Yargıtay Kararı 12. Ceza Dairesi 2023/4282 E. 2023/4104 K. 17.10.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/4282
KARAR NO : 2023/4104
KARAR TARİHİ : 17.10.2023

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/201 E., 2023/47 K.
DAVA : Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
KARAR : Davanın kısmen kabulü
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Onama

Dairemizce verilen bozma kararı üzerine mahkemece kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki 427 nci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 142 nci maddesinin sekizinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. Davacı vekili 09.09.2014 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının Siirt Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/127 Esas, 2014/199 Karar sayılı dosyası kapsamında yargılanıp, neticede beraat ettiğini, yargılama nedeniyle 24.03.2008 – 01.10.2010 tarihleri arasında tutuklu kaldığını, tutuklu kalan davacının haksız olarak tutuklandığı için maddi ve manevi mağdur olduğunu belirtmiş ve 100.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplamda 200.000,00 TL tazminatın tutukluluğun son bulduğu tarih olan 01.10.2010 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

2. Davalı vekili 02.12.2014 tarihli cevap dilekçesinde özetle; tazminat koşullarının oluşmadığını, davanın süresinde açılmadığını, davacının tazminat isteyemeyecek kişilerden olduğunu, talep edilen tazminatın fahiş olduğunu, davacının davaya muvafakatinin araştırılması gerektiğini, dava tarihinden faiz talep edilebileceğini ve davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.

3. Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 05.01.2016 tarihli ve 2014/651 Esas, 2016/7 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 05.01.2016 tarihli ve 2014/651 Esas, 2016/7 Karar sayılı kararının davacı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 17.05.2022 tarihli ve 2021/1095 Esas, 2022/3759 Karar sayılı kararı ile davacının açıklanması geri bırakılan toplam 17 ay 15 gün hapis cezasından fazla olan tutukluluk süresi için 5271 sayılı Kanun’un 141 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi gereğince tazminat talebi için esas hakkında karar verilmesinde zorunluluk bulunduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

5. Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 14.02.2023 tarihli ve 2022/201 Esas, 2023/47 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

6.Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 03.05.2023 tarihli tebliğnamesi ile hükmün onanmasını talep etmiştir.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Davacı vekilinin temyiz isteği; eksik maddi ve manevi tazminata hükmolunduğuna, davacının ceza davasında avukata ödediği avukatlık ücretinin maddi tazminata dahil edilmesi gerektiğine, faizin gözaltına alınma tarihinden başlatılması gerektiğine ve vekalet ücretinin hatalı hesaplandığına ilişkindir.

2. Davalı vekilinin temyiz isteği; tazminat koşullarının oluşmadığına, hükmedilen maddi ve manevi tazminat miktarının fahiş olduğuna ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesi gerektiğine ilişkindir.

III. DAVA KONUSU
Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesi gerekçesinde “… Davacının 22.03.2008 – 01.10.2010 tarihleri arasında gözaltı ve tutuklu kaldığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Davacı hakkındaki tutuklama kararı Siirt Sulh Ceza Mahkemesinin 24.03.2008 tarih ve 2008/32 sorgu numaralı kararına göre; “2911 Sayılı Yasaya Muhalefet, Kasten Yaralama ve Kamu Malına Zarar Verme” suçlarına ilişkin olarak verilmiştir. Ancak davacı hakkında “Kasten Yaralama” ve “Kamu Malına Zarar Verme” suçlarından kamu davası açılmamış olması nedeniyle davacının gözaltında ve tutuklu olarak kalmış olduğu suçun “2911 Sayılı Yasaya Muhalefet Etme” suçu olduğunun kabulü gerekmektedir.

Davacı hakkında Diyarbakır (C.M.K’nın 250. maddesi ile görevli) 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 01/10/2010 tarih ve 2008/266 esas, 2010/636 karar sayılı kararı ile; tutuklu kaldığı 2911 sayılı yasanın 33/c maddesinin yeni hali uyarınca “2911 Sayılı Yasanın 32/1 Maddesine Muhalefet”, “2911 Sayılı Yasanın 33/1 Maddesine Muhalefet” ve “Görevi Yaptırmamak İçin Direnme” suçlarından davacının mahkumiyetine, kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden koşulları oluştuğu cihetle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verilmiştir. İş bu suçlardan kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların itiraz üzerine itirazın reddine karar verilmek suretiyle 21/10/2011 tarihinde kesinleşmiş olduğu görülmektedir.

Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Tazminat talebinin dayanağı olan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/266 Esas – 2010/636 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının 2911 sayılı Yasaya muhalefet suçundan 22.03.2008 – 01.10.2010 tarihleri arasında 923 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda davacının 2911 sayılı Yasada düzenlenen direnme suçundan 5 ay, toplantı ve yürüyüşe silahlı katılma suçundan 5 ay ve aynı yasanın 32/2 ile 33/2 maddeleri yollamasıyla görevi yaptırmamak için direnme suçundan 7 ay 15 gün olmak üzere toplam 17 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümlerin CMK’nın 231/5 mddesi gereğince açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 21.10.2011 tarihinde kesinleştiği, tutuklama tarihi itibariyle davanın yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanununa tabi olduğu anlaşılmakla; davacının 100.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın tahliye tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile ödenmesi talebine ilişkin söz konusu davada, dosya kapsamına ve UYAP ortamında yapılan incelemede; davacı hakkında 2911 sayılı Kanuna muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.06.2021 sayılı ek kararı ile kaldırılarak davacı hakkındaki davanın düşmesine karar verildiği görülmekle; davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını yargıya bir görev olarak yükleyen Anayasanın 141/son maddesi hükmü gereğince, davacının açıklanması geri bırakılan toplam 17 ay 15 gün hapis cezasından fazla olan tutukluluk süresi için tazminata hükmedilmesi gerektiğinden dosya; mahkememizce 15.11.2022 tarihli celsede dosya hesap bilirkişine tevdii edilmiş, Mali Müşavir bilirkişi Senar Başak’ın 09/01/2023 tanzim tarihli raporunda özetle; davacının 909 gün tutuklu kaldığını ve toplamda 16.307,10 TL maddi tazminata hak kazandığına dair tespitler yer almıştır. Her kadar anılan bilirkişi raporunda dönemsel olarak asgari ücretin miktarı doğru olarak yazılmışsa da gerek müteveffa davacının tutuklu kaldığı sürelerin yanlış hesaplanması gerekse Yargıtay bozma ilamında müteveffanın gözaltında ve tutuklu kaldığı sürelerden mahsup edilecek gün sayısının mahsup edilmediği anlaşılmakla 19/01/2023 tarihli bilirkişi raporunun bir kısmı hükme esas alınmış, bir kısmı ise yukarıda yazılı gerekçelerle hükme esas alınmamıştır. Tüm dosya kapsamı, taraf beyanları, celp edilip tetkik edilen bilgi ve belgeler, Yargıtay bozma ilamı kül halinde değerlendirilmekle, davacı hakkında tutuklu kaldığı suçlardan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin 21/10/2011 tarihinde kesinleştiği, davacı hakkında 2911 sayılı Yasaya muhalefet suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28/06/2021 tarihli ek kararı ile kaldırılarak davacı hakkındaki davanın düşmesine karar verildiği, bu karar ile birlikte davanın gözaltında ve tutuklu kaldığı toplam 923 günden mahsup edilmesi gereken günlerden sonra kalan günler için tazminata hak kazandığı anlaşılmakla, gözaltında ve tutuklu kaldığı dönemlere ait asgari ücret miktarı dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile 7.031,66 TL maddi tazminat hesap edilmiş ve bu tazminata da taleple bağlı kalınarak müteveffa davacının tahliye tarihi olan 01/10/2010’dan itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında manevi tazminatın, tutuklanan kişinin sosyal çevresinde itibarının sarsılması, özgürlüğünden yoksun kalınması nedeniyle duyulan elem, ızdırap ve ruhsal sıkıntıların bir ölçüde de olsa giderilmesi amacına yönelik olduğu, uğranılan manevi zararın tümüyle giderilmesinin olanaksız olduğu, bununla birlikte tayin edilecek manevi tazminatın kişinin acı ve ızdıraplarının dindirilmesinde, sıkıntılarının azaltılmasında etken olduğu ve bu nedenle manevi tazminata hükmedilirken kişinin tutuklulukta kaldığı süre, sosyal ve ekonomik durumu, toplumsal konumu, atılı suçun niteliği, tutuklulukta kalmasının şahıs üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler dikkate alınarak zenginleşme sonucu doğurmayacak, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle bağdaşır bir miktar olmasına özen gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun yukarıda belirtilen kararı doğrultusunda hükmedilecek manevi tazminat miktarının haksız tutuklamanın gerçekleştiği tarihteki paranın satın alma gücü de göz önüne alındığında gözaltında ve tutuklu kalınan sürelerden tazminata konu olan süre ile orantılı ve makul olması gerektiğinden davacının manevi zarara uğradığına kanaat getirilerek mahkememizce talebinin kısmen kabulü ile 9.750,00 TL manevi tazminat takdir edilmiş ve bu tazminata da taleple bağlı kalınarak müteveffa davacının tahliye tarihi olan 01/10/2010’dan itibaren yasal faiz işletilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” denilmiştir.

IV. GEREKÇE
Tazminat talebinin dayanağı olan Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/266 Esas – 2010/636 Karar sayılı ceza dosyası kapsamında, davacının 2911 sayılı Yasaya muhalefet suçundan 22.03.2008 – 01.10.2010 tarihleri arasında 923 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı, yapılan yargılama sonunda davacının 2911 sayılı Yasada düzenlenen direnme suçundan 5 ay, toplantı ve yürüyüşe silahlı katılma suçundan 5 ay ve aynı yasanın 32 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 33 üncü maddesinin ikinci fıkrası yollamasıyla görevi yaptırmamak için direnme suçundan 7 ay 15 gün olmak üzere toplam 17 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükümlerin 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin beşinci fıkrası gereğince açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın 21.10.2011 tarihinde kesinleştiği, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 28.06.2021 sayılı ek kararı ile kaldırılarak davacı hakkındaki davanın düşmesine karar verildiği ve kararın 16.07.2021 tarihinde kesinleştiği, gözaltı ve tutuklama tarihi itibariyle davanın yürürlükte bulunan 5271 sayılı Kanun’un 142 inci maddesinde öngörülen süre içinde yetkili ve görevli mahkemeye davanın açıldığı ve kanunda öngörülen yasal şartların oluştuğu anlaşılmıştır.

A.Davacı vekilinin temyiz sebeplerine yönelik olarak
1. Davacının 923 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı süreden, açıklanması geri bırakılan ve denetim süresinin dolması nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilen hükümdeki toplam 17 ay 15 gün (525 gün) hapis cezasının çıkarılarak kalan 398 gün için; maddi tazminatın, davacının tutuklu kaldığı döneme ilişkin net asgari ücret üzerinden hesaplanan “7.495,59” TL yerine, bu miktarın altında kalacak şekilde “7.031,66” TL olarak tayin edilmesi suretiyle, davacı lehine eksik maddi tazminata hükmolunması, hukuka aykırı bulunmuştur.

2. Davacının 923 gün gözaltında ve tutuklu kaldığı süreden, açıklanması geri bırakılan ve denetim süresinin dolması nedeniyle kamu davasının düşürülmesine karar verilen hükümdeki toplam 17 ay 15 gün (525 gün) hapis cezasının çıkarılarak kalan 398 gün için; nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, davacı lehine hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar faizi ile birlikte elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun, makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda eksik manevi tazminata hükmolunması hukuka aykırı bulunmuştur.

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulunun 29.05.1957 tarihli, 1957/4 Esas, 1957/16Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da açıklandığı üzere; vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. Buna göre karşı tarafa yüklenmesi gereken vekalet ücretinin bağımsız bir varlığı olamayacağından ayrı bir dava konusu da yapılamayacaktır. Davacının, kendi vekili ile yaptığı ve sadece tarafları bağlayan ücret sözleşmesi niteliğindeki vekalet akdi uyarınca ödenmesi kararlaştırılan bedelin koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamında değerlendirilmeyeceği gözetilmelidir.

Anılan ve yerleşik Yargıtay uygulamaları nazara alındığında, tazminat talebinin dayanağını oluşturan ceza dava dosyasında beraat etmiş olması nedeniyle davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmolunması gerektiği, maktu vekalet ücretini aşan ve serbest meslek makbuzu ile ispatlanan kısmın ise davacı ile avukatı arasındaki hukuki ilişkiye dayandığı, bu nedenle koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davasında zarar kapsamına dahil edilemeyeceği anlaşıldığından davacı vekilinin ceza davasında dolayısıyla davacının ödemek zorunda kaldığı vekalet ücretinin de maddi zarar hesabında göz önünde bulundurulması gerektiğine yönelik temyiz sebebi yerinde görülmemiştir.

4. Davacı vekilinin dava dilekçesinde hükmedilecek tazminatlara tahliye tarihinden faiz işletilmesini talep ettiği görülmekle, mahkemece taleple bağlı kalınarak bu tarihten faize hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.

5. 15.08.2017 tarihli 694 sayılı KHK ile değişik, 01.02.2018 tarihli 7078 sayılı Kanunun 139 uncu maddesi ile aynen kabul edilen düzenleme ile 5271 sayılı Kanunun 142 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tazminat davaları nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan nisbî avukatlık ücreti ödeneceği, ancak, ödenecek miktarın tarifede sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az, ağır ceza mahkemelerinde takip edilen davalar için belirlenen maktu ücretten fazla olamayacağı anlaşıldığından davacı lehine hükmedilen tazminat miktarına göre hesaplanan vekalet ücretinin sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu ücretten az olması nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin sulh ceza hâkimliklerinde takip edilen işler için belirlenen maktu vekalet ücretine hükmedilmesi hukuka uygun bulunmuştur.

B.Davalı vekilinin temyiz sebeplerine yönelik olarak
1. Davanın süresinde açıldığı, mükerrer dava bulunmadığı, davacının tutuklama müzekkeresinin infaz gördüğü ve davacının tazminat isteyemeyecek kişilerden olmadığı gözetildiğinde tazminat isteme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla, davalı vekilinin tazminat koşullarının oluşmadığına ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.

2. Davacı lehine eksik maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi hususu bozma nedeni yapıldığından, davalı vekilinin bu hususa ilişkin temyiz istemi yerinde görülmemiştir.

3. Davanın kısmen kabul edilmesi nedeniyle yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

V. KARAR
Gerekçe bölümünün (A.1) ve (A.2) paragraflarında açıklanan nedenlerle Şırnak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin, 14.02.2023 tarihli ve 2022/201 Esas, 2023/47 Karar sayılı kararına yönelik davacı vekilinin temyiz isteği yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.10.2023 tarihinde karar verildi.