YARGITAY KARARI
DAİRE : 12. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/3986
KARAR NO : 2023/2167
KARAR TARİHİ : 14.06.2023
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2022/659 E., 2022/637 K.
SUÇ : Taksirle yaralama
HÜKÜM : Mahkumiyet
Sanık hakkında Dairemizce verilen bozma kararı üzerine kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun (1412 sayılı Kanun) 305 inci maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310 uncu maddesi gereği temyiz isteğinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317 nci maddesi gereği temyiz isteğinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.05.2016 tarihli ve 2015/544 Esas, 2016/378 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında;
a. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (5237 sayılı Kanun) 179 uncu maddesinin üçüncü fıkrası, 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
b.Taksirle yaralama suçundan, 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının (e) bendi, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
2.Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 17.05.2016 tarihli ve 2015/544 Esas, 2016/378 Karar sayılı kararının, sanık tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin, 16.02.2022 tarihli ve 2020/8454 Esas, 2022/1167 Karar sayılı ilâmıyla;
”Taksirle yaralanma ve trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
A. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu yönünden;
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma ve taksirle yaralama suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonunda her iki suçtan sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de, TCK’nın “Trafik güvenliğini tehlikeye sokma” başlıklı 179/3. maddesinde alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde … sevk ve idare edemeyecek olan kişinin … kullanma hâlinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen suçun tehlike suçu olduğu, somut olayda ise bir kişinin yaralanmış olması sebebiyle zarar suçunun oluştuğu, dairemizin yerleşik uygulamasına göre; tehlikeli eylemin zarara yol açması ve her iki suçun birlikte işlenmesi halinde sanığın hangi suç nedeniyle cezalandırılacağı belirlenirken, suçlar için Kanunda öngörülen cezaların ağırlığının değil, zarar suçu-tehlike suçu ölçütünün esas alınması suretiyle, sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırılmasının mümkün olduğu ahvalde sadece taksirle yaralama suçundan cezalandırılması, ancak kovuşturma şartı olan şikayetin gerçekleşmemesi, şikayetten vazgeçilmesi veya uzlaşma nedeni ile taksirle yaralama suçundan cezalandırmanın mümkün olmadığı ahvalde ise, sanığın TCK’nın 179. maddesinde düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan cezalandırılması gerektiği, somut olayda sanığın taksirle yaralama suçundan cezalandırıldığı gözetildiğinde, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan ”hüküm verilmesine yer olmadığına” kararı verilmesi yerine bu suçtan da mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA,
B. Taksirle yaralama suçu yönünden;
Sanığa isnat edilen eylemin, 5237 sayılı TCK’nın 89. maddesinin 1-2-3. fıkralarında düzenlenen ”taksirle yaralama” suçuna ilişkin olduğu, taksirle bir kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halinde gerçekleşecek olan taksirle yaralama suçu için TCK’nın 89. maddesinin 1. fıkrasında temel ceza miktarının ”üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası” olarak belirlendiği; 5271 sayılı CMK’nın, 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun’un 24. maddesi ile başlığı ile birlikte yeniden düzenlenmiş olan ”Basit Yargılama Usulü” başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; ”Asliye ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verilebilir. ” şeklindeki düzenlemeye, 7188 sayılı Kanun’un geçici 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan ”01/01/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.” şeklindeki düzenleme ile sınırlama getirilmiş ise de; Anayasa Mahkemesinin 19.08.2020 tarihli 31218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 25.06.2020 tarihli ve 2020/16 Esas-2020/33 Karar sayılı ve 16.03.2021 tarihli 31425 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas-2021/4 Karar sayılı iptal kararları ile ”…kovuşturma evresine geçilmiş…, …hükme bağlanmış…” ibarelerinin, aynı bentte yer alan ”…basit yargılama usulü…” yönünden Anayasa’ya aykırı bulunarak iptaline karar verilmesi sebebiyle;
Kovuşturma evresine geçilmiş veya hükme bağlanmış olan ve basit yargılama usulü uygulanabilecek dosyalar yönünden 7188 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1-d bendinde yer alan kesinleşmiş hükümler haricindeki düzenlemelerin iptal edildiği anlaşıldığından; Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümesi mümkün olmayıp, Ceza Muhakemesi Kanununda yapılan değişikliklerin ise derhal uygulanması gerekmekle birlikte, basit yargılama usulü uygulanan olaylarda CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasına göre; ”mahkûmiyet kararı verildiği takdirde sonuç ceza dörtte bir oranında indirilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararlarının neticeleri itibariyle maddi ceza hukukuna ilişkin olduğunun ve CMK’nın 251. maddesinin 3. fıkrasında yer alan düzenlemenin sanık lehine sonuç doğurabilecek nitelikte olduğunun anlaşılması karşısında, TCK’nın 7. maddesi ile CMK’nın 251. maddesi hükümleri gözetilmek suretiyle, sanık lehine olan uygulamanın belirlenerek yerine getirilmesi ve gereği için dosyanın, ”Basit Yargılama Usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması;
Bozmayı gerektirmiş olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı sair yönler incelenmeksizin 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA”
Nedeniyle bozulmasına karar verilmiştir.
3.Manisa 5. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.11.2022 tarihli ve 2022/659 Esas, 2022/637 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında basit yargılama usulü hükümlerinin uygulanmasına karar verilerek cezasından 1/4 oranında indirim yapıldığı ancak sanığın itirazı üzerine genel hükümlere yargılama devam edilerek
a. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına,
b.Taksirle yaralama suçundan 5237 sayılı Kanun’un 89 uncu maddesinin birinci fıkrası ile ikinci fıkrasının (e) bendi, 22 nci maddesinin üçüncü fıkrası ve 53 üncü maddesinin birinci, ikinci, üçüncü fıkraları uyarınca 12 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
4.Dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan, 19.04.2023 tarihli ve 2023/40129 sayılı, düzeltilerek onama görüşlü Tebliğname ile Daireye tevdii olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz sebebi; hakkında verilen mahkumiyet kararının kaldırılarak beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Yerel Mahkemenin Kabulü;
1. Sanığın suç tarihinde alkollü olduğu halde sevk ve idaresindeki … ile Manisa istikametinden Akhisar istikametine seyir halinde iken alkolün etkisi ile direksiyon hakimiyetini kaybederek şerit değiştirdiği ve aynı şeritte bulunan katılanın sevk ve idaresindeki motorsiklete çarptığı, aracı ile kaza yaparak katılanın yaralanmasına sebebiyet verdiği, mahkememizce yapılan keşif ve keşif sonrasında ibraz olunan bilirkişi raporu ile kazanın meydana gelmesinde sanığın ağır kusurlu olduğunun tespit edildiği olayda, sanığın üzerine atılı bulunan taksirle yaralama suçundan mahkumiyetine, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
2.Sanığın savunmasında; ”Ben bu hususta daha önceden ifade vermiştim aynısını tekrar ediyorum, olay tarihinde ben evde alkol almıştım, daha sonra arabamla Yeniköy’e gidiyordum, kazanın meydana geldiği yerde önümde motorsikleti ile giden müştekiyi son anda fark ettim, arabamın hızı saatte 80-90 km idi, emin bir şekilde duramayacağımı anlayınca müştekiye vurmamak için aracımı bariyere vurdum, aracım savruldu, benim aracın arkası müştekinin motorsikletine çarptı, daha sonra ben araçtan indim, sulama kanalına düştüm, orada sızıp kalmışım, savunmam bundan ibarettir, başka da bir diyeceğim yoktur.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
3.Katılan; ”Olay günü iş yerinden çıktıktan sonra motorsiklet ile Manisa ilinden Akhisar istikametine doğru 45 UA 5635 plakalı motorsikletimle sağ şeritte seyir halindeyken arkamdan bir taksi vurdu. Çarpmanın etkisiyle ben yola savruldum. Sonra çarpan aracın sürücüsü arabadan indi. Kendisine kaçmamasını ambulans çağırmasını söyledim ancak bariyerlerden atlayarak kaçıp gitti. Olay nenedi ile sanıktan şikayetçiyim. Olaydan doğan maddi zararım vardır. Kaza nedeniyle iki ay kadar hastanede yattım. Bu süre içerisinde işe gidemedim. Bakmakla yükümlü olduğum bir ailem vardır. 3500,00 TL maddi zararımın karşılanmasını talep ediyorum. Hastanede yattığıma ilişkin raporlarımı da esas mahkemesine göndereceğim. Davaya katılmak istiyorum.Uzlaşmanın hukuki mahiyeti ile sonuçlarını anladım. Uzlaşmayı kabul etmiyorum” şeklinde beyanda bulunmuştur.
4.Manisa Devlet Hastanesi tarafından tanzim edilmiş olan 13.01.2016 tarihli adli raporda; katılan basit tıbbi müdahale ile iyileşemeyecek ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralandığı belirtilmiştir.
5.Kaza tespit tutanağında; sanığın şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymaması sebebiyle kusurlu olduğu, katılanın ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
6.Keşfe binaen tanzim edilen 10.12.2015 tarihli bilirkişi raporunda; sanığın şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymaması ve alkollü olarak … kullanması sebebiyle asli ve tam kusurlu olduğu, katılanın ise herhangi bir kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir.
7.Sanığa ait adli sicil kaydı ve nüfus kaydı, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden temin olunarak dava dosyasına eklenmiştir.
8.Mahkemece, Hukuki Süreç başlığı altında (2) numaralı paragrafta bilgilerine yer verilen Yargıtay bozma ilâmına uyulmasına karar verilerek gereklerinin yerine getirildiği belirlenmiştir.
IV. GEREKÇE
25.05.2015 günü saat 05:00 sıralarında 1.59 promil alkollü vaziyette aracı ile meskun mahal dışı, 110 km/saat hız sınırının bulunduğu, bölünmüş, düz, eğimsiz ve asfalt yolda seyir halindeyken, direksiyon hakimiyetini kaybederek ön ilerisinde sağ şeritte seyir halinde olan katılanın idaresindeki motosiklete çarpması şeklinde meydana gelen ve sanığın asli ve tam kusurlu olarak katılanın basit tıbbi müdahale ile iyileşemeyecek ve hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasına sebebiyet verdiği olayda,
5237 sayılı Kanun’un 61 inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince temel ceza üzerinden yapılacak arttırımın öncelikle bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması suretiyle yapılması gerekirken uygulama sırasında yanılgıya düşülerek temel ceza üzerinden öncelikle 5237 sayılı Kanunun 89 uncu maddesinin ikinci fıkrasının (e) bendi gereğince artırım yapılmış olması, sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
5237 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen hak yoksunluklarının taksirli suçlarda uygulanma olanağı bulunmadığı gözetilmeden, taksirle yaralama suçundan hüküm kurulurken anılan madde ile sanık hakkında hak yoksunluğuna hükmedilmesi, hukuka aykırı bulunmuş olup Yargıtay tarafından düzeltilmiştir.
Sanığın Temyiz Talebi Yönünden;
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, sanığın yerinde görülmeyen temyiz sebebi reddedilmiştir.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Manisa 5.Asliye Ceza Mahkemesinin 30.11.2022 tarihli ve 2022/659 Esas, 2022/637 Karar sayılı kararına yönelik sanığın temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322 nci maddesi gereği hükmün B bendinin 5.fıkrasının çıkarılması suretiyle hükmün, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.06.2023 tarihinde karar verildi.