Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/461 E. 2023/2298 K. 21.06.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/461
KARAR NO : 2023/2298
KARAR TARİHİ : 21.06.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : Düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddi kararı

Sanığın hükmün onanması istemi yönünden; sanığın vekâletnameli müdafii tarafından kanunî süresi içinde 26.12.2022 tarihli dilekçe ile hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanığın, tutuklu olarak bulunduğu cezaevi kanalıyla gönderdiği “Ceza Onanması İstemi H.K.” konulu 08.05.2023 tarihli dilekçe ile hükmolunan cezanın ivedi onanmasını talep etmiş olması ve aynı dilekçede temyiz isteminden vazgeçtiğine dair bir ifadesinin bulunmaması karşısında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 266 ncı maddesi de gözetildiğinde, sanığın hükmün onanmasından ibaret isteminin temyizden vazgeçme niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır.

Sanık müdafiinin ve katılanlar vekilinin temyiz istemleri yönünden; İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçelerinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesinin, 14.10.2022 tarihli ve 2022/203 Esas, 2022/179 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası, 62 nci maddesinin birinci fıkrası, 53 üncü maddesinin altıncı fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, sürücü belgesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

2. Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 02.12.2022 tarihli ve 2022/3163 Esas, 2022/3134 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin, katılanlar vekilinin istinaf başvuruları üzerine yapılan incelemede 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararındaki katılanlar lehine hükmolunan vekâlet ücretinin katılanlara eşit şekilde verilmesi gerektiğinin gözetilmemesine ilişkin hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; sanığın, bilinçli taksir hâli olarak kabul edilen 100 promilden fazla alkollü şekilde … kullanmak ve mahal şartlarının gerektirdiği hızın iki katı hızla seyretmek biçimindeki kusurlu eylemlerine göre suçun bilinçli taksirle işlenmesi sebebine dayalı olarak 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca temel ceza miktarı üzerinden (1/2) oranda artırım yapılması gerektiği gözetilmeden (1/3) oranında artırım yapılması suretiyle sanığa eksik ceza tayin edilmesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmesi görüşünü içeren 02.02.2023 tarihli ve 2023/7898 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
A. Katılanlar Vekilinin Temyiz Sebepleri
1. Sanık sübut bulan eylemi olası kastla işlemesine rağmen suçun bilinçli taksirle işlendiği kabul edilip, suç vasfında yanılgıya düşüldüğüne,

2. Sanığın üst sınırdan cezalandırılması gerektiğine,

3. Sanık hakkında yasal ve yeterli olmayan gerekçelere dayalı olarak 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin uygulandığına,

İlişkindir.

B. Sanık Müdafiinin Temyiz Sebepleri
1. Olay yerinde keşif yapılarak kusur durumuna ilişkin yeniden rapor alınması gerekirken dosyada mevcut Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin yetersiz raporuna itibar edilerek, eksik araştırma ve inceleme neticesinde sanık hakkında mahkûmiyet hükmü kurulduğuna,

2. Temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak belirlenmesinin hakkaniyete uygun olmadığına,

3. Sanık lehine olan kanun maddelerinin uygulanması gerektiğine,

İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. İlk Derece Mahkemesince, 01.03.2022 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, kolluk görevlilerince düzenlenen 02.03.2022 tarihli olay, görgü tespit ve kamera tanık araştırma tutanağı ile kazanın ardından çekilen fotoğraflar, kazaya karışan sürücülerin alkollü olup olmadığını tespite yönelik 01.03.2022 tarihli alkol raporu ve tıbbî biyokimya laboratuvarı sonuçları, ölen yolcuların ölüm sebeplerinin tespitine ilişkin ölü muayene tutanakları ile ölü muayene ve otopsi tutanağı, soruşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığının 20.04.2022 tarihli raporu başta olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede;

Sanık sürücü Bekir’in, sevk ve idaresindeki ticari kamyonet ile 01.03.2022 tarihinde saat 23.10 sıralarında, yağmurlu havada, gece vakti, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 50 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri dışında, platform genişliği 12,3 metre olan bölünmüş, 7 metre genişliğindeki iki şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi ıslak ve nemli, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı devlet kara yolunda, ön yolcu koltuğunda oturan arkadaşı …. ve onun sağında cam kenarında oturan arkadaşı … ile birlikte Afyonkarahisar istikametinden Konya istikametine, 50 kilometre hız tahdit ve ışıklı işaret levhalarının bulunduğu dört yönlü sinyalize kavşağa doğru seyir hâlindeyken, aynı yönde ön ilerisinde yeşil ışık yandıktan sonra harekete geçen ve soruşturma evresinde hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen sürücü Ali Rıza idaresindeki çekiciye bağlı yarı römorkun arka kısımlarına, yönetimindeki kamyonetin ön kısımlarıyla sağ şeritte çarpması akabinde araçların çarpma noktasından 65 metre mesafede duruşa geçtikleri ve kamyonetin hız göstergesinin 125 kilometrede takılı kaldığı, kamyonetin fren izi uzunluğuna ilişkin herhangi bir belirleme yapılmadığı, adlî soruşturma kapsamında 02.03.2022 tarihinde saat 01.48’de alınan numuneye göre sanığın 170,1 miligram / desilitre – 1,701 promil alkollü olduğunun belirlendiği, ayrıca, sanığın, (B) sınıfı sürücü belgesinin mevcut olduğunun tespit edildiği, sanığın yönetimindeki kamyonette yolcu olarak bulunan ve meydana gelen trafik kazasının ardından hastaneye getirilen … ile …’ün tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak, …’in künt genel beden travmasına bağlı etraf ve kosta kemik kırıkları ile karakterli beyin zarları kanaması, beyin doku harabiyeti, iç organ (kalp, akciğer) ile iç ve dış kanama sonucu 02.03.2022 tarihinde, Mevlüt’ün künt travmaya bağlı kemik kırıklarının eşlik ettiği iç organ hasarı, beyin kanaması, pnömosafali sonucu 10.03.2022 tarihinde öldükleri, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.

2. Ölen …’in babası ve annesi olan şikâyetçiler … ve … ile ölen …’ün eşi ve annesi olan şikâyetçiler … ve …’nin duruşmanın 30.09.2022 tarihli ilk oturumunda taleplerine uygun olarak davaya katılmalarına karar verilmiş; ölen …’in eşi olan Keziban ise sanıktan şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini ifade etmiştir.

3. Sanık …; arkadaşları olan Ahmet ve Mevlüt ile birlikte alkol aldıkları mekândan çıkarak, adı geçen arkadaşlarıyla ve yönetimindeki ticari kamyonetle 70 – 80 kilometre/saat hızla giderken, ön koltukta oturan ve emniyet kemeri takıp takmadıklarını bilemediği arkadaşları arasındaki tartışmanın devam ettiği esnada, havanın yağmurlu ve kapalı olması nedeniyle ön ilerisindeki tırı ve ışıkları göremeyip son anda sola doğru yaptığı manevranın da sonuçsuz kalması akabinde tıra çarpmak zorunda kaldığını, kamyonetin ibresinin neden 120 kilometrede takılı kaldığını bilmediğini, pişman olduğunu; ancak kusurunun bulunmadığını beyanla üzerine atılı suçlamayı kabul etmemiştir.

4. Kusur durumuna ilişkin olarak;

a) 01.03.2022 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağında; sanığın, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 56 ncı maddesindeki “Sürücüler önlerinde giden araçları yönetmelikte belirtilen güvenli ve yeterli bir mesafeden izlemek zorundadırlar.” kuralına uymaması nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, çekici sürücüsünün kusurunun bulunmadığı,

b) Soruşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığının 20.04.2022 tarihli raporunda; sanığın, sevk ve idaresindeki kamyonet ile gece vakti, aydınlatma bulunan mahalde, mahal şartlarının çok üzerinde bir hızla seyri sırasında, yola gereken dikkatini vermediği, trafik işaret levhalarına uymadığı, hızını far ışığı altındaki görüşüne göre ayarlamadığı, ön ilerisinde aynı yönde seyreden çekici ile kendi aracı arasında yeterli ve güvenli mesafe bulundurmadığı, takip mesafesini korumayarak, önündeki araca tehlikeli biçimde yaklaşıp arkadan tedbirsizce çarparak kazaya sebebiyet verdiği olayda, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareketiyle asli ve tam kusurlu olduğu, çekici sürücüsünün kusurunun bulunmadığı,

Belirtilmiştir.

5. İlk Derece Mahkemesince, kusur durumuna ilişkin rapora itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli ve tam kusurlu olduğu, ayrıca, kaza anında güvenli sürüş yeteneğini olumsuz olarak etkileyecek ölçüde 200 promilden fazla alkollü olan ve kaza akabinde yönetimindeki aracın hız göstergesi 125 kilometrede takılı kalan sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği kabul edilerek, iki kişinin ölümünden dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

6. İlk Derece Mahkemesince, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünde, “Suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği yer ve zaman, sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı” biçimindeki gerekçelerle temel ceza alt sınırdan uzaklaşılıp 6 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş, suçun bilinçli taksirle işlenmesinden dolayı suçun işleniş şekli ve işlenmesindeki özellikler gözetilerek hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca takdîren (1/3) oranında artırım ve “Sanığın geçmişi, suçun işlenmesinden sonra ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri” biçimindeki gerekçelerle 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca takdîren (1/6) oranında indirim yapılarak, sonuç ceza 6 yıl 8 ay hapis cezası olarak tayin edilmiş, “Suçun işleniş biçimi, işlenmesindeki özellikler ve kusur durumu” biçimindeki gerekçelerle sanığın sürücü belgesinin 2 yıl süre ile geri alınmasına karar verilmiş, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler 5237 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanığa hükmolunan hapis cezasından indirilmiş, müdafii tarafından mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde lehine olan kanun maddelerinin uygulanması talep edilen sanık hakkında hükmedilen sonuç ceza gözetildiğinde, diğer kişiselleştirme kurumları olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme ve hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilmesi hükümlerinin yasal engelden dolayı uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.

7. Sanığın, adlî sicil kaydı ve resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcut olup, kaza tarihinde 27 yaşını doldurduğu ve daha önce alkollü olarak … kullanmasından dolayı hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda bir isabetsizlik görülmediği; katılanlar lehine hükmolunan vekâlet ücretinin katılanlara eşit şekilde verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi biçiminde tespit edilen hukuka aykırılığın ise 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve aynı Kanun’un 303 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğu gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince kurulan hükmün on üçüncü bendinde yer alan “katılanlara” ibaresinden sonra gelmek üzere hükme “eşit şekilde” ibaresinin eklenmesine karar verilmek suretiyle İlk Derece Mahkemesinin kararındaki hukuka aykırılığın düzeltildiği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Katılanlar Vekilinin Temyiz İstemi Yönünden
1. Suç Vasfına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Gerek öğreti gerek yerleşmiş yargısal kararlarda yer alan kabullere göre gerçekleşmesi muhakkak görünen neticenin sanık tarafından bilinmesi ve istenmesi hâlinde doğrudan kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kasıt, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği durumda bilinçli taksir, öngörülebilir neticenin özen yükümlülüğüne aykırı hareket edilmiş olması nedeniyle öngörülmediği hâllerde ise basit taksir söz konusu olacaktır.

2. Öte yandan, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu tarafından, 1,01 promil ve üzerinde kan alkol düzeyine sahip sürücülerin bireysel farklılıkları ortadan kaldırabilecek ölçüde alkollü olduklarının, bu seviyede alkol tesiri altındaki sürücülerin emniyetli sürüş yeteneklerinin olumsuz olarak etkilendiğinin, kandaki alkol oranının her saat için ortalama 0,15 promil azaldığının bilimsel olarak kabul edilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

3. Başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçları Olay ve Olgular başlığı altında (A-1) paragrafında ayrıntılı olarak açıklanan somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; kazadan yaklaşık 2 saat 38 dakika sonra alınan numunenin incelenmesi sonucunda 1,701 promil alkollü olduğu belirlenen ve olay anındaki alkol düzeyi yaklaşık 2,08 promil olan sanığın, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olmasına rağmen direksiyon başına geçip, yönetimindeki kamyoneti yasal hız sınırının iki katını aşacak şekilde süratlice sürmeye devam ettiği, sürüşle ilgili becerilerinde azalma olduğu ve bu hâli ve sürati ile yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü hâlde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece olması nedeniyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek, ön ilerisinde yeşil ışık yandıktan sonra harekete geçen çekiciyi zamanında fark edemeyip, etkin tedbir almadan, tehlikeli şekilde yaklaştığı çekiciye bağlı yarı römorkun arka kısmına çarparak, kamyonetinde yolcu olarak bulunan iki kişinin ölümüne neden olduğu, bununla birlikte meydana gelen muhtemel sonucu kayıtsız kalarak kabullendiğine ve arzuladığına dair dosya kapsamında herhangi bir delil bulunmadığı, bu nedenle olası kastın uygulanma koşullarının oluşmadığı, gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın iki kişinin ölümüne neden olma eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiği, sonuç olarak sanığın eylemine uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılanlar vekilinin suç vasfına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Hükmolunan Ceza Miktarına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 inci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkralarında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi ve temel ceza belirlenirken kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar”, (f) bendindeki “failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” ve (g) bendindeki “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütlerine dayanılmaması gerekir.

2. Ayrıca, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki düzenleme uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması, böylece suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.

3. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; tam kusurlu olarak iki kişinin ölümüne neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan İlk Derece Mahkemesince, “Suçun işleniş biçimi, suç konusunun önem ve değeri, suçun işlendiği yer ve zaman, sanığın taksire dayalı kusurunun ağırlığı” biçimindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçelerle temel cezanın 6 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun olduğu anlaşıldığından, katılanlar vekilinin temel ceza miktarına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

4. Ancak, taksirli suçlarda, bilinçli taksir söz konusu olduğunda, 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacak olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.01.2019 tarihli ve 2017/12-701 Esas, 2019/6 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; bu durumda, hâkim somut olayın özelliklerini de gözeterek, bilinçli taksir oluşturan hâlin, niteliği, gerçekleştirilme şekli ve sayısı gibi kriterlere göre bir değerlendirme yapıp, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçiminde düzenlenen orantılılık ilkesine de aykırı düşmeyecek şekilde artırım oranını belirlemesi gerekir. Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; sanığın, güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olarak ve yasal hız sınırının iki katını aşacak şekilde süratlice … kullanması nedeniyle bilinçli taksirle hareket ettiğinin kabul edilmiş olması karşısında, bilinçli taksir oluşturan hâllerin, niteliği, gerçekleştirilme şekli ve sayısına göre sanığa hükmolunan temel cezada 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/2) oranında artırım yapılması yerine alt sınırdan (1/3) oranında artırım yapılmasının isabetsiz ve orantılılık ilkesine de aykırı olduğu anlaşıldığından, katılanlar vekilinin hükmolunan ceza miktarına ve bu bağlamda bilinçli taksir artırım oranına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmüş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmuştur.

3. Takdirî İndirim Nedenlerinin Uygulanmasına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.11.2019 tarihli ve 2018/14-521 Esas, 2019/635 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kıstaslar, 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında, “…failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar…” şeklinde, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikte ve örnekseme yoluyla gösterilmiş; ancak, karar tarihinden önce, anılan fıkrada değişiklik yapılarak, takdirî indirim nedenleri tahdidi hâle getirilmiş ve takdirî indirim nedenlerinin uygulama alanı daraltılmıştır.

2. 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesinin, 27.05.2022 tarihli ve 31848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesi ile değişik ikinci fıkrasında, takdirî indirim nedeni uygulanıp uygulanmayacağına karar verilirken göz önünde bulundurulması gereken kriterler, “… failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki pişmanlığını gösteren davranışları veya cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri…” şeklinde sınırlı olarak sayılmış, ayrıca, duruşmadaki mahkemeyi etkilemeye yönelik şeklî tutum ve davranışların, takdirî indirim nedeni olarak dikkate alınamayacağı ve takdirî indirim nedenlerinin kararda gerekçeleriyle gösterilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

3. Ancak, 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin ikinci fıkrasında 7406 sayılı Kanun’un 1 inci maddesi ile yapılan değişiklikten önce de, takdirî indirim nedenlerinin varlığına ya da yokluğuna ilişkin kararların gerekçeli olması gerektiği; zira, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 34 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli yazılmasının zorunlu olduğu, takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına veya uygulanmamasına dair gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağı istikrar kazanan yargısal kararlarda vurgulanmıştır.

4. Gerekçe; verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Kanunî ve yeterli olmayan, dava dosyası içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi, kararın, kanunî bir gerekçeye dayanmaması nedeniyle hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfîliğe yol açacaktır.

5. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; daha önce alkollü olarak … kullanmasından dolayı hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanığın, fiilden sonra ve yargılama sürecinde pişmanlığını samimi olarak gösterdiği davranışların somut dayanakları denetime olanak verecek şekilde açıklanmadan, “Sanığın geçmişi, suçun işlenmesinden sonra ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri” biçimindeki kanunda yer alan ibarelerin tekrarına dayalı soyut gerekçelerle sanık hakkında takdirî indirim nedeni uygulanmasına karar verildiği anlaşıldığından, katılanlar vekilinin takdirî indirim nedenlerinin uygulanmasına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmüş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmuştur.
B. Sanık Müdafiinin Temyiz İstemi Yönünden
1. Eksik İncelemeye ve Kusur Durumuna İlişkin Temyiz Sebepleri Yönünden
Dosyada mevcut 01.03.2022 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı, kolluk görevlilerince düzenlenen 02.03.2022 tarihli olay, görgü tespit ve kamera tanık araştırma tutanağı ile kazanın ardından çekilen fotoğraflar, olayın gerçekleşme şekli ile sanığın taksirli davranışını dosyada mevcut delil durumuna uygun ve teknik verilere dayalı olarak açıklayan Adli Tıp Kurumu Ankara Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığının 20.04.2022 tarihli raporu birbirleriyle uyumlu olup, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar yeterince açıklığa kavuştuğu durumda artık yeni bir bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı da gözetildiğinde, sübuta yönelik gerekli araştırma ve incelemelerin yapıldığı, dava dosyasının tekemmül ettirildiği, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, bu bağlamda maddî sorunun isabetli bir şekilde tespit edilerek, kazanın meydana geliş nedeni kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanıp, kazaya etken davranışın sanık tarafından gerçekleştirildiğinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin eksik incelemeye ve kusur durumuna ilişkin temyiz sebepleri yerinde görülmemiş, hükümde bu nedenlere dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

2. Diğer Temyiz Sebepleri Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfının doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A-2) başlığı altında yer alan (4) numaralı paragrafı ile (A-3) başlığında açıklanan nedenlerle katılanlar vekilinin temyiz istemi yerinde görüldüğünden Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 02.12.2022 tarihli ve 2022/3163 Esas, 2022/3134 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendi uyarınca Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Konya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,
21.06.2023 tarihinde karar verildi.