YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/5139
KARAR NO : 2023/2457
KARAR TARİHİ : 17.07.2023
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : İstinaf başvurularının esastan reddi kararı
Yargıtay 12. Ceza Dairesinin, 16.03.2023 gün ve 2022/3891 Esas- 2023/838 Karar sayılı kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 11.11.2020 tarihli ve KD- 2023/54333 sayılı itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 308 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kanunî süresinde yapılan lehe itiraz başvurusu üzerine dava dosyası, aynı Kanun’un 308 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Dairemize gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İTİRAZ SEBEPLERİ
“… İtiraz konusu, Sanıklar … ve … hakkında ceza hükmü tesis edilirken alt sınırdan makul oranda uzaklaşılması gerekirken, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, alt sınırdan fazla uzaklaşılarak teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle fazla ceza tayini ile sanıklar hakkında hükmedilen temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un 22 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca artırılması sırasında, temel cezada 1/2 oranında arttırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini nedenlerine ilişkindir.
Somut olaydaki yargılama konusu olay; 10.04.2014 tarihinde sürücü …’nın sevk ve idaresindeki sıcak asfalt yüklü kamyonuyla Korkuteli istikametinden Fethiye istikametine doğru seyir halinde iken Sarıyer Mevkiinde direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağında bulunan Aksarnıç Mahallesine girip levhalara da çarpmak suretiyle yol dışına çıkmış ve devrilerek kaza yapmış kaza neticesinde basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaralanmıştır. Bu olayın hemen akabinde, 10-15 dakika kadar sonra, diğer kamyon sürücüsü …’nun yine sıcak asfalt yüklü kamyonla aynı yol üzerinde seyir halindeyken ilk kazanın olduğu mevkiide direksiyon hakimiyetini kaybederek yolun sağında park halinde bulunan araçlara çarptıktan sonra aracın devrilmesine neden olmuş ve kaza neticesinde yaşamını yitirmiştir. Bu şekilde meydana gelen olayda, kaza yapan her iki araçtaki yükün sanık …’ın yöneticiliğini yaptığı … İnşaat Asf. Tic. Ltd. Şti.ne ait kamyonlarla taşındığı, diğer sanık …’in ise bahsi geçen şirketin şantiye şefi olarak görev yaptığı anlaşılmıştır.
Soruşturma aşamasında yapılan 20.05.2014 tarihli keşfe binaen hazırlanan 27.05.2014 tarihli, bilirkişi raporunda; “…Kamyonun frenlerinin tutmaması, iniş aşağı hızının artması, kamyonun yalpa yapması, şoförün çabasına rağmen aracı durduramayarak kazanın meydana gelmesi, kamyonun aşırı yüklenmiş olmasından kaynaklandığı, dolayısıyla aracın vitesini küçültemeyen, aracı durdurmak için çaba harcayan, ancak aracın 95 m fren izine karşın durduramayan ve kaza sonucunda vefat eden şoför …’nun bu kazanın oluşumunda kusuru olmadığı, şantiyede işveren adına hareket eden, işin yönetiminde görev alan bir eleman (şantiye şefi, kısım şefi, saha mühendisi vb) işveren gibi sorumluluk taşıdığı, işveren vekilinin işçilere karşı işlem ve yükümlülüklerinden doğrudan işveren sorumlu olduğundan, bu kazanın oluşumuna sebebiyet veren aşırı yükün yüklenmesinden birinci derecede işveren sorumlu olduğundan, işverenin bu olayda asli kusurlu olduğunun…” tespit edildiği görülmektedir.
29.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda; 16.910 kg azami yük haddi olan araca 48.500 kg yükleme yapıldığı (31.590 kg fazla yük), … Asfalt İnşaat ve Tic. Ltd.Şti. ile şantiye sahibi ve işveren adına hareket eden işveren adına işin yönetiminde görev alanlar …, …, …,…, … ve …’in 1.derecede kusurlu oldukları, sürücü …’nun kusuru bulunmadığı, olay yerinde park halindeki … sürücüleri …, …, …’ın da kusurları bulunmadığı belirtilmiştir.
19.06.2015 tarihli keşfe binaen, iş güvenliği bilirkişi heyeti tarafından hazırlanmış 07.07.2015 tarihli raporda; … plakalı kamyon azami net yükünün 16.910 kg olacağı, SDÜ Mühendislik Fakültesi Anabilim Dalı Laboratuarı’nda yapılan testlerde malzemenin oralama hacim ağırlığının 2.15 ton/m3 hesaplandığı, aracın damper hacminin 23 m3 olduğu, yükün araçtan dökülmemesi için %8 boşluk bırakılacağı da değerlendirildiğinde araçta 28,58 ton fazla yük bulunduğu hesabının yapıldığı; ilgili şirket yetkilileri …, …, …,…, … ve …’in 1.derecede sorumlu oldukları, sürücü …’nun ise kusuru bulunmadığı belirtilmiştir.
11.12.2015 tarihli İTÜ bilirkişi heyeti raporunda; “07.07.2015 tarihli Bilirkişi Raporunda kasa hacminin verilen damper ölçülerinin 6,3x2x1.9=23.94 m3 olmasına rağmen; 23 m3 olarak hesaplandığı tespit edilmiştir. Heyetimizin yaptığı araştırmalara göre de 22-23 m3 kasa hacmi olduğu kanaatine varılmıştır. Balıksırtı yüklenmiş olan asfaltın aşağıdaki fotoğrafta da görüleceği üzere kenarlarında çok boşluk bulunmadığı görülmüştür. Aynı bilirkişi heyeti tarafından deney sonucu elde edilen asfalt birim hacim ağırlığı 2.15 ton/m3 olarak tespit edilmiş ve bu sonuç heyetimizce de uygun bulunmuştur. Dolayısı ile kaza yapan kamyonların taşıyabileceği yükün balıksırtı fazla yüklenmiş hali ihmal edildiğinde;
23×2.15=49.45 ton yük olabileceği, kamyonun zati ağırlığı da eklenince…49.45+10.806 = 60.256 ton olarak hesaplanmıştır. Sanık avukatlarının iddia ettiği gibi asfaltın birim hacim ağırlığı 1.7 ton/m3 olarak dikkate alınsa dahi 23×1.7+10.806=49.91 ton olarak hesaplanabilir. Dolayısı ile her iki durum içinde azami yüklü ağırlık sınırı olan 32 ton’un aşılmış olduğu kanaatine varılmıştır” denilmekle; sürücü …’nun tali kusurlu olduğu; sanıklar …, …, … ve …’in asli kusurlu oldukları, sanık …’in tali kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Adli Tıp Kurumu İstanbul Trafik İhtisas Dairesine ait 10.06.2016 tarihli raporda; 247 sayılı raporda; Ölen sürücü …’nun %75 (yüzde yetmiş beş) oranında kusurlu olduğu, kamyondaki aşırı yükün etkisinin %25 (yüzde yirmi beş) oranında olduğu, kamyonun aşırı yüklenmesinden sorumlu olan kişilerin yargı makamı tarafından belirlenmesinin düşünüldüğü kanaati belirtilmiştir.
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi “Genişletilmiş Uzmanlar Komisyonu”na ait 27.04.2018 tarihli raporda; “… Tüm dosya kapsamı, iddianame, sanıkların savunmaları, tüm beyanlar, kaza tespit tutanağı, krokiler, CD ve fotoğraflar incelendiğinde kazanın yukarıda “OLAY” kısmında açıklandığı biçimde gerçekleştiği anlaşılmış olup; Olay mahallinde yol kenarında park halinde olduğu belirtilen … sürücülerinin davaya konu kazada atfı kabil bir kusuru bulunmadığı, yine aynı olay yerinde davaya konu ölümlü kazadan 10-15 dakika önce yaralanmalı kazaya karışan sanık sürücü …’nın da kendisinden sonra ölümle sonuçlanmış diğer kazanın oluşumuna dair atfı kabil bir kusuru bulunmadığı görülmüş; yeterli sürücü belgesine sahip olan müteveffa …’nun aracının yük durumu konusunda bilgisi olması ve bu konuda gerekli kontrolleri yapması gerektiği, istiap haddi üzerinde yüklenmiş idaresindeki kamyon ile trafiğe çıkıp, iniş eğimli yoldaki seyri sırasında da aracını uygun vitesle sürmeyerek zeminde izi tespit edilen fren tedbirine rağmen direksiyon hakimiyetini kaybetmiş olması göz önünde bulundurulduğunda sürücünün asli kusurlu olduğu; aracın istiap haddi üzerinde yüklenmiş olmasının aracının seyir durumunun bozulmasında tali derecede etkili olduğu görülmüş, aracın istiap haddi üstünde yüklenmesi durumundan ise ilgili firmaya/firmalara mensup yetkili/görevli sanıklar içerisinde kimlerin ne derecede sorumlu tutulması gerektiği durumu Dairemiz görev alanı dışında kaldığından bu hususun takdiri Mahkemenize bırakılarak aşağıdaki kanaate varılmıştır;
Mevcut verilerle;
A) Müteveffa sürücü … idaresindeki istiap haddi üzerinde yüklü kamyon ile trafiğe çıktığı, iniş eğimli-virajlı yolda seyir halindeyken seyrini aracının teknik özellikleri, yükü ve mevcut yol şartlarını dikkate alarak uygun viteste daha kontorllü sürdürmesi gerektiği hususlarına riayet etmediği, olay yerine geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybetmek suretiyle sağa yönelmekle aracını devirdiği ve sağda park halindeki araca çarptığı olayda asli derecede kusurludur.
B) Müteveffa sürücü idaresindeki kamyonun istiap haddi üzerinde yüklenmiş olması durumu davaya konu kazanın meydana gelmesine tali derecede etkilidir.
C)… plakalı kamyonun istiap haddi üzerinde yüklenmiş olması durumundan ilgili firmaya/firmalara mensup sanıklar içerisinde kimlerin ne derecede sorumlu tutulması gerektiği durumu Mahkemenizin takdirine bırakılmıştır…” hususları bildirilmiştir.
Yargılama aşamasında alınan ve yukarıda özetlenen çok sayıdaki bilirkişi raporu karşısında, ilk derece mahkemesi, iş sağlığı ve iş güvenliği hususunda gerekli tedbirleri almayıp daha az şoförle daha fazla yük taşımak böylelikle yüksek kar elde etmek amacıyla insan sağlığını hiçe sayan sanıkların meydana gelen trafik kazasında birinci dereceden kusurlu oldukları buna mukabil müteveffa Bünyamin’in ise kazının meydana gelmesinde herhangi bir kusurunun bulunmadığı yolunda tespit ve değerlendirmeler içeren raporlara itibar ederek sanıkların tamamı hakkında üst sınıra yakın miktarlarda ceza tayin etmek suretiyle cezalandırılmalarına karar vermiştir. İlk derece mahkemesi hükmünün istinaf edilmesi neticesinde, Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf istemlerinin esastan reddine karar vermiştir.
Dosya kapsamındaki tüm deliller ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, bir kişinin taksirle ölümüyle sonuçlanan somut olayda, sanıklar … ve …’in kusurlu olduğu anlaşılmakta ise de, kazanın, süreçte yer alan her bir sanığın kusurlu hareketlerinin oluşturduğu tedbirsizlikler zincirinin sonucu olarak ortaya çıktığı, dosya kapsamındaki bir kısım bilirkişi raporlarında kazada ölen …’nun da kusurunun bulunduğu hususunda değerlendirmeler içerdikleri dikkate alınmadan, kusurun neredeyse tamamen işveren konumundaki … ve şantiye şefi …’e yüklenmesi, bu doğrultuda adı geçen sanıklar hakkında ceza hükmü tesis edilirken, Özel Dairenin bu tür davalardaki uygulamalarının aksine, TCK’nın 3/1, 22/4 ve 61/1. madde ve fıkralarındaki ilkelerle bağdaşmayacak şekilde, alt sınırdan makul olmayacak miktarda uzaklaşılarak, cezada orantılılık ilkesi bertaraf edilerek, adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun olmayacak şekilde teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle fazla ceza tayin edilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
Öte yandan, somut olayda ölenin kullandığı kamyona istiap haddinin çok üzerinde olacak şekilde yük yüklenmesi hususu bilinçli taksir teşkil edecek bir neden olarak karşımıza çıksa da, sanıklar … ve …’e isnat edelen kusurlu hareketler arasında bilinçli taksir teşkil edebilecek ikinci bir kusurlu hareket mevcut bulunmamaktadır. Bu itibarla sanıklar hakkında belirlenen temel cezanın bilinçli taksir nedeniyle TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca azami had olan 1/2 oranında artırılması isabetli görülmemektedir. Nitekim Özel Daire emsal pek çok kararında, 100 promilden fazla alkollü şekilde … kullanırken kırmızı ışık ihlali yaparak taksirle ölüm yada yaralamaya neden olmak örneğinde olduğu gibi, 22/3. madde uyarınca yapılacak artırımlarda bilinçli taksir teşkil edebilecek her biri bilinçli taksir sebebi olarak mütala edilen iki yada daha fazla kusurlu hareketin bir arada bulunmasını aramaktadır. Özel Daire eldeki dosyadaki itirazımıza konu kararında “şantiyede iş güvenliği ile ilgili gerekli önlem ve tedbirlerin alınmaması, olaydan 10-15 dakika önce aynı yerde aynı sebeple şirkete ait diğer bir aracın da kaza yapmış olması, ölen şoförün olaydan bir gün önce işe alındığı ve gerekli eğitimlerin yapılmadığı hususları dikkate alındığında bilinçli taksiri oluşturan birden fazla sebep olduğu..” şeklindeki gerekçeyle sanıkların eyleminde bilinçli taksiri oluşturan birden fazla neden olduğunu kabul etmiştir. Oysa, Özel Dairenin, kamyonun istiap haddinden fazla yüklenmiş olmasına ilaveten sanıklara atfettiği, iş güvenliği önlemlerinin alınmaması ve iş eğitimlerinin verilmemesi gibi kusurlu eylemler müstakilen bilinçli taksir oluşturabilecek sebepler olmayıp basit taksir niteliğindeki sebeplerdir. Kısacası sanıklar hakkında bilinçli taksir sebebi olarak değerlendirilebilecek tek sebep mevcut olup tayin edilen temel cezaların TCK’nın 22/3. maddesi uyarınca azami oranda artırılması gerektirecek başkaca sebep mevcut değildir. Özel Dairenin kararı bu yönüyle de hukuka aykırı bulunmaktadır…” şeklinde gerekçelerle, sanıklar … ve … hakkındaki mahkumiyet kararlarına ilişkin düzeltilerek onama ilâmının kaldırılmasına ve hükümlerin bozulmasına karar verilmesi talebine ilişkindir.
II. GEREKÇE
1. Fethiye 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2018 gün 2013/489 – 2018/574 sayılı kararı ile; sanıklar…, …, …, … ve … hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin birinci fıkrası, 22 nci maddenin üçüncü fıkrası gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, sanık … hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası, 22 nci maddenin üçüncü fıkrası gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, özel belgede sahtecilik suçundan 5237 sayılı Kanun’un 207 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluklarına, sanık … hakkında ise, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan, sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurları oluşmadığından 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının a bendi uyarınca beraatine karar verilmiş olup, bu kararlara karşı sanık… müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii, sanık … müdafii ile sanık … müdafii tarafından istinaf başvurusunda bulundukları anlaşılmıştır.
2. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 10.12.2018 gün ve 2015/13 E. ve 2018/768 K. sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesinin sanıklar…, …, …, …, …, … hakkında vermiş olduğu kararlara yönelik yapılan istinaf başvurusunun değerlendirilmesinde; istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiş olduğu, temyiz istemleri üzerine, Dairemizin 16.03.2023 gün ve 2022/3891 Esas- 2023/838 Karar sayılı kararıyla, sanıklar … ve … Hakkında Kurulan Hükümler Yönünden; temyiz istemlerinin esastan reddiyle hükümlerin düzeltilerek onanmasına; sanıklar …,…, … ve … Hakkında Kurulan Hükümler Yönünden; İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 10.12.2018 gün ve 2015/13 E. ve 2018/768 K. sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, bozulmasına karar verilmiştir.
3. İtiraz konusu, sanıklar … ve … hakkında ceza hükmü tesis edilirken alt sınırdan makul oranda uzaklaşılması gerekirken, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, alt sınırdan fazla uzaklaşılarak teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle fazla ceza tayini ile sanıklar hakkında hükmedilen temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca artırılması sırasında, temel cezada 1/2 oranında arttırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini nedenlerine ilişkin olup, sanıklar … ve … yönünden hükümlerin bozulması gerektiği kanaati ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından sanıklar lehine itiraz yoluna başvurulmuştur.
4. Dosya kapsamına göre, olay günü saat 13:30 sıralarında, ölen sürücü …’nun sevk ve idaresindeki istiap haddi 16.910 kg olan araca 48.500 kg civarında (31.590 kg fazla yük) sıcak asfalt yüklenmiş … plakalı kamyon ile Korkuteli istikametinden Fethiye istikametine doğru iniş eğimli yolda seyir halindeyken, Sarıyer mevkiine geldiğinde direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ve yolun sağ tarafında bulunan …plakalı, … plakalı, …plakalı, … plakalı araçlara çarpması sonucu sürücü …’nun öldüğü, kazanın ölen sürücünün kullandığı araca yüklenmesi gerekenden daha fazla sıcak asfalt yüklenmesi ile ölen sürücünün seyrini aracının teknik özellikleri, yükü ve mevcut yol şartlarını dikkate alarak uygun viteste daha kontrolü sürdürmesi gerektiği hususlarına riayet edilmemesi sonucu gerçekleştiği, şirket yetkilisi sanık … ve şantiye şefi sanık …’in yüklemeye ve tehlikeli faaliyet kapsamında kalan yüklenen madde ile trafikte kamyonların sevk ve idaresine yönelik olarak belirtilen veya gösterilen hususlara uymamak suretiyle daha dikkatli olması gerekirken, aşırı yük yüklenmesi ve bunun sonucu gerçekleşen kazanın meydana gelmesinde asli kusurlu oldukları anlaşılmakla birlikte, taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde; 5237 sayılı Kanun’un 61/1 ve 22/4 madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle, aynı Kanun’un 3/1 maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekmekte olup, sanık … ve sanık … hakkında alt sınırdan makul oranda uzaklaşılması gerekirken, cezada orantılılık ilkesi ile adalet ve hakkaniyet kurallarına uygun bir cezaya hükmedilmesi gerektiği gözetilmeden, alt sınırdan fazla uzaklaşılarak teşdidin derecesinde yanılgıya düşülmek suretiyle fazla ceza tayini sebebiyle,
5. Ayrıca, ölen sürücü …’nun sevk ve idaresindeki istiap haddi 16.910 kg olan kamyona 48.500 kg civarında (31.590 kg fazla yük) taşıma sınırının üstünde dingil ağırlığı aşacak ve karayolu yapısı ve kapasitesi ile trafik güvenliği bakımından tehlikeli olabilecek tarzda sıcak asfalt yükleme yapılması nedeniyle kazanın gerçekleştiği olayda; sanık … ve sanık … hakkında kamyona istiap haddinin üzerinde kırksekiz buçuk ton civarında taşıma sınırının üstünde dingil ağırlığı aşacak ve karayolu yapısı ve kapasitesi ile trafik güvenliği bakımından tehlikeli olabilecek tarzda sıcak asfalt yükleme yapılması nedeniyle bilinçli taksir koşullarının gerçekleştiği ancak sanıklar hakkında hükmedilen temel cezanın 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca artırılması sırasında, temel cezada 1/2 oranında arttırım yapılması suretiyle fazla ceza tayini sebebiyle,
6. Sanıklar … ve … hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı lehe itiraz başvurusunun yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
III. KARAR
1. Gerekçe bölümünde belirtilen nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İTİRAZININ KABULÜNE,
2. 5271 sayılı Kanun’un 308 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Yargıtay 12. Ceza Dairesinin, 16.03.2023 gün ve 2022/3891 Esas- 2023/838 Karar sayılı temyiz istemlerinin esastan reddi ile hükümlerin düzeltilerek onanmasına ilişkin ilâmının KALDIRILMASINA,
3. Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı lehe itiraz başvurusu yerinde görüldüğünden, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesinin, 10.12.2018 gün ve 2015/13 E. ve 2018/768 K. sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, itiraznameye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA, mahkumiyet hükmü kesinleşip infaza başlanmış olması nedeniyle ileride hak kaybına sebebiyet vermemek açısından 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince sanık … hakkında CEZANIN İNFAZININ DURDURULMASI, bozma nedenine göre sanık …’in TAHLİYESİNE, başka suçtan hükümlü veya tutuklu bulunmadığı takdirde DERHAL SALIVERİLMESİNİN sağlanması için ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, bozma nedenine göre sanık … hakkındaki yakalama kararının KALDIRILMASINA,
Dava dosyasının, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8 inci maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, Fethiye 2.Asliye Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin ise İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 19. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
17.07.2023 tarihinde karar verildi.