Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/4326 E. 2023/4157 K. 18.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/4326
KARAR NO : 2023/4157
KARAR TARİHİ : 18.10.2023

MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2022/3251 E., 2023/235 K.
SUÇ : Taksirle öldürme
HÜKÜM : Mahkûmiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanması

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 06.10.2022 tarihli ve 2022/129 Esas, 2022/336 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 85 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 6 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

2. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 25.01.2023 tarihli ve 2022/3251 Esas, 2023/235 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik sanık müdafiinin ve katılanlar Cumali, Songül ve Gökhan vekilinin istinaf başvurularının kabulüne karar verilerek 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile sanık hakkında taksirle öldürme suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve mahsuba karar verilmiştir.

3. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca özet olarak; katılanlar vekilinin temyiz isteminin esastan reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi görüşünü içeren 15.05.2023 tarihli ve 2023/54518 sayılı Tebliğname ile dava dosyası Daireye tevdi edilmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Katılanlar vekilinin temyiz sebepleri; sanığın, üst sınıra yakın hapis cezası ile cezalandırılması yerine sonuç olarak 8 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasından dolayı ve re’sen tespit edilecek diğer nedenlerle usûl ve kanuna aykırı olan hükmün bozulması gerektiğine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. İlk Derece Mahkemesince, 25.03.2022 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağı ve tutanakta yer alan kaza yeri krokisi, 26.03.2022 tanzim tarihli olay yeri inceleme raporu, kaza öncesi, kaza anı ve kaza sonrası ile ilgili olay yerindeki bir iş yerinin güvenlik kameraları tarafından kaydedilen görüntülerin çözümüne ilişkin 26.03.2022 tarihli görüntü inceleme tutanağı, kaza anına ilişkin görüntülerin yer aldığı DVD ve USB bellek ile hasar fotoğraflarının bulunduğu CD, Adana Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünün 14.04.2022 – 22.04.2022 tarihli uzmanlık raporu, sanık hakkında düzenlenen 11.04.2022 tarihli adlî rapor, Adana İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğünün 09.05.2022 tarihli yazısı, ölen sürücünün ölüm sebebinin tespitine ilişkin Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 30.03.2022 tarihli ölü muayene tutanağı, mağdur yolcunun sağlık durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu Adana Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 20.04.2022 tarihli raporu, soruşturma evresinde trafik kazası kusur tespit uzmanınca düzenlenen 03.04.2022 tarihli bilirkişi raporu, kovuşturma evresinde 15.06.2022 tarihinde yapılan keşfe dayalı olarak üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan 28.06.2022 tarihli rapor, kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 20.07.2022 tarihli raporu başta olmak üzere dosyada mevcut belge ve bilgiler, soruşturma ve kovuşturma evrelerinde alınan beyanlarla birlikte dikkate alınarak yapılan değerlendirmede;

Sürücü belgesiz sanık …’in, sevk ve idaresindeki otomobil ile 25.03.2022 tarihinde saat 23.49 sıralarında, açık havada, gece vakti, aydınlatması mevcut ve azami hız limitinin 50 kilometre/saat olarak belirlendiği yerleşim yeri içinde, platform genişliği 10,40 metre olan bölünmüş, toplam 6 metre genişliğindeki iki şeritli, asfalt kaplama, yüzeyi kuru, yatay güzergâhı düz, düşey güzergâhı eğimsiz, görüşe engel bir durumun ve yol sorununun bulunmadığı caddede, ön yolcu koltuğunda oturan arkadaşı tanık … ve arka yolcu koltuğunda oturan arkadaşı tanık… ile birlikte beyanına göre 40 – 50 kilometre/saat hızla Tekel Caddesi istikametinden Uçak Caddesi istikametine seyirle geldiği üç yönlü (T) kavşak alanında, önünde aynı yönde seyir hâlinde olan aracı sollamak üzere devamlı düz ve çift çizgiyle bölünmüş yolun karşı yön kesimine girdiği sırada, karşı yönde kendi şeridinde ilerlemekte olan sürücü… idaresindeki motosikletin ön kısımlarına, yönetimindeki otomobilin sol ön kısımlarıyla fren tedbirine de başvurmaksızın önlemsizce çarpması sonucu motosiklet sürücüsü…’in künt travmatik yaralanmaya bağlı beyin kanaması sonucu öldüğü, motosiklette yolcu olarak bulunan katılan mağdur …’ın hayat fonksiyonlarını orta (2.) derecede etkileyen kemik kırığı oluşacak şekilde yaralanarak sanıktan şikâyetçi olduğu, meydana gelen trafik kazasının ardından arkadaşı …u suç üstlenme suçuna azmettirdiği iddiasıyla hakkında ayrıca soruşturma başlatılan sanığın, olay yerinden kaçması ve ancak 11.04.2022 tarihinde kaza esnasında direksiyon başında kendisinin olduğunu ifade etmesi nedeniyle kaza anında alkollü olup olmadığına dair herhangi bir tespit yapılamadığı, olayın başlangıç ve gelişim süreci ile sonuçlarının bu şekilde gerçekleştiği kabul edilmiştir.

2. Katılanlar…..n; ölen motosiklet sürücüsü…’in babası, annesi, ağabeyi ve kardeşi olan şikâyetçiler …… ile motosiklette yolcu olarak bulunan şikâyetçi mağdur …’ın duruşmanın 02.06.2022 tarihli ilk oturumunda taleplerine uygun olarak davaya katılmalarına karar verilmiş, katılan mağdur …; kuzeni olan…’in yönetimindeki motosikletle kendi şeritlerinde normal hızda giderken bir anda otomobilin çarpması sonucu yere düştüklerini, ambulansa binerken ismini …… olarak bildiği sanık …’in istemi üzerine ona telefon numarasını verdiğini, daha sonra sanığın telefonla araması ve WhatsApp adlı uygulama üzerinden mesaj göndermesi nedeniyle sanıkla kaza ile ilgili görüştüklerini, bu sebeple kaza anında otomobil sürücüsünün sanık … olduğunu ve ilk başta suçu başkasının üstlendiğini düşündüğünü, kazadan dolayı yaralandığını ve sanıktan Hüseyin’den şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.

3. Sanık …; yönetimindeki kendisine ait otomobil ile ön yolcu koltuğunda oturan arkadaşı tanık … ve arka yolcu koltuğunda oturan arkadaşı tanık… ile birlikte 40 – 50 kilometre/saat hızla seyir hâlindeyken, önündeki çekiciyi sollamak istediği esnada karşıdan gelen motosikletle çarpıştığını, motosikletteki kişilerin yere düştüğünü, ehliyeti olmadığından korkup önce saklandığını, daha sonra otomobili başkası kullanıyormuş gibi yapıp, motosikletten düşen kişilerin yanına giderek, onlara yardım etmek istediğini ve konuşabilen mağdur motosiklet yolcusuna sakin olmasını söylediğini, ambulans gelince yolu açmak için aracını çektiğini, polislerin geldiğini duyması üzerine otomobilden telefonunu alıp kaçtığını, eve gittiğinde kazayı duyan hamile eşinin bayıldığını, bu durumu gören arkadaşı …un kendisinden habersiz karakola gidip kazayı kendisinin yaptığını söylediğini sonradan öğrendiğini, daha sonra vicdan azabı çekip ölenin yakınlarına gerçeği anlattığını, dolayısıyla kendisine ait otomobili ……isimli arkadaşına kullanması için verdikten bir saat sonra onun kaza yaptığını duyduğuna dair soruşturma evresinde alınan 08.04.2022 tarihli ifadesinin doğru olmadığını; ayrıca, olaydan önce ya da gün içerisinde iş yerinde alkol aldığına dair soruşturma evresindeki ifadelerinin de doğru olmayıp, olay günü alkollü olmadığını, çok üzgün olduğunu beyan etmiştir.

4. Tanık …, kovuşturma evresinde alınan yeminli anlatımında; “… Arabayı sanık … kullanıyordu. … arka koltukta oturuyordu ben de ön koltukta oturuyordum. Tekel bayiye girdim kola, cips ve çekirdek aldım, alkol almadık. Arabayı kapalı pazar olan yer var oraya çektik aldıklarımızı yedik içtik. Sonra saat geç olunca eve gitmeye karar verdik, eve giderken önümüzde bir çekici vardı. Sanık … arabayı sollayacaktı ancak karşıdan araba geldiğini görünce sollamadı, sonra tekrar sollayacakken burnunu çıkarır çıkarmaz motor geldi arabaya vurdu. Biz de yaralıların yanına gittik motosiklette düşen iki kişi yaralıydı…Soruşturma evresinde olayı görmedim dedim çünkü olaya müdahil olmak istemiyordum bunun için telefonla mesajlaştığımı söyledim… Ben sanığın alkol aldığını gün içinde görmedim. Sanık ölen kişinin ambulansa bindirilmesine yardımcı oldu.” şeklinde beyanda bulunmuş, tanık… ise aşamalarda sanık …’in kullandığı aracın arka koltuğuna oturduğunu ve kaza esnasında telefonla mesajlaştığı için kaza anını göremediğini ifade etmiştir.

5. Kusur durumuna ilişkin olarak;

a) 25.03.2022 tanzim tarihli ölümlü/yaralanmalı trafik kazası tespit tutanağında, soruşturma evresinde düzenlenen 03.04.2022 tarihli bilirkişi raporunda ve kovuşturma evresinde 15.06.2022 tarihinde yapılan keşfe dayalı olarak üç kişilik bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan 28.06.2022 tarihli raporda; otomobil sürücüsünün, Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 94 üncü maddesindeki “Sürücülerin… Bölünmüş yollarda karşı yöndeki trafik için ayrılan yol bölümüne girmeleri… Yasaktır.” kuralını ihlâl etmesi nedeniyle asli ve tam kusurlu olduğu, motosiklet sürücüsünün kazaya etken kural ihlâlinin bulunmadığı,

b) Kovuşturma evresinde alınan Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinin 20.07.2022 tarihli raporunda; sanık sürücü …….’in idaresindeki otomobil ile seyir hâlindeyken, önünde aynı yönde seyretmekte olan bir başka aracı sollamak için çizgiyle bölünmüş yolun karşı yön kesimine doğru ve karşı yön … trafiğini de kontrol etmeksizin manevra yapması sonucu karşı yönden düz seyirle gelen motosiklete çarptığı olayda dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranışı ile asli ve tamamen kusurlu olduğu, motosiklet sürücüsünün kusurunun bulunmadığı,

Belirtilmiştir.

6. İlk Derece Mahkemesince, kusur durumuna ilişkin raporlara itibar edilip, kazanın oluşumunda sanığın asli ve tam kusurlu olduğu; ayrıca, kazadan sonra olay yerini terk etmesi nedeniyle kaza anında güvenli sürüş yeteneğini ortadan kaldıracak ölçüde alkollü olup olmadığını belirleme olanağı bulunmayan sürücü belgesiz sanığın bilinçli taksirle hareket etmediği kabul edilerek, bir kişinin ölümü ve bir kişinin nitelikli şekilde yaralanmasından dolayı sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçundan mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

7. Sanığın, adlî sicil kaydı ve resmî nüfus kayıt örneği dava dosyasında mevcut olup, kaza tarihinde 31 yaşını doldurduğu ve kasıtlı suçlardan sabıkasının bulunduğu anlaşılmıştır.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
1. Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, sanık müdafiinin ve katılanlar ……. vekilinin istinaf başvuruları üzerine duruşmalı yapılan inceleme neticesinde, İlk Derece Mahkemesince sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrasında tanımı yapılan taksirle öldürme suçu kapsamında değerlendirilip, temel cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak 6 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinde ve sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 62 nci maddesinin uygulanmamasında bir isabetsizlik görülmemiş; ancak sanığın, geçmenin yasak olduğunu gösteren devamlı düz ve çift çizgiyi dikkate almaksızın önündeki aracı sollamak üzere hatalı ve tehlikeli biçimde yolun karşı yön bölümüne geçerek kazaya sebebiyet vermesi nedeniyle bilinçli taksirle hareket ettiğinin gözetilmemesinin hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden mahkûmiyet hükmü kurulmuştur.

2. Bölge Adliye Mahkemesince, sanık hakkında 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kurulan mahkûmiyet hükmünde, “Suçun işlenmesindeki özellikler, sanığın asli ve tam kusurlu oluşu, mağdurdaki yaralanmanın niteliği, meydana gelen neticenin ağırlığı” biçimindeki gerekçelerle temel ceza alt sınırdan uzaklaşılıp 6 yıl hapis cezası olarak belirlenmiş, suçun bilinçli taksirle işlenmesinden dolayı hükmolunan cezada 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/3) oranında artırım yapılarak, sonuç ceza 8 yıl hapis cezası olarak tayin edilmiş, hüküm kesinleşmeden önce gerçekleşen ve şahsî hürriyeti sınırlama sonucunu doğuran bütün hâller nedeniyle geçirilmiş süreler 5237 sayılı Kanun’un 63 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca sanığa hükmolunan hapis cezasından indirilmiş, müdafii tarafından mahkûmiyet hükmü kurulması hâlinde lehine olan kanun maddelerinin uygulanması talep edilen sanık hakkında, “Sanığın sürücü belgesi bulunmadığı halde … kullanarak kaza yapmış olması, kazadan sonra olay yerinden kaçması, fiilden sonraki davranışları gözetilerek şartları oluşmadığından ve takdiren” biçimindeki gerekçelerle 5237 sayılı Kanun’un “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62 nci maddesi uygulanmamış, hükmedilen sonuç ceza gözetildiğinde diğer kişiselleştirme kurumları olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması, erteleme ve hapis cezasının adlî para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilmesi hükümlerinin yasal engelden dolayı uygulanamayacağı sonucuna varılmıştır.

IV. GEREKÇE
A. Ceza Miktarına İlişkin Temyiz Sebebi Yönünden
1. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.10.2020 tarihli ve 2017/12-833 Esas, 2020/415 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere; taksirle işlenen suçlarda, 5237 sayılı Kanun’un “Taksir” başlıklı 22 nci maddesinin dördüncü ve aynı Kanun’un “Cezanın belirlenmesi” başlıklı 61 inci maddesinin birinci fıkralarında yer alan düzenlemeler birlikte göz önüne alınarak, failin kusur durumu öncelikle değerlendirilip, suçun işleniş biçimi, suçun işlendiği zaman ve yer, suç konusunun önem ve değeri, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığı, failin taksire dayalı kusurunun ağırlığı ölçütleri dikkate alınarak temel cezanın belirlenmesi ve temel ceza belirlenirken kasıtlı suçlarda uygulanması mümkün olan 5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki “suçun işlenmesinde kullanılan araçlar”, (f) bendindeki “failin kasta dayalı kusurunun ağırlığı” ve (g) bendindeki “failin güttüğü amaç ve saik” ölçütlerine dayanılmaması gerekir.

2. Ayrıca, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” biçimindeki düzenleme uyarınca işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında orantı bulunması, böylece suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulmalıdır.

3. Öte yandan, taksirli suçlarda, bilinçli taksir söz konusu olduğunda, 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca hükmedilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılacak olup, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.01.2019 tarihli ve 2017/12-701 Esas, 2019/6 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; bu durumda, hâkim somut olayın özelliklerini de gözeterek, bilinçli taksir oluşturan hâlin, niteliği, gerçekleştirilme şekli ve sayısı gibi kriterlere göre bir değerlendirme yapıp, 5237 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen orantılılık ilkesine de aykırı düşmeyecek şekilde artırım oranını belirlemelidir.

4. Bu açıklamalar ışığında incelenen dosyada; tam kusurlu olarak bir kişinin ölümüne ve bir kişinin nitelikli şekilde yaralanmasına neden olan sanık hakkında, 5237 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iki yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası tayin ve takdir etmek durumunda olan Bölge Adliye Mahkemesince, “Suçun işlenmesindeki özellikler, sanığın asli ve tam kusurlu oluşu, mağdurdaki yaralanmanın niteliği, meydana gelen neticenin ağırlığı” biçimindeki yerinde, yeterli ve kanunî gerekçelerle temel cezanın 6 yıl hapis cezası olarak belirlenmesinin, işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı, hak, adalet ve nasafet kuralları ile dava dosyası içeriğine uygun olduğu; ayrıca geçmenin yasak olduğunu gösteren devamlı düz ve çift çizgiyi dikkate almaksızın önündeki aracı sollamak üzere hatalı ve tehlikeli biçimde yolun karşı yön bölümüne geçmek şeklinde tek bir bilinçli taksir oluşturan hâlin söz konusu olması ve sanığın kaza anında güvenli sürüş yeteneğini olumsuz olarak etkileyecek ölçüde alkollü olduğuna dair bir tespitin ya da bilinçli taksir oluşturan başkaca bir hâlin bulunmaması karşısında, temel cezada üçte birden yarıya kadar artırım öngören 5237 sayılı Kanun’un 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca (1/3) oranında artırım yapılmasının isabetli ve orantılılık ilkesine de uygun olduğu anlaşıldığından, katılanlar vekilinin ceza miktarına ilişkin temyiz sebebi yerinde görülmemiş, hükümde bu nedene dayalı hukuka aykırılık bulunmamıştır.

B. Diğer Temyiz Sebepleri Yönünden
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, katılanlar vekilinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin, 25.01.2023 tarihli ve 2022/3251 Esas, 2023/235 Karar sayılı kararında katılanlar vekilince öne sürülen temyiz sebepleri ve 5271 sayılı Kanun’un 289 uncu maddesinin birinci fıkrası ile sınırlı olarak yapılan temyiz incelemesi sonucunda hukuka aykırılık görülmediğinden 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin birinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle TEMYİZ İSTEMİNİN ESASTAN REDDİ İLE HÜKMÜN ONANMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.10.2023 tarihinde karar verildi.