolluk görevlilerince Plaka Tanıma Sistemleri (PTS) görüntüleri incelenmek ve tanık … telefonla aranıp adres bilgileri alınmak suretiyle aynı gün belirtilen adreste saat 18.00 sıralarında yakalandığı, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.

2. Sanık …; Türkmenistan vatandaşı olup, yaklaşık 3 yıldır Türkiye’de yaşadığını, daha önce tekstil işinde çalıştığını, daha sonra tanık Mahfus’un kardeşi olan diğer tanık …’nın sahibi ve yetkilisi olduğu Kurtlar Hafriyat Limited Şirketi’ne iş başvurusunda bulunduğunu, ehliyeti, K1 ve psikoteknik belgesi olmadığını söylediğini; fakat yatacak yer temini ile yemek ve 4.000,00 TL ücret karşılığı sigortasız çalıştırılmak üzere tanık Mahfus tarafından işe alındığını ve 09.11.2021 tarihinde bu şirkette kamyon şöförü olarak işe başladığını, yaklaşık 7 yıldır da kamyon şoförlüğü yaptığını, daha önce hiçbir kazaya karışmadığını, olay günü Avcılar’dan hafriyat alıp, tanık …’un söylediği Hadımköy’e döküme götürmek üzere otoyolda 70 kilometre/saat hızla seyir hâlindeyken, sağındaki bir tırın önüne doğru aracını sevk etmesi üzerine kendisinin de direksiyonu kırmasıyla kontrolünü kaybettiği kamyonun ortadaki elektrik direklerine çarpıp, direksiyonun kilitlendiğini ve el freninin boşaldığını, aracı durduramayıp, karşı şeride geçtiğini, önüne gelen ilk araçla çarpıştığını, kamyonun 5 – 10 metre ilerledikten sonra kendi kendine durduğunu, çarptığı araca karşıdan baktığında içerisinde ikisi büyük olmak üzere üç yaralı gördüğünü, kamyondan inip, patronu olan tanık …’yı arayarak, kaza yaptığını söylediğini ve onun “Sen eve git, ben seni evden alacağım.” demesi üzerine kimseye bir şey söylemeden ve korktuğu için yaralıların durumuna bakmadan eve gittiğini, önce tanık Mahfus, sonra tanık …’nın eve geldiğini, tanık …’nın aracı çaldığını söylemesi hâlinde kendisine destek olma teklifinde bulunduğunu; ancak polisler eve geldiklerinde şöför olarak çalıştığını söyleyip, olayın doğrusunu anlattığını, sonrasında karakola götürüldüğünü, olay günü alkol ve uyuşturucu gibi herhangi bir madde etkisi altında olmadığını, Türkmenistan’dan da herhangi bir … ehliyeti almadığını, kazadan dolayı çok üzgün ve pişman olduğunu, vicdan azabı çektiğini, üç çocuğu olup, geçimini sağlamak için kamyon şöförlüğü yaptığını, müdafi hazır bulundurularak kollukça alınan ilk ifadesinde yer alan; “… Tem üzerinde sağ tarafımdan plakasını alamadığım bir tır gelerek önümde frene bastı. Bende buna çarpmamak için sola kamyonun direksiyonunu kırdım, ortalama 70 km hızla gittiğim için direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı şeride geçtim. Karşı şeritte bulunan bir araca çarptım, o ara … benim hakimiyetimde değildi. Bu araca çarptıktan sonra kamyon durdu. Bende çarptığım aracın yanına gittim, araçta ikisi büyük biri küçük olmak üzere 3 yaralı vardı. Daha sonra müdahele etmeden ordan ayrıldım ve gittim. Kamyon olay yerinde kaldı, çevreden vatandaşlar toplanmaya başladı. Olay yerinden ayrıldıktan sonra Mahfus isimli şahsı cep telefonundan arayarak ben Tem-Hadımköy yolunda kaza yaptım, hemen gel dedim. Mahfus isimli şahıs yaklaşık 15-20 dakika sonra gelerek beni ofise götürdü…” biçimindeki beyanının aksine, olayın ve olay sonrası yaşananların kovuşturma evresindeki savunmasında açıkladığı şekilde meydana geldiğini, hakkında beraat kararı verilmesini, mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde ise lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep ettiğini beyanla üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiştir.

3. Meydana gelen trafik kazasından dolayı araçlarında maddi hasar oluşan diğer … sürücüleri Yıldıray ile Burak’ın şikâyetçi olarak alınan beyanları ve tanıklar … ile Mahfus’un anlatımları dosyaya eklenmiştir.

4. Kusur durumuna ilişkin olarak;

a) 20.11.2021 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağında; sanığın, şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymaması nedeniyle 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (2918 sayılı Kanun) “Şerit izleme, gelen trafikle karşılaşma, araçlar arasındaki mesafe, yavaş sürme ve geçiş kolaylığı sağlama” başlıklı 56 ncı maddesini ve “Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak” başlıklı 52 nci maddesindeki “Sürücüler…Hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak… Zorundadırlar.” kuralını ihlâl ettiği,

b) Soruşturma evresinde adlî trafik uzmanı bilirkişi tarafından hazırlanan 08.04.2022 tarihli raporda; sanığın, 2918 sayılı Kanun’un 47 inci maddesine aykırı şekilde trafik güvenliği ve düzeni ile ilgili olan ve yönetmelikte gösterilen diğer kural, yasak, zorunluluk veya yükümlülüklere uymadığı, aynı Kanun’un “Şerit izleme, gelen trafikle karşılaşma, araçlar arasındaki mesafe, yavaş sürme ve geçiş kolaylığı sağlama” başlıklı 56 ve “Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak” başlıklı 52 nci maddelerindeki kuralları ihlâl etmesinin yanı sıra “Trafik kazalarında sürücü kusurlarının tespiti ve asli kusur sayılan haller” başlıklı 84 üncü maddesindeki “Doğrultu değiştirme manevralarını yanlış yapma” ve “Şeride tecavüz etme” biçimindeki kusurlu davranışlarından dolayı asli ve tam kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer … sürücüleri ile sanığı ehliyetsiz olarak çalıştıran şirket yetkilisi ve şirket yetkilisinin kardeşinin kusursuz oldukları,

c) Kovuşturma evresinde 13.01.2023 tarihinde yapılan keşfe dayalı olarak polis memuru bilirkişi tarafından hazırlanan 23.01.2023 tarihli raporda; sanığın, 2918 sayılı Kanun’un “Sürücü belgesi alma zorunluluğu” başlıklı 36, “Hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlamak” başlıklı 52, “Şerit izleme, gelen trafikle karşılaşma, araçlar arasındaki mesafe, yavaş sürme ve geçiş kolaylığı sağlama” başlıklı 56 ncı maddelerindeki kuralları ihlâl etmesinin yanı sıra 84 üncü maddesindeki “Taşıt giremez trafik işareti bulunan karayoluna veya bölünmüş karayolunda karşı yönden gelen trafiğin kullandığı şerit, rampa ve bağlantı yollarına girme” biçimindeki kusurlu davranışından dolayı asli ve tam kusurlu olduğu, kazaya karışan diğer … sürücülerinin kusursuz oldukları,

d) Kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 15.02.2023 tarihli raporunda; sanığın, bir aracı geçmek için şerit değiştirme manevrası yapmak istediği esnada sevk ve idare hatası göstermek suretiyle kontrolünü kaybetmesinden dolayı dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli derecede kusurlu olduğu; ancak sanığın hafriyat kamyonu kullanmak adına uygun belgeleri bulunmamasına rağmen sanığı bu şekilde çalıştıran şirket yetkilisi ve şirket yetkilisinin kardeşinin de alt düzeyde tali derecede kusurlu oldukları, kazaya karışan diğer … sürücülerinin ise kusurlarının bulunmadığı,

Belirtilmiştir.

5. İlk Derece Mahkemesince, kusur durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 15.02.2023 tarihli raporuna itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli kusurlu olduğu, ayrıca, sanığın sürücü belgesinin bulunmamasının bilinçli taksirin koşullarının oluşması için yeterli olmadığı gerekçesiyle sanığın bilinçli taksirle hareket etmediği kabul edilerek, iki kişinin ölümü ile birlikte bir kişinin yaralanmasından dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

6. İlk Derece Mahkemesince, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünde, “Uğranılan mağduriyet ve belirlenen kusur durumuna göre” biçimindeki gerekçelerle temel ceza alt sınırdan uzaklaşılıp 10 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş, suçun bilinçli taksirle işlenmemesinden dolayı 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve “Sanığın fiilden sonra olay mahallini terk ettiği, ilk etapta çarpmış olduğu araçtaki kişilere bakıp yardımda bulunmadan olay yerinden ayrıldığı, emniyet güçlerinin sanığı tespit etmesi neticesinde bulunabileceği yerleri arayarak sanığa ulaştıkları, yaşanan olayın ağırlığı neticesinde sanığın fiilden sonraki davranışlara göz önünde bulundurularak takdiren” biçimindeki gerekçelerle 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesi uygulanmayarak, sonuç ceza 10 yıl hapis cezası olarak tayin edilmiş, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler 5237 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanığa hükmolunan hapis cezasından indirilmiş, mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde lehine olan kanun maddelerinin uygulanmasını talep eden sanık hakkında hükmedilen sonuç ceza gözetildiğinde, kişiselleştirme kurumları olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve erteleme hükümlerinin yasal engelden dolayı uygulanamayacağı sonucuna varılmış, “Suçun işlenmesindeki özellikler, taksire dayalı kusurunun yoğunluğu, 34 … plaka sayılı otomobil sürücüsünün… kusurunun olmadığı, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, asli kusurlu olması gözönüne alınarak, eylemin gerçekleşme şekli ve mağduriyet dikkate alınarak koşullar oluşmadığından takdiren” biçimindeki gerekçelerle hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına çevrilmemesine karar verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Tebliğname Yönünden
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen Tebliğname’de özet olarak; “… Olayın nedensel sürecinde ağır vasıta ehliyeti olmadan, ağır vasıta kullanmak için gerekli psikosomatik testlerden geçmemiş olan; meskun mahal şartlarında, aracın yük durumuna uygun bir hızla … sevk ve idare etmeyen; beceriksizliği, bilgisizliği, yeteneksizliği ile yüksek tonajlı, yüklü harfiyat kamyonunun kontrolden çıkmasına; İstanbul gibi bir mega kentte … sevk idare etme fütursuzluğu, ölçüsüzlüğü içinde hareket ederek neden olan; neticeyi öngörmesine karşın hareketine devam eden; korsan, ehliyetsiz ağır vasıta şoförlüğü yapan, bütün bu olumsuzlukları bünyesinde barındıran bir birey olarak; yasadan kaynaklanan dikkat ve özen yükümlülüğünü neticeyi öngörmesine karşın ihlal eden, üzücü olayın meydana gelmesine asli kusur teşkil eden davranışlarıyla neden olan…” sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğu görüşüyle hükmün bozulması talep edilmektedir.

2. Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.

3. Sürücü belgesi, kişinin … kullanmaya yetkili olduğunu gösteren bir belge olup, sürücü belgesi olmaksızın … kullanılması, 2918 sayılı Kanun’un 36 ıncı maddesine göre idari yaptırıma tabi bir kabahat eylemidir. Sürücü belgesine sahip olan kişilerin her zaman güvenli bir şekilde … sürecekleri kesin olmadığı gibi belge sahibi olmayan kişilerin de mutlaka tehlikeli şekilde … kullanacakları iddia edilemez. Bu nedenle sürücü belgesiz … kullanmak tek başına bilinçli taksir hâli olarak kabul edilemez. Nitekim Dairemizin istikrar kazanmış kararları bu yönde olduğu gibi Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.02.2022 tarihli ve 2019/12-652 Esas, 2022/80 Karar sayılı kararında da aynı sonuca varılmıştır.

4. Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular bölümünün (A-1) bendinde ayrıntılı olarak açıklanan somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; sanığın, yaklaşık 7 yıl kamyon şoförlüğü yaptığına ve daha önce hiçbir kazaya karışmadığına dair savunmasının aksine … kullanmayı bilmediğine, aşırı yorgun, uykusuz veya güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olduğuna, yasal hız sınırının bir katını aşacak şekilde süratlice seyrettiğine ya da kusur durumu ile ilgili raporlarda belirtilenler dışında bir kural ihlâli yaptığına ilişkin herhangi bir tespit olmadığı gibi neticeyi öngördüğüne ve meydana gelen sonucu kayıtsız kalarak kabullendiğine dair de dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmaması karşısında, bilinçli taksirin ve olası kastın uygulanma koşullarının oluşmadığı, meydana gelen neticeyi öngörmesi gerektiği hâlde gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek öngöremeyen sanığın eylemini basit taksirle gerçekleştirdiği anlaşıldığından, sanığın eyleminde bilinçli taksirin koşullarının oluştuğuna ilişkin Tebliğname görüşüne iştirak olunmamıştır.

B. Katılan Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
1. Gerekçe bölümünün (A) bendinde yer alan ayrıntılı açıklamalara göre sanığın eylemine uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan vekilinin suç vasfına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Asli kusurlu olarak iki kişinin ölümüne ve bir kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, “Uğranılan mağduriyet ve belirlenen kusur durumuna göre” biçimindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçelerle temel cezanın 10 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun olduğu anlaşıldığından, katılan vekilinin temel ceza miktarına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

3. Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılan vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 09.06.2023 tarihli ve 2023/2733 Esas, 2023/2684 Karar sayılı kararında katılan vekili tarafından öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Bakırköy 23. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.11.2023 tarihinde karar verildi.